İşçilerin çalışma yaşamında karşılaştıkları pek çok sorun kadın ve erkek olmalarından bağımsız olarak benzerlikler içermektedir. Böyle olmakla beraber kadın işçilerin, fiziksel yapıları, ailevi yükümlülükleri ve toplumun kendilerine biçtiği kimi roller nedeniyleerkeklerden daha fazla sorun ile karşılaştıkları dahakikattir. Bu gerçek ışığında ve de çalışma hayatına dokunan kadın eli her geçen gün artarken mevzuatın kadınlara ilişkin koruyucu düzenlemeleri içermesi bir keyfiyetten ziyade zarurettir diyebiliriz.
Kadının istihdama katılım arzusu göstererek çalışma hayatında yer alması, aynı zamanda mensubu olduğu ailenin refahseviyesinin yükselmesine sunacağı katkıyönüyle toplumsal gelişim açısından da büyük önem taşımaktadır. Öyleyse toplumun refahı için kadının işgücüne katılımı artıracak tedbirler uygulamaya alınmalı; kadın işçilerin, biyolojik, fiziksel dezavantajları ile toplumsal ve ailevi yükümlülükleri göz önünde tutularak kadın işçilere yönelik bazı koruyucu düzenlemeler yapılmalıdır.
4857 sayılı İşKanunukadın işçilerin sırf cinsiyet veya gebelik sebebiylefarklı işleme tabi tutulmasını yasaklar. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu da benzer şekilde kadınlara yönelik kolaylaştırıcı hükümlere bünyesinde yer verir.Kanun hükümleri aynı zamanda alt mevzuatla da desteklenmektedir.Söz gelimi İş Sağlığı ve Güvenliği KanunuMadde 30’a dayanılarak çıkarılan “Gebe veya Emziren Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla Emzirme Odaları ve Çocuk Bakım Yurtlarına Dair Yönetmeliği” 13. maddesi ile işverenlere İşyerlerinde Emzirme Odası ve Kreş açma zorunluluğu getirmiştir.
Yönetmelikteki düzenleme gereği; “Yaşları ve medeni halleri ne olursa olsun, 100-150 kadın işçi çalıştırılan işyerlerinde, bir yaşından küçük çocukların bırakılması ve bakılması ve emziren işçilerin çocuklarını emzirmeleri için işveren tarafından, çalışma yerlerinden ayrı ve işyerine en çok 250 metre uzaklıkta bir emzirme odasının kurulması zorunludur. Bu yükümlülüklerin yerine getirilmemesi durumunda kadın işçi iş sözleşmesini haklı nedenle sonlandırabilir. Konuya ilişkin 14.11.2016 Tarihli kararında Yargıtay 9. Hukuk Dairesi de, “ Somut uyuşmazlıkta, davacı doğumdan sonra işe başlamadan önce gönderdiği ihtarname ile davalı işverene bu yükümlülüğünün gereği işyerinde kreş açılması gerektiği aksi takdirde iş sözleşmesini feshedeceği ihtarında bulunmuş, davalı işveren ise böyle bir yükümlülüğün bulunmadığını, davacının ihtarnamesinin istifa beyanı olarak kabul edileceğini bildirmiştir. Davacının izninin bittiği ve işe başlaması gereken 01/08/2012 tarihinde işe başlamak istediği, işverenin davacıyı istifa ettiği gerekçesiyle işe başlatmadığı davacı tanığının ifadesinden anlaşılmaktadır.Yönetmelikteki düzenleme gereği işverenin kreş açma zorunluluğu bulunmakta olup, bu yükümlülüğünü yerine getirmeyen işveren karşısında işçinin iş sözleşmesini haklı nedenle fesih hakkı bulunmaktadır. Ancak, davacı 01/08/2012 tarihinde işe gelerek çalışma isteğini ve iş sözleşmesini feshetme iradesinin bulunmadığını göstermiş, işveren tarafından davacının çalışmasına izin verilmemiş olup, bu nedenle davalı işverenin iş sözleşmesini feshettiğinin kabul edilmesi gerekir. Davalı haklı sebeple iş sözleşmesini feshettiğini ispat edemediğinden Mahkemece kıdem ve ihbar tazminatına hükmedilmesi gerekirken bu taleplerin yazılı gerekçeyle reddi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir” diyerek işverenin kreş açma zorunluluğu olduğunu ve bu yükümlülüğü yerine getirmeyen işveren karşısında işçinin iş sözleşmesini haklı nedenle fesih hakkı bulunduğununaltını çizmiştir.
YAZARLAR
Yayınlanma: 13 Ekim 2021 - 09:00
İşyerinde kreş bulunmaması haklı fesih sebebi midir?
İşçilerin çalışma yaşamında karşılaştıkları pek çok sorun kadın ve erkek olmalarından bağımsız olarak benzerlikler içermektedir
YAZARLAR
13 Ekim 2021 - 09:00
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir