Bu hafta biraz güncel bir konuda yazayım istiyorum ama tabii ki bu güncel konuyu yine bir ÖNEMLİ bir bilgiye bağlamak istiyorum. Dün izlediğim bir videoda epigenetik** ve atalardan gelen genlerimiz üzerine konuşuluyordu. Günlerdir yanan ve maalesef zor kontrol altına alınan yangınlara ve neden ortaya çıktığına ve bunun neden kaynaklandığına da değinildi ve çok önemli ve değerli bir bilgi paylaşıldı. Ben özet olarak yazacağım ama videoyu da izlemek isterseniz linke göz atabilirsiniz.(=> Mukaddes Pekin Başdil & Zeynep Dündar )
Yangınlar elbette hepimizi derinden üzdü ve düşüncelere, endişeye sevk etti. Sonuçta senelerce büyüyerek meydana gelen o güzelim ağaçlar, ormanda yaşayan kuşlar, karıncalar, böcekler ve daha bir sürü canlı öldü. İçimizde yanan yangının da etkisiyle bunun üstüne bir sürü öfke ürettik, birilerini suçladık, kızdık, bağırdık, çağırdık. Kısacası sürekli bir negatif modda yükseldik durduk günlerce. Peki bu doğru mu? Üzülmek elbette insani bir duygu ve elimizde olmadan üzülüyoruz. Ancak bu negatifi beslemek, öfkeyle birilerini suçlamak çözüm mü? Bu sadece içimizde ve dışımızda yanan yangını daha da körüklemiyor mu? En önemlisi de bu öfkemiz yangınları söndürüyor mu?! İşte tamda düşünmemiz gereken, düşünüp sakinleşmemiz gereken nokta burası. Her şey içimizdeki dünyanın dışa yansıması. Önce içimizdeki öfkeyle beslenen yangını söndürmeliyiz. Durup sakinleşmeli ve şifaya, iyiye, güzele odaklanmalıyız. İşte dönüştürücü olan bu! Şifa, sevgi, iyilik, güzellik…
Videoda Zeynep Dündar şöyle bir ifade kullandı ve bence çok çok önemliydi. “Ben bir rüya gördüm. Bu dünyanın üç boyutlu olduğunu anladığım aslında beş boyutu görmemiz gerektiği. Şu an yananın ağaç olduğunun üçüncü boyutta olduğu, halbuki şu an gelecek nesillerimizin içimize atılan fitne fücurla yandığı bir rüya. Dolayısıyla çok çok dikkat etmeliyiz… Yani epigenetik diye bir şey var. Geçmiş travmalar bugüne geliyor. Bugün de yarının epigenetiğini oluşturuyor. Bugün Türkiye’deki yangın, o yangına verilen tepkiler benim gelecekte torunumun davranışından sağlığından çıkacak. An itibariyle uyanmak zorundayız. İçindeki yangını söndür. Sakin ol! Anını ve gelecek soyunu kurtar! Şu an kaç soy daha yakıyoruz belli değil!” Çok ama çok çarpıcı sözlerdi ve ben çok etkilendim!
Sonuç olarak ŞU AN YAŞADIĞIMIZ DUYGULAR GELECEĞİMİZİ YARATIYOR! Bunun çok farkında olmalıyız. Canlar gitti, ağaçlar yandı ama bizim neslimiz de içimizde yanıyor! Ağaçlar tekrar dikilir, ormanlar tekrar oluşur ama biz duygularımızın ve tepkilerimizin farkında olamaz ve UYANAMAZSAK İNSAN SOYU YANMAYA DEVAM EDECEK! Asıl tehlike bu aslında. İşte bu nedenle derin bir nefes alıp sakinleşelim. Duygularımızın kontrolünü ele alalım ve gelecek nesillerimize bu yangının kodlarını taşımayalım. HERŞEY İÇİN ÇÖZÜM VARDIR ve biz insan olarak hep bir çözüm buluruz. Görünene çok odaklanmadan AN’da ve sakin kalarak hareket edelim. Giden ormanlara değil gelecek nesillerimize odaklanalım ve onları da yakmayalım. Yanan ormanlar için gereken her şey yapılacaktır ama bunun için bir zaman var. Önce soğukkanlı olup içimizdeki öfkeyi söndürelim ve dışsal olarakta yangın bölgelerine gereken maddi-manevi desteği yapalım. Biz bir oldukça her şeyi halledebiliriz. Biz İNSANIZ ve her zaman ÇÖZÜM BULURUZ! Her şey yoluna girecektir. Sevgi ve umutta kalalım…
** Epigenetik, biyolojide, DNA dizisindeki değişikliklerden kaynaklanmayan, ama aynı zamanda ırsi olan, gen ifadesi değişikliklerini inceleyen bilim dalıdır. Diğer bir deyişle, ırsi (kalıtımsal) olup genetik olmayan fenotipik varyasyonları incelemektedir. Bu değişiklikler hücreyi ya da organizmayı doğrudan etkilemektedir ancak, DNA dizisinde hiçbir değişiklik gerçekleşmemektedir.
Emel Uğur Kırıcı
YAZARLAR
Yayınlanma: 06 Ağustos 2021 - 09:30
İçimizde öfkeyle körüklediğimiz yangınların dış dünyamıza yansımasını yaşıyoruz…
Bu hafta biraz güncel bir konuda yazayım istiyorum ama tabii ki bu güncel konuyu yine bir ÖNEMLİ bir bilgiye bağlamak istiyorum
YAZARLAR
06 Ağustos 2021 - 09:30
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir