Günümüzde sıkça kullanılan sosyal medya uygulamalarının hayatımıza kattığı olumlu yönlerini görmezden gelmek mümkün değildir. Sosyal medya bize uzakta olan yakınlarımızla iletişim kurmamızda, anılar kaydetmemizde, farklı kültürlerden insanları tanımamızda, tatil beldelerini ve kültürel aktiviteleri takip edebilmemizde gibi birçok konuda önemli fayda sağlar. Diğer bir yandan, sosyal medyanın olumsuz etkileri de kaçınılmazdır. Sosyal medyada geçirilen zaman fazlalaştıkça, bireylerde özgüven problemi, anksiyete, depresyon ve beden algısında olumsuz etkilenme gibi sorunlar ortaya çıkmaktadır. Sosyal medya filtreleri, fotoğraf filtreleri ve selfieler kişilerin hayatında büyük bir yer kaplar haline geldi. Neredeyse tüm filtreler yüzü inceltir, suratı pürüzleştirir, gözleri büyütür, burnu küçültür, göz rengini değiştirir ve bedeni olduğundan daha zayıf ve daha kilolu gösterir. Bunlar başta yalnızca eğlenmek için kullanılsa da, zamanla kişiler dış görünüşüyle ilgili şikâyetleri olmasa bile kendilerinde kusur bulmaya başlıyorlar. Bu tarz filtreler ve fotoğraf düzenlemeler topluma belli bir güzellik algısı dayatmaktadır. Mesela pürüzsüz bir cilt, kemiksiz küçük burun, kemikli keskin hatlı yüz, dolgun dudak, ince bir beden gibi. Yani normal olana değil gerçek olmayana karşı beklentileri artıyor ve insanlara ‘mükemmeliyetçi’ bakış açısı sağlıyor. Sosyal medyanın güzellik standartlarının oluşturduğu bu baskı, kişileri dış görünümlerini değiştirmeye iterken bir yandan da ruh sağlığını bozuyor. Bireyler, yüzlerini ve bedenlerini bu filtreler ile kusursuz gördükten sonra aynada gördüğü kişiyi beğenmiyor ve ortaya beden algısı bozukluğu çıkıyor. Beden algı bozukluğu, kişilerin vücutlarında kusur olmamasına veya ufak bir kusur olmasına rağmen, bu kusurları zihinlerinde büyüterek çok çirkin veya kötü göründüklerini düşünmelerine ve devamlı olarak bunu düşünmelerine uğraşmalarına neden olan psikolojik bir rahatsızlıktır. Beden algı bozukluğuna sahip kişiler; aynada kendini görmekten rahatsız olma, sürekli saç tarama ve kendini tıraş etme, fotoğraflarının çekilmesinden rahatsız olma, algılanan kusurlara sürekli bakma (burun, çene, kaş vs.), aşırı makyaj yapma, kusurlu bölgeyi kapatmak için sakal bırakma, aşırı egzersiz yapma, sürekli kıyafetlerini değiştirme ve sürekli görünüşünü düşünme gibi belirtilere sahiptir.
İnsanlar sosyal medyada çoğunlukla sadece en iyi en kusursuz çıkan hallerini paylaşırlar. Çünkü fiziksel görünüşün normalde olduğundan daha fazla odaklanılan sosyal medyada her şey kusursuz görünmeli. Çekilen yemek resimleri güzel olmalı, gidilen ortamlar eğlenceli olmalı, insanlar şık, zayıf, kusursuz görünmelidir. Dolayısıyla insanlar kendileri dışında herkesin çok güzel, çok iyi ve çok mutlu olduğunu sanıyor. İnsanlar “Onlar nasıl bu kadar güzel olabiliyor, bende güzel olmalıyım” düşüncesiyle güzellik yarışına başlıyor. Filtreli fotoğraflara bakıp sonrasında aynadaki gerçek haline baktığında mutsuz oluyorlar. Fotoğraftaki gibi görünmediği içinde devamlı kendi bedeninde bir kusur aramaya başlıyor. Aslında bedende bulunan çatlakların, selülitlerin, sivilcelerin ve lekelerin bir kusur olmadığını herkeste bulunabildiğini göstererek bu beden algı bozukluğun önüne geçebiliriz. Araştırmalara göre beden algı bozukluğu erkeklerden daha çok kadınlarda görüldüğünü ve kadınlar fiziksel görünüm ve kilo açısından kendilerini ideal güzellik standartlarına uymak zorunda olduğunu hissetmektedir. Ayrıca genç kitlede anoreksiya ya da bulimia nevroza gibi yeme bozukluklarını beraberinde getirerek kişinin bedensel ve ruh sağlığını tehlikeye sokmaktadır. Bu yüzden sosyal medya kullanımı sağlıksız bir hal almaya başladığında bağımlılığın bir şekilde azaltılmasında fayda vardır. Uzm. Klinik Psikolog Duygu Engin
www.psikologduyguengin.com
İnsanlar sosyal medyada çoğunlukla sadece en iyi en kusursuz çıkan hallerini paylaşırlar. Çünkü fiziksel görünüşün normalde olduğundan daha fazla odaklanılan sosyal medyada her şey kusursuz görünmeli. Çekilen yemek resimleri güzel olmalı, gidilen ortamlar eğlenceli olmalı, insanlar şık, zayıf, kusursuz görünmelidir. Dolayısıyla insanlar kendileri dışında herkesin çok güzel, çok iyi ve çok mutlu olduğunu sanıyor. İnsanlar “Onlar nasıl bu kadar güzel olabiliyor, bende güzel olmalıyım” düşüncesiyle güzellik yarışına başlıyor. Filtreli fotoğraflara bakıp sonrasında aynadaki gerçek haline baktığında mutsuz oluyorlar. Fotoğraftaki gibi görünmediği içinde devamlı kendi bedeninde bir kusur aramaya başlıyor. Aslında bedende bulunan çatlakların, selülitlerin, sivilcelerin ve lekelerin bir kusur olmadığını herkeste bulunabildiğini göstererek bu beden algı bozukluğun önüne geçebiliriz. Araştırmalara göre beden algı bozukluğu erkeklerden daha çok kadınlarda görüldüğünü ve kadınlar fiziksel görünüm ve kilo açısından kendilerini ideal güzellik standartlarına uymak zorunda olduğunu hissetmektedir. Ayrıca genç kitlede anoreksiya ya da bulimia nevroza gibi yeme bozukluklarını beraberinde getirerek kişinin bedensel ve ruh sağlığını tehlikeye sokmaktadır. Bu yüzden sosyal medya kullanımı sağlıksız bir hal almaya başladığında bağımlılığın bir şekilde azaltılmasında fayda vardır. Uzm. Klinik Psikolog Duygu Engin
www.psikologduyguengin.com