İnsanların robotlaşırken robotların insanlaştığı zamanlara doğru bir çığ gibi sürükleniyoruz çaresizce. Bir televizyon ekranından soluksuzca izlediğimiz bu distopik, nefesimizi kesen gerilim, aslında bizi de içine çekip rollerimizi ellerimize umarsızca tutuşturdu bile. Öylece sahnenin içinde kendini fark eden sudan çıkmış balıklar misali şaşkınca etrafı izliyoruz.
Her birimiz ayrı, ıssız birer gezegene dönüştürülüyoruz kendi derin ve dipsiz yalnızlığımızla. Binlerce yıl önce avcı toplayıcı iken hayatta kalmak en büyük hedefimizken, geçen onca zaman ve gelişen teknoloji yine bizi dönüp dolaşıp aynı noktaya getirdi. The Economist dergisi bu hayatta kalma mücadelemizi kapak yaparak çağın sorununa dikkat çekmiş. Bilimin ve teknolojinin gelişmesi binlerce yıl önce salgın hastalıklarla boğuşan insanoğlunun bu gerçeğini hiç değiştirmeden gündemimize getiriverdi. Ancak insan binlerce yıl öncesinin aksine bu mücadelede daha güçsüz ve hazırlıksız. Gelinen bu noktada yaşananların ardından geçtiğimiz günlerde bir tebliğ yayınlandı. Misafirliğe gitmek kabahatler kanunu gereği cezalandırılabilecek. Virüsün kontrolden çıkan yayılımı bu önlemleri elbette almayı zorunlu kılıyor ama başka bir şey oluyor gözümüzün önünde ve biz sadece izliyoruz. Geçen ünlü bir teknoloji firması ürettiği insansı bir robotun tanıtımını yaptı.
O tanıtım filmini izlerken bir an o robotun delici ve ürpertici bakışlarıyla göz göze geldim ve bana aktardığı o karakter ve imaj sayesinde dehşete düşüp donakaldım. Gözlerinde derin ve acımasız bir ifade vardı. Biz peş peşe sokağa çıkma yasakları ile yeni duruma alışmaya çalışırken, sokaklarda arkadaşlarıyla oynayarak büyümüş bir nesil olmanın çatışmasını yaşıyoruz içimizde.
Bu misafirliğe gidildiğinde kesilecek cezanın ardından pek mümkün ve mantıklı ki bayramlarda kucaklaşmak, büyüklerimizin ellerini öpmek de imkansız gibi duruyor.
Bu arada robotlar yapay zeka ile bizi yönetmeye çoktan başladılar bile ve yerimizi almaları an meselesi. Düşünebilme gücü ve üstünlüğü,milyonlarca algoritmayı yorumlayıp önümüze seren yapay zeka denen yeni bir "tür"le elimizden kayıp gitmek üzere
Kendi ellerimizle kendi sonumuzu hazırlıyor gibiyiz.
Türkiye’nin filozof olma mertebesine ulaşmış en kıymetli değeri İoanna Kuçuradi hoca robotla insan ayrımını yaparken “onun göğsünü açarsanız tel çıkar, bizimkinden kan” diyerek müthiş ve bence kolay kolay kapanamayacak bir mesafeyi gözümüzün önüne seren bir detaya dikkat çekmişti.
Yine de bakıldığında durum o kadar da umutsuz değil.
Her şeye rağmen kapanması imkansız mesafeler var bana göre. İnsanı tarihi boyunca diğer canlılardan ayıran özelliği akıl, konuşma, düşünme gibi özellikler olarak sıralarken robotlar o zaman hayatımızda yoktu. Şimdi duyusal alanın kaleleri robotlar ve daha güncel adıyla yapay zeka tarafından birer birer ele geçiriledursun, hala çok önemli mevziler bizlerin elinde olacak.
Kuçuradi hocanın dikkat çektiği tel ve kan ayrımı, insanda var olan ruh ve can üstünlüğünün kolay kolay ele geçirilemeyeceğini de gösteriyor. Gerçi teknolojinin sınırı yok dediğinizi duyar gibiyim ama gözden kaçırdığımız bazı gerçekler var. Anılar, yaşanmış tecrübeler ve demlenmiş zaman diliminin insanoğlunda bıraktığı o tortusal birikim, insanlık hafızası çok kolay güncellenecek gibi durmuyor. Ama düşünebilmek yeteneği nasıl kullanılmadıkça köreliyor ve bir üstünlük olmaktan çıkıyorsa, hala insan kalabilme durumu da bana kalırsa öyle bir yol ayrımına geldi.
Sırf bu kritik ana dikkat çekebilmek adına başlığı “İnsanlık 2.0” olarak atmayı tercih ettim. Madem işlerin çoğunu robotlar yapacak, biz de artık sanat, tutku ve duyusal dünyamızda bize kalan alanlardaki üstünlüklerimizin farkına varıp geliştirmeliyiz. Dünya hala her bir sanat alanında kendinin ilk örnekleriyle yol almaya devam ediyor. İçinden geçtiğimiz çağ baş döndürücü bir hızla bilim insanı üretirken, çağına yön veren sanat insanı hızımız oldukça gerilerde. Çok açık görülüyor ki hayati bir gerçek olarak ortada duran "varoluşsal yan "bizim asla elden bırakılmayacak bir üstünlüğümüz olduğu kadar, doğru tanımlanmazsa zehirli bir iksire de dönüşebilir. Evet, teknolojik değişim ve dönüşüm insanlığın kapısına geldi dayandı. Şimdiye kadar yaşamı kolaylaştıran devinim, insanın öldürücü bilme hırsıyla kendisini de yutan bir noktaya doğru bir çığ gibi yuvarlanıyor. Artık içimizde tel değil kan olduğunu fark edecek, insanı insan yapan o ruhsal gücü daha etkin vurguyla ortaya çıkaracak yeni bir insan versiyonuna ihtiyaç var. Başlıkta da belirttiğim gibi yeni bir insanlık tanımı yapmaz ve farkındalık ortaya koymazsak, tür olarak belki var olmaya devam eder ama insanlığın nesli böyle giderse çok uzun sürmeyecek gibi duruyor.
YAZARLAR
Yayınlanma: 11 Aralık 2020 - 10:00
İnsanlık 2.0
İnsanların robotlaşırken robotların insanlaştığı zamanlara doğru bir çığ gibi sürükleniyoruz çaresizce
YAZARLAR
11 Aralık 2020 - 10:00
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir