Merhaba sevgili okurlar, nasılsınız? Bazen günlük hayattaki bir konuşmanızda içinizden “Aslında bunun doğruluğundan emin değildim niye kesinlikle öyle dedim ki?” dediğiniz zamanlar oluyor mu? Oluyorsa korkmayın yalnız değilsiniz hatta bu durumun bir adı da var inanç direnmesi.
Gerçeğin net olarak bilindiği durumlarda, hatta kontrollü olarak üretilen yalanların sonradan açıklandığı durumlarda bile insanların başta inandıkları yalanı savunmaya devam ettiklerini görebiliriz. Bu açıklamaya bizde, takım tutar gibi siyasi parti tutma şeklinde ve bir konuda ne açıklama yapılırsa yapılsın malum partiyi savunur gibi bazı konularda asla ikna olmama gibi örnekler verilebilir. Burada ciddi bir önyargı vardır ve bu önyargıyı tanımamız bizi girdap gibi içine çeken tartışmalardan alıkoyabilir. Geri tepme etkisi
İnanç direnmesi, kimi zaman devam eden tesir olgusu olarak da bilinir; çünkü hatalı bilgi, düzeltildikten sonra bile inançlarımızı etkilemeye devam eder. Örneğin komplo teorileri veya sahtebilim türleri, insanları yalanlarına inandırmak için çok fazla çaba sarfetmeye ihtiyaç duymazlar yeterli miktarda insana bu yalanı söylediklerinde onlara inanacak yeterli kitleye mutlaka ulaşacaklardır. Bu noktada komplo teorisyenleri ve sahtebilimciler adeta dokunulmazdır. Çünkü onlara inananlar sahtebilimcilerin yalanları ortaya çıksa bile onlara inanmaya devam ederler ve bu kitlenin yüksek ihtimalle çoğunluğunu oluşturur. Dolayısıyla bu kişilerin pozisyonlarını korumak için hiçbir şey yapmasına gerek kalmaz. İnsanın bilişsel yetersizliği nedeniyle kendilerine mürit toplamaları çok kolay olacaktır.
Bir yalanın ortaya çıkarılmasının, yalanı güçlendirmesine geri tepme etkisi adı verilir. Bugüne kadar saptanmış üç geri tepme tipi vardır: 1. Aşinalık nedeniyle geri tepme: Sahte bir iddiayı çürütmeye çalışırken iddianın çok tekrarlanması sonucu çürütme unutulup tekrar edilen sahte iddia akılda kalıcı yer edinir. 2. Aşırı savunma nedeniyle geri tepme: Sahte bir iddiaya karşılık çok fazla kanıt ve gerçeklik ortaya koymak, kişilerin zihninde sahte iddianın gerçek olabileceği izlenimini uyandırabilir. Sahtekarlar bolca yüklü soru sorarak kişileri gereğinden fazla bilgi vermeye zorlarlar ve bu izleyiciler üzerinde bir şeylerin gizlendiği yönünde bir şüphe oluşturur. 3. Dünya görüşü nedeniyle geri tepme: Birçok kişinin iyi oturmuş bir dünya görüşü vardır ve bu görüşün tehdit altında olduğunu hissettikleri anda, gerçeklere kulaklarını tıkayıp, kendi görüşlerini yüceltecek sahte iddialara sarılmayı tercih edebilirler. En sık görülen geri tepme budur. Görebileceğiniz gibi inanç direnmesi ve geri tepme etkisi birlikte ele alındığında, insanın gerçeğe ulaşması konusunda en büyük zihinsel engellerdendir. Neyse ki bu etkinin farkında olmak, bu etkiye direnmek için atılacak en önemli adımdır. Bu konuda herkesi bilinçlendirmek oldukça meşakkatli bir iştir ve buna bağlı olarak nesilsel atalet adında ilginç bir durum oluşur. Bir nesil kendi yarattığı gerçekliğe hapsolur ve sonraki neslin araştırarak ortaya koyduğu gerçekliğe ayak diretir. Bu nesillerin fikrini değiştirebilmek çok zordur çünkü aşina oldukları, bir dünya görüşü inşa ettikleri ve yoğun kanıtlarla savunulan gerçeklere karşı, kendi önyargı ve inançlarını savunmaya meyillidirler. Bu durum insanların ilerleyişini büyük oranda kısıtlar ve yavaşlatır. Bu durumu en iyi karşılayan söz:
“Yeni bir bilimsel gerçek, karşıtlarını ikna edip onların ışığı görmesini sağlamakla bir zafer kazanmaz. Daha ziyade, bu karşıtlar nihayetinde ölürler ve yeni nesiller, gerçeklere alışık olarak büyür.” Max Planck
Gerçeğin net olarak bilindiği durumlarda, hatta kontrollü olarak üretilen yalanların sonradan açıklandığı durumlarda bile insanların başta inandıkları yalanı savunmaya devam ettiklerini görebiliriz. Bu açıklamaya bizde, takım tutar gibi siyasi parti tutma şeklinde ve bir konuda ne açıklama yapılırsa yapılsın malum partiyi savunur gibi bazı konularda asla ikna olmama gibi örnekler verilebilir. Burada ciddi bir önyargı vardır ve bu önyargıyı tanımamız bizi girdap gibi içine çeken tartışmalardan alıkoyabilir. Geri tepme etkisi
İnanç direnmesi, kimi zaman devam eden tesir olgusu olarak da bilinir; çünkü hatalı bilgi, düzeltildikten sonra bile inançlarımızı etkilemeye devam eder. Örneğin komplo teorileri veya sahtebilim türleri, insanları yalanlarına inandırmak için çok fazla çaba sarfetmeye ihtiyaç duymazlar yeterli miktarda insana bu yalanı söylediklerinde onlara inanacak yeterli kitleye mutlaka ulaşacaklardır. Bu noktada komplo teorisyenleri ve sahtebilimciler adeta dokunulmazdır. Çünkü onlara inananlar sahtebilimcilerin yalanları ortaya çıksa bile onlara inanmaya devam ederler ve bu kitlenin yüksek ihtimalle çoğunluğunu oluşturur. Dolayısıyla bu kişilerin pozisyonlarını korumak için hiçbir şey yapmasına gerek kalmaz. İnsanın bilişsel yetersizliği nedeniyle kendilerine mürit toplamaları çok kolay olacaktır.
Bir yalanın ortaya çıkarılmasının, yalanı güçlendirmesine geri tepme etkisi adı verilir. Bugüne kadar saptanmış üç geri tepme tipi vardır: 1. Aşinalık nedeniyle geri tepme: Sahte bir iddiayı çürütmeye çalışırken iddianın çok tekrarlanması sonucu çürütme unutulup tekrar edilen sahte iddia akılda kalıcı yer edinir. 2. Aşırı savunma nedeniyle geri tepme: Sahte bir iddiaya karşılık çok fazla kanıt ve gerçeklik ortaya koymak, kişilerin zihninde sahte iddianın gerçek olabileceği izlenimini uyandırabilir. Sahtekarlar bolca yüklü soru sorarak kişileri gereğinden fazla bilgi vermeye zorlarlar ve bu izleyiciler üzerinde bir şeylerin gizlendiği yönünde bir şüphe oluşturur. 3. Dünya görüşü nedeniyle geri tepme: Birçok kişinin iyi oturmuş bir dünya görüşü vardır ve bu görüşün tehdit altında olduğunu hissettikleri anda, gerçeklere kulaklarını tıkayıp, kendi görüşlerini yüceltecek sahte iddialara sarılmayı tercih edebilirler. En sık görülen geri tepme budur. Görebileceğiniz gibi inanç direnmesi ve geri tepme etkisi birlikte ele alındığında, insanın gerçeğe ulaşması konusunda en büyük zihinsel engellerdendir. Neyse ki bu etkinin farkında olmak, bu etkiye direnmek için atılacak en önemli adımdır. Bu konuda herkesi bilinçlendirmek oldukça meşakkatli bir iştir ve buna bağlı olarak nesilsel atalet adında ilginç bir durum oluşur. Bir nesil kendi yarattığı gerçekliğe hapsolur ve sonraki neslin araştırarak ortaya koyduğu gerçekliğe ayak diretir. Bu nesillerin fikrini değiştirebilmek çok zordur çünkü aşina oldukları, bir dünya görüşü inşa ettikleri ve yoğun kanıtlarla savunulan gerçeklere karşı, kendi önyargı ve inançlarını savunmaya meyillidirler. Bu durum insanların ilerleyişini büyük oranda kısıtlar ve yavaşlatır. Bu durumu en iyi karşılayan söz:
“Yeni bir bilimsel gerçek, karşıtlarını ikna edip onların ışığı görmesini sağlamakla bir zafer kazanmaz. Daha ziyade, bu karşıtlar nihayetinde ölürler ve yeni nesiller, gerçeklere alışık olarak büyür.” Max Planck