Malumunuz, teknoloji çağındayız. Artık bilginin erişilebilirliği parmaklarımızın ucunda. Mazide kaldı artık “Bizler zamanında kütüphanelere giderdik, tane tane kalemle yazardık ödevlerimizi!” serzenişlerimiz. Serzeniş kelimesini özellikle seçtim ki bu eylemin meşakkatini daha kolaylıkla ifade edebileyim. Peki, gerçekten de öyle miydi? Zahmetli miydi o dönemler?
İnternet denilen deryanın biz insanlara sunduğu hizmetleri örneklememe gerek yok sanıyorum ki. Neyi merak edersek, bir tık ötemizde. Polifonik müzikler, dokunmatik ekranlar, sesli komutlar derken teknolojik gelişmeler hayatlarımızı kolaylaştırdı. Kolaylaştırdı değil mi?
İki paragraftaki iki sorumun cevabı, benim nazarımda “Hayır!” Her işte olduğu gibi bilginin de güzelliği, onun için verilen emektedir. Bir mücadele olursa, bir damla ter akarsa alından; işte o zaman kıymetlidir bilgi. İşte o zaman alt edilir kibir ve üstün kılınır erdem. Bir manası olur paylaşımın, paylaştıkça öğrenilenin tecrübesi gelişir.
İnternet artık bir çöplük. Büyük bir çöplük! Hakikate ulaşmak ne mümkün! Sohbet kanalları, forum sayfaları, sosyal medya uygulamaları derken her birey bir fikir sahibi oldu. Yetmedi, naraları başladı ve tırmalandı kulaklar!
Günümüzde yazmayanın taşlandığı, okumayanın yuhalandığı, bilmeyenin alaşağı edildiği bir durum mevcut sanki. Susmuyor kimse. Video paylaşım sitelerinden en bilindik olanı, gırtlağına kadar içerik dolu. Vaktin kaygısızca harcandığı, memleket yahut insanlık adına bir hayrı olmayan paylaşımlar fışkırıyor her köşeden. Önceki haftaya ait yazımda olduğu gibi bu hafta da yeni bir başlık oluşturmuş olup bugüne ait değerlendirmeme geçmek istiyorum müsaadeniz ile.
Az evvel belirttiğim gibi herkesin ağzında başka telden bir türkü dolanırken madalyonun diğer tarafında içler acısı bir tablo görünüyor. Çeşitli mecralarda, akıl almaz sorular çıkıyor karşıma. Bir delikanlı soruyor: “Falanca miktarda bütçem var. Hangi fotoğraf makinesini almalıyım?” Bir hanım kızımız merak ediyor: “Canım sıkılıyor, hangi kitabı tavsiye edersiniz?” Abimizin de bir meramı var: “Yeni bir yayınevi kuruyoruz, adı ne olsun?” Diğerlerinden cesaret almış olacak ki ablamız da soruyor: “İki adet fotoğraf makinesi kıyaslaması içeren bir video çekeceğim. Nelere dikkat etmeliyim?”
Bak delikanlı, bak yiğidim. Sen o fotoğraf makinesini alma!
Bak hanım kız. Kitap okumak bir doktor tavsiyesi değildir. Sıkkın cana iyi gelmez!
Sayın abim. Sen bu konuyu bir kere daha düşün.
Ablacım. Dikkat etmen gereken tek bir nokta var. Sakın ola video kayıt tuşuna basma!
Kişisel gelişimin bireyden başladığı, bireyin öncelikle kendine değer vermesi gerekliliği, insanlık onuru gibi kavramları değerlendirdiğimizde ne yazık ki hüsran kalıyor arda. Teknolojinin lehe kullanılması konusu ne yazık ki yanlış anlaşılmış. Yukarıda bizatihi tanık olduğum sorular sizce masum görünebilir belki. “Tavsiye istemenin ne zararı var ki?” diye sorabilirsiniz. Fakat fotoğrafçılık bütçeye göre şekillenen bir sistem değildir. Kitap, bir ahbabınızın üstünde görüp beğendiğiniz bir elbise değildir. Yayınevi kurma fikri, yayınevi kurmak için yeterli değildir. Şirket ismi sizin kimliğiniz, talepçilerinizi ağırladığınız ilk mekânınızdır. İki ürünü mukayese ancak onlar hakkında yeterli bilgi ile mümkündür.
Bilim dünyasında gerçekleşen yenilikler, bizi, tüketimin son halkası olan bireyi tembelliğe sürüklemekte. “Armut piş, ağzıma düş.” deyimi ile de örnekleyebileceğimiz vahamet durumu, kişinin değil toplum, kendi menfaatine karşı da duyarsız kalışı, gelecek için düşündürücü.
Konfüçyüs’ün şu sözü ile bitirelim: “Düşünmeden öğrenmek faydasız. Öğrenmeden düşünmek tehlikelidir.”
YAZARLAR
Yayınlanma: 07 Şubat 2019 - 12:12
Kayda Değer Şeyler/Öğrenme
Malumunuz, teknoloji çağındayız
YAZARLAR
07 Şubat 2019 - 12:12
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir