Benim düzenim çok iyiydi aslına bakarsanız. Her sabah kademeye uğrar, süpürgemi, küreğimi, el arabamı alır işe koyulurdum. Her gün aynı yerden süpürmeye başlar, aynı yerlerde duraklar, aynı yerde işimi bitirirdim.
Zamanında sigorta işlerinin bu kadar önemli olacağını bilseydim bu halimle çabalamazdım ya ne diyelim nasip kısmet… 8 ay gibi bir zaman kalmış. Sonra emekli oldum mu önüme altın serseler dönüp bakmam. Ama bilemedik, biz mi zengin edeceğiz sigorta idaresini dedik, yanıldık işte.
Her şeye rağmen işimden taviz vermedim. Yeni yetme delikanlılar söylenip durdu da ben işime koşa koşa geldim. Esnafa ağabeylik, mahallenin gençlerine amcalık ettim. En çok da Eflatun Sokağı sevdim. Bu dar sokak sağlı sollu dükkânlardan, dükkanların üstünde ise kimisi öğrenci kimisi bekâr kendi halinde insanlardan oluşmaktaydı. Sokağın sağındaki ilk dükkan Berber Refik ustanındı. Kalender delikanlıydı vesselam, ustalığı da mahirdi. Dedesinden el almış yavuz oğlan. ‘’Hem adı hem zanaatı nasip oldu,’’ derdi. Refik Usta’nın çaprazında Bakkal Cemil kepenk açardı her sabah. O da bu sokağa yıllarını vermiş, veresiye vermeme alanında ihtisas yapmış bir esnaftı. Çayı eksik olmazdı ama. Neşesi yerinde olursa ortaya bir de bisküvi açardı ‘’Yaşayalım biz de şu hayatı,’’ derdi. Kızardım ona, ‘’Cemil, yavrum bisküviyle yaşantı mı olur lan? Yaşın benimkine sokuldu bırak şu pintiliği,’’ diye çekişirdim. ‘’Aman Kemal Amca sen çayını içmene bak,’’ der, hiç darılmazdı bana.
Daha nice esnafla, sokak sakiniyle işte böyle ahbap olmuştum. Sonradan işler karışmaya başladı. Belediye başımıza bir amir dikmeye karar verdi. Yeni düzene göre sabah saat sekizde kademede toplanmanız gerekecek dediler. ‘’İyi,’’ dedik. Takım elbiseli, yürürken üstünü başını düzelten gençten bir oğlan çıka geldi. ‘’Değerli Temizlik İşleri Şubesinin, kıymetli personeli,’’ siye konuşmasına bir giriş yaptı. Yanımda dikilen İbrahim’e ‘’Bize mi sesleniyor bu İbo?’’ diye sordum. ‘’Galiba Kemal Amca,’’ dedi. ‘’Bundan sonra hepinizi aynı saatte burada göreceğim, kimse sabah toplantısına katılmadan mıntıkasına dağılmayacak, artık sabit mıntıka düzenini de kaldırıyorum. Vatandaş ile ahbap çavuş ilişkisi bitti, bu caddeler bu sokaklar kimsenin tapulu malı değil. Sizler benim yılmak bilmeyen neferlerimsiniz, sizin varlığınız semte huzur, güven, mutluluk veriyor. Şimdi herkes bugünkü mıntıkasına dağılsın,’’ deyip elindeki listeyi İbo’ya uzattı. Benim yerimi değiştirmiş bu oğlan. ‘’Evlat yanlış yazmışsın sen bunları,’’ diyecek oldum. ‘’Evlat yok, evlat yok amirim diyeceksiniz. Liste doğru, herkes işinin başına,’’ dedi.
Hele şu oğlanın bize yaptıklarına bakın. Hiç ses edemeden hepimiz süpürgemizi küreğimiz alıp kağıtta yazan caddelere sokaklara dağıldık. On beş sene sonra başkaca yerler süpürmek kolay mı? Bu caddelerde ne esnaf tanıdığım vardı ne mahalleli. Yine sabır dedim elimden süpürgemi bırakmadım. Yalnız bu amir bey hazretlerinin her sabah yaptığı konuşmalardan çok usandım. Bizi savaşa gönderir gibi ‘’Vay aslanlarım, vay kaplanlarım,’’ diye poh pohluyor kendisi eli belinde geziyordu.
Bir hafta on gün geçmişti ki o sabah bu amir bey hazretleri kara tren gibi geldi, dikildi başımıza. ‘’Beyler beni iyi dinleyin,’’ dedi ‘’Listeler, her gün değişecek. Yalnız bir istisna olacak. Sayın Başkanımızın talimatlarıyla Kemal Bey daimi olarak Eflatun Sokağın bulunduğu mıntıkada çalışacak. Şunu da belirtmeden etmeyeyim, kimse bana karşı lobi faaliyeti oluşturmasın, karışmam,’’ deyip çekip gitti. ‘’İbo lobi ne kardeş?’’ dedim. ‘’Anarşitlik gibi bişey olabilir Kemal Amca,’’ dedi. İşin aslı ise sonradan ortaya çıktı. Bizim Eflatun Sokağın sakinleri her gün belediyeye gelip dilekçe yazmışlar meğer, Kemal Amca iyiydi hoştu demişler. Yetmemiş başkana çıkmışlar. Başkan da amir bey hazretlerine, Kemal’in yeriyle oynama koçum demiş.
O sabah kendi mıntıkama çıktım. Sokağın köşesinden el arabasını gören bir alkış tufan kopartıyor ki sormayın. Berber Refik, Bakkal Cemil alkışlıyor, işe geç kalan Ayfer kızım bay bay ederek koşturuyor, yeni araba alan Saim Bey korna çalarak yanımızdan geçiyordu. Bakkal Cemil’in iki kat üstünde oturan delikanlı bile bunlara eşlik ediyordu. Sokağa gireli beş dakika olmamıştı ki peşimden amir bey göründü. ‘’Ne bu hal Kemal Bey?’’ diye çıkıştı. Aklınca beni terbiye edecek, gözüm üstümde diyecek. Hiç bozuntuya vermedim ‘’Arkadaşlar özlemiş amirim, ben işimi yetiştiririm,’’ dedim Ters ters baktı, çekip gitti. Olur böyle şeyler, daha toy delikanlı işini nasıl yapacağını bilemiyor, dedim etrafımdakileri de sakinleştirdim. O günü sorunsuz atlattık. Atlattık atlatmasına da bu amir kafayı bana takmıştı. Her sabah yaptığı rutin konuşmalarda muhakkak bana bir laf atıyor, daha işe başlamadan keyfimi kaçırıyordu.
Yine türlü naralar attığı bir sabah mıntıkalarımıza dağılmıştık. Herkes listeye bakarken ben mıntıkama sokulmuş, işe koyulmuştum. Biraz çalışıp Eflatun sokağa girdim ki Cemil çayı koymuş, ‘’Gel Kemal Amca,’’ diye el ediyor. Elimdekileri kenara bırakıp oturdum. Biraz sohbet ettik, önce Saim Bey korna çalarak yanımızdan geçti, sonra Aysel kızım koşarak uzaklaştı. Cemil’in üst katındaki genç oğlan indi, onu hep balkonda gördüğümden şaşırmıştım. Beni tekrar burada gördüğüne çok sevindiğini, kendisinin de işine bir süre ara verdiğini ama bugün geri döndüğünü söyledi. Necisin, ne iş yaparsın dedim. Reklamcıymış, afiş, kartvizit falan mı diye sordum. Güldü, ‘’Öyle sayılır Kemal Amca,’’ dedi. Biz konuşurken sokakta bir gürültü koptu baktım ki gelen bizim amir bey hazretleri, elinde tutanak bağırıp çağırıyor, ağza alınmayacak laflar hem de… ‘’Senin işin bitti Kemal Bey, senin işin bitti! Tutanağını yazdım, tazminatsız kovduracağım seni çabuk imzala şurayı,’’ deyince ben şirazeden çıkmışım. ‘’Cemil ne diyor bu?’’ dedim. Cemil sustu, ben susmadım. Süpürgenin sapını kaptığım gibi, ‘’Al sana imza,’’ deyip böğrüne yapıştırdım. Amir Bey önce afalladı, sonra baktı ki sopa pek yaman kaçmaya başladı. Ben de peşine takıldım, köşeye varınca reklamcı oğlan beni tuttu ‘’Dur Kemal Amca, bir dinle, bırak şu süpürgeyi küreği, Cemil Abi bir bisküvi açar, bir yudum çay içer, sonra gider başkanla konuşuruz,’’ dedi.
‘’Olur,’’ dedim. ‘’Olur delikanlı, hem çok hızlı koşuyor gavur,’’
Bu haftayı da Nazım Hikmet ile noktalayalım kıymetli okur,
‘’ Büyük insanlığın toprağında gölge yok
sokağında fener
penceresinde cam
ama umudu var büyük insanlığın
umutsuz yaşanmıyor.’’
Herkese sağlıklı, huzurlu, mutlu haftalar dilerim.
Kalın sağlıcakla.
YAZARLAR
Yayınlanma: 08 Haziran 2023 - 08:00
İbo Bu Ne Diyor?
Benim düzenim çok iyiydi aslına bakarsanız
YAZARLAR
08 Haziran 2023 - 08:00
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir