Uzun bir aradan sonra tekrar birlikteyiz. Bu hafta sizlerle paylaşmak istediğim konu son derece öznel bir kavram.
Mutluluk nedir? İnsan ne ile mutlu olur? Aristoteles'e göre, kişi ruhunun mükemmeline ulaştığında mutluluğu yakalar. Şüphesiz bu, kişiye en yakın olan, kişinin kendisini kendi gibi hissettiği, kendi inanç ve fikirlerini ortaya çıkartabildiği andadır. Peki o halde burada sormamız gereken bireyin kişisel çıkarımları, inanç sistemi neye göre oluşur. Elbette ki 'coğrafya kaderdir' cümlesini burada da anıyoruz. Bir kısmımız lüks bir arabaya sahip olarak mutlu olurken, birçoğumuz huzurlu bir aile ile bazılarımız da iyi hissettiren fikirleri ile bunu yakalar.
Nasıl bir coğrafyada, nasıl bir aileye doğayacağımızı bildiğimiz kadarı ile bizler seçememekteyiz. Dolayısı ile öğrendiklerimiz, deneyimlerimiz ve davranışlarımız da yaşadığımız, öğrenmeye, örnek almaya başladığımız düzene göre değişkenlik göstermektedir. Hangi inanç sistemine sahip, vicdanı hangi noktada olan aileye doğacağımızı bilemeyiz. Bizler de hem ebeveyn tarafından örnek alarak öğrendiğimiz, bununla birlikte kişisel deneme yanılma ve bununda getirdiği onaylanma ihtiyacı ile geliştirdiğimiz, sosyal hayat (başkaları tarafından takdir görme, kabul edilme) ile pekiştirdiğimiz fikirlerimiz ile hayatımızı sürdürmekteyiz. Bu süreçler kimimiz için oldukça normal ve doğal seyrederken, bazılarımız için gerginlik verici, tatmin etmeyici, hatta belki de ileri durumlarda saldırganca tutumlar şekilde ilerleme gösterebilir. Dolayısı ile mutluluk kavramı, hem doğduğumuz ailede, hem de içinde bulunduğumuz çevrede öğrendiklerimizin, özümüz ile yaptığımız çıkarımının sonucudur diyebiliriz.
Bu durumlarda sadece bir ya da birkaç haklı, yada herhangi bir taraf görmek yerine durumu olduğu gibi değerlendirmeyi öğrenebilirsek her türlü olaya objektif bakabiliriz. Hiç bir duygu ve davranış nedensiz ortaya çıkmaz. Biz o an idrak edemesek dahi, en derinlerimizde tetikleyici kuvvetlerin olması muhtemel olacaktır. İşte burada da kendimizi bilmek en önemli husustur. Kendimiz hakkında ne biliyoruz, kendimizi ne kadar tanıyoruz. Büyüme evrelerimiz de neler öğrendik. Bizlere hangi koşullarda, nasıl davranıldı. Bu soruları kendimize dürüstçe sorabildiğimizde ve alacağımız cevaplar karşısında hazır olabildiğimizde (ki her cevap gerçeği yansıtmayabilir, sadece kendi gözlemlerimizden bahsediyorum) büyük aşamaları katetmiş oluruz. Çünkü gerçekçi davranıyoruzdur. Bana göre mutluluk, mutlu hissetmek aslında toplumla ilişkili olsa da oldukça kişiseldir.
Elbette mutluyum dediğimizde, kendimizi bu mükemmellikte hissederken, çoğu zaman çevremizde ki kabul görme ihtiyacımızı karşılayama çalışırken, derinler de bizim ne hissettiğimizi,neye ihtiyacımızın olduğunu ve hislerimizin ne kadar değerli olduğunu unutmamalıyız. Bunun yanı sıra, kendimizi mükemmelliğimize götürürken, çevremize de aynı orantıda zarar vermemenin gerektiğinin de farkında olabilmeliyizdir,ki bu da aynı mutluluk nedir de ki gibi hakkında genelleme yapılamayacak kadar özel bir durumdur. Kişisel çabamızın, öğrendiklerimizin ve gözlemlerimizin, bazen bu durumlarda bizi onaylayan olsa da belli durumlar da yetersiz kalabileceğini de kabullenebilmeliyiz. Hayat seçimlerimiz doğrultusunda ilerleyebilir, fakat her seçimimiz bizim için mükemmel olmak durumunda olsa da, her zaman o kadar da mükemmel olmayabilir. Ama kendine güvenen insanlar bu tarz durumları bir sorun olarak değil, son derece olağan, aşılacak bir parkur olarak görmektedir. Hayatta başımıza gelenler yaşadıklarımız, hayata bakışımız, kararlarımız ile şekillenmektedir… Hepinize huzurlu zamanlar diliyorum…
YAZARLAR
Yayınlanma: 29 Eylül 2020 - 09:30
Herkese merhaba
Uzun bir aradan sonra tekrar birlikteyiz
YAZARLAR
29 Eylül 2020 - 09:30
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir