“Bizim topraklarda önce kadınlar uyanır, sonra güneş doğar; Çünkü güneşi kadınlar doğurur.” (Ezidi Atasözü)
Toplusal eşitsizliklerin ve erkek egemenliğinin en doruk noktasının yaşanmakta olduğu günümüzde ne zaman bunalsam, yukarıdaki Ezidi Atasözünü anımsarım ve ruhumu derin bir huzur kaplar. “Bizim topraklarda önce kadınlar uyanır, sonra güneş doğar; Çünkü güneşi kadınlar doğurur.” Ne muazzam bir bilgeliğin ürünü…
Öyle zannediyorum ki çağımız, cinsler ve sınıflar arası eşitsizlik ve haksızlıkların en uç noktaya taşındığı bir vahşet çağı olarak tarihe geçecektir. İnsanlar çıldırmışçasına birbirini ve doğayı yok etmek için adeta birbiriyle yarışıyor. Aslında herkes kendisini yok etmek için olağanüstü bir çabanın içinde ancak ne acıdır ki bunun farkında değiller. Farkında olan bir avuç insanın ise bu gidişe dur demeye gücü yetmiyor. En azından şu andaki manzara bu…
Günümüzde halen yaşanmakta olan savaşlar ve doğanın talanı; ölüm, kıtlık, deprem ve yerküreyi sarsan salgın hastalıklar olarak karşımıza çıkıyor olsa da “kar ve rant” uğruna yıkıcı davranışlarımızda inat ediyor olmamız, ancak bir akıl ve vicdan tutulması olarak açıklanabilir. Bunun bir başka izahı olamaz. Tüm bu yaşananlara baktığımızda hiç bir canlının insanoğlu kadar yıkıcı ve can yakıcı olmadığına tanık oluyoruz. Ne acı!
Neyse ki kadınlar var ve neyse ki yukarıdaki tüm yıkım, talan ve haksızlıklara karşı; eşitlik, özgürlük, adalet, barış ve demokrasi bayrağını ısrarla ve inatla yaşamları pahasına elde tutup dalgalandırmaya çalışanlar var. Belki bugün yeterince örgütlü değiller, belki yok edici gidişatı henüz durdurabilecek güce erişmiş değiller ancak biliyoruz ki rüzgar onlardan yana ve yaşam mutlaka kendisini savunanları zaferle taçlandıracaktır.
Bazen kendime soruyorum; bunca tirani ve firavunları bizler mi doğurduk? Bizler mi bunları emzirip büyüttük ve bizler mi bunları yetiştirdik? O zamanlar kendime de kızasım geliyor. Hitler’i, Mussolini, Franko veya Batista’yı doğuran ana, evladının insanlığa yaşattıkları karşısında kim bilir ne kadar mahcubiyet ve azap duymuştur. Bir daha asla yaşanmaması için kim bilir ne kadar çok tanrıya yakarışlarda bulunmuştur.
Bugünkü tüm bu olumsuz manzaraya rağmen, güzel şeyler de olmuyor değil. Her şeye rağmen bahar geliyor. Dikenler içinde ve bu bataklıklarda da olsa gelincikler ve güllerin açacağını biliyoruz. Tüm insanları biz kadınlar doğurup, emzirip büyütüp yetiştirdiğimize göre, bundan sonrası için kadın yüreği, kadın vicdanı ve kadın duyarlığıyla onlara biçim vermekle yeni bir alternatif toplumsal yaşama yol açmalıyız. Buna gücümüz yeter. Buna imkanımız var. Yeter ki yeryüzündeki tüm analar, tüm kadınlar ve doğuran tüm canlılar uyum içinde buna karar verelim. Hayatı yaratan biziz. Biz yoksak yaşam olmaz. Biz yoksak insanlık olmaz. Biz çocuklarımızı firavunlara hizmet etsin diye doğurmadık. Savaşlarda ölsün ve öldürülsün diye de…Biz yeni bir dünyayı yeni baştan yaratmak için yola çıkıyoruz. Varsın siz eski dünyanız ve bataklığınızda çırpının.
Yeryüzündeki tüm hemcinslerimin 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü kutluyorum. Yarın çok daha güzel olacak.
YAZARLAR
Yayınlanma: 08 Mart 2023 - 09:00
KADININ TOPLUMSAL YAŞAMDAKİ ROLÜ
“Bizim topraklarda önce kadınlar uyanır, sonra güneş doğar; Çünkü güneşi kadınlar doğurur
YAZARLAR
08 Mart 2023 - 09:00
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir