Suç edebiyatı, sanatın diğer alanlarında da olduğu gibi toplumsal kaosun artık içinden çıkılmaz bir hal alması ve bireyler için bir çıkış yolunun ihtiyaç olarak değerlendirilmesi sonucu doğmuştur.
Peki bu ne demektir?
Klasik edebiyatın günümüzde hala kırılamayan etkisine sebep olan buhran dönemine aitliği, suç edebiyatının da artık kaleme alınması gerektiği ihtiyacına sebep olmuştur.
Sanayi devrimi sonrası İngiltere’nin merkezi Londra’da nüfusun artmasına sebep olan kırsaldan kente göç yoğunluğunun yarattığı bazı etkiler vardı. Gayrimenkul zenginlikten ziyade taşınabilir varlıklar ile sokaklarda artan insan nüfusu –ki bu artışa sebep köylü nüfus yoğunluğudur- binlerce bireyin birbiri ile temasını yaratmıştır. Zengin ile fakir arasındaki statü farkı ve yoksulluğun kişiyi sevk ettiği hırsızlık, mal için adam öldürme, toplumsal ortamda refah açısından ciddi bir sorun haline gelmiştir.
Dönemin sosyolojik yapısını incelemek hem uzmanlık alanım değil hem de bizim konumuz değil. O halde sanayi devriminin polisiyeye etkisine göz atalım.
Güven sorunu yaşayan zengin ve soylular, mal ve canlarını korumak adına paralı dedektiflere başvurmuşlardı devrim döneminde. Çünkü polis, alt-orta sınıftan hatta işçi sınıfından gelmekteydi. Yani burjuvaziyi tam manası ile anlaması mümkün değildi. Ayrıca dedektif tutmak bir prestij meselesiydi çünkü pahalı bir işti.
Burada suç edebiyatı yani polisiyenin ilk örneği, Edgar Allan Poe’nun kaleminden Amerika’da doğdu. Morgue Sokağı Cinayeti. Aynı zamanda bir şair de olan Poe, eserinde polisi ikinci planda tutmaktadır. Burjuva ve ait olduğu statüyü paralı dedektifler yani güç korumaktadır. Poe’nun kahramanı AugusteDupin, yoksulluk yaşayan bir aristokrat şövalyesidir. Aslında karşımızda yine bir soylu vardır.
Tabi Poe ile başlayan polisiye kurgular giderek yayılır. Aynı sistemi uygulayan birçok yazar çıkar edebiyat sahnesine. Ancak bir tanesi vardır ki gözlerimizi kapatıp bir dedektif tahayyül etmek istesek, göz kapaklarımızın ardında beliren tasvir onun yarattığının aynıdır. Suç edebiyatı, Arthur ConanDoyle ile tanışmıştır. Pipo, pelerini andıran pardösü, artık dedektif şapkası olarak hafızamıza kazınan kenarlı kıvrımlı o şapka…
Kimya, fizik, anatomi, kriminoloji, sosyoloji gibi birçok bilim dalında üst seviyede bilgi sahibi; sanatın her alanında yeteneği mevcut ve muhteşem bir boksör… Huzurlarımızda SherlockHolmes!
Toplumun ihtiyaçlarından beslenen her eserde olduğu gibi kendi dönemine ürün sunan Poe, Doyle ve emsallerinin liderliğindeki kurgu sistemi, Altın Çağ Dönemi adı verilen ve yine toplumu, hatta tüm dünyayı ilgilendiren bir olay ile yelpazesini genişletmeye başlar. Birinci Dünya Savaşı! Altın Çağ, iki yeni tür doğurur.
Katil Kim?
“Katil Kim?” sorusunun ön planda olduğu ve aslında toplumsal menfaatin gözetilmediği, aklın ve mantığın öne çıktığı türdür katil kim romanları. Bu türle birlikte polisiyeye ölüm ve muamma, yani bilinmezlik kurguya hakim. Birinci Dünya Savaşı ile birlikte burjuvazi yerel polise karşı tavrında bir yumuşama sergilese de polis, dedektiflerin yerini henüz alamamıştır. “Katil kim” ile de suç edebiyatı yine eşsiz bir yazar ve onun yarattığı kahramanları hayatlarına kabul etmişlerdir. Küçük gri hücrelerin terbiyecisi HerculePoirot ve meraklı hafiye MissMarple’ın yaratıcısı; Polisiye’nin Kraliçesi Agatha Christie! Akımın ev sahipliğini bu defa Birleşik Krallık yapmaktadır. Holmes ile zihinlere işlenen dedektif tasvirine takla attıran karakterlerdir Christie’nin kahramanları. Poirot tombul, kısa boylu, simetri takıntısı olan ve yumurta biçimli çirkin kafası ile Holmes’e meydan okumaktadır.
Altın Çağ’ın bir diğer özelliği de katil kim türünün en meşhur yazarları kadındır. Christie ile birlikte Doroty L. Sayers, MargeryAllingham, Josephine Tey.
Sene 1920’ye dayandığında yine toplumu, halkı ilgilendiren bir gelişme yaşanır Amerika’da. İçki satışı, yasaklanır! Hal böyle olunca ülkede peydahlanan İtalyan, Japon ve Çin mafyaları başta içki olmak üzere fuhuş, kumar, kadın ticareti ve rüşvet gibi suçları sokaklara sürerler. Yerli mafya örgütleri ile birlikte ganimetleri bölüşemezler ve…
Kara Roman adı verilen türün doğumuna etki ederler…
Genişleyen ve büyük kitleleri etkisi altına suç türleri ile birlikte suç edebiyatı yani polisiye de hissesine düşeni almıştır. RaymondChandler ve DashielHammet ile birlikte polisiye envanterine yeni bir kurgu eklenmiştir. Suç tipi değişmiştir. Hali ile suçun çözümlemesi ve dedektif rolleri de değişime uğramıştır. Bugüne kadar çoğunlukla analitik varsayımlar ile hedefine giden dedektifler artık yavaş yavaş koşmaya, kovalamaya, takip etmeye hatta icabında aksiyonun zirvesine kadar bulaşabiliyorlardı artık.
Sırada Casusluk!
İki Dünya Savaşı arasında suç tanımına bir yeni eklenti daha yapılıyordu. Üstelik kişiler tarafından değil devletler tarafından! Kişinin güvenliğini ya da mülkiyetini tehdit eden suç kavramı artık devletlerarası tehdit şekline dönüştü. CIA ve KGB’nin gizli kapılar ardındakine ulaşma hırsı da çok geçmeden polisiye edebiyata sıçrar. Bu kez sahne sırası IanFlemming ile James Bond’daydı. Suç, suçlu ya da araştırmanın metodik hali önemli değildir bu türde. Entrikanın bulunmasıdır gaye.
Peki şu ana kadar birçok kez tekrar ettiğim toplumsal kaygılar yerinde mi saydı?
Hayır! Dünya savaşının ikincisi de bitti nihayetinde. Yaşamın bizce var olduğu bilinen tek gezeninin neredeyse her karışında yas vardı. İnsanlık, atası Kabil’in yolundan bir an dahi olsa çıkmayı düşünmedi. Savaş bitti ancak yaraları sarma vaktiydi. İçkinin tekrar yasallaşması, Amerikan sokaklarındaki rant kavgalarının büyümesine sebep oldu. Nakitte sorun yaşayan –ki bu nakdi telaffuz sanıyorum ki bizim haddimize değil- mafyalar, uyuşturucu ticaretini kendi tekellerine almak isterler. Savaştan dönen ve psikolojik olarak yıkıntı yaşayan askerler, yoksulluk çeken halk, eğitimsizler, evsizler…
Tüm bu arka sokak çatışmaları devam ederken baş veren bir çıban daha sancı yaratmaktaydı topluma. Irkçılık, faşizm, savaşta büyük yara alan Güneylilerin Kuzey’e göçü…
Edebiyatçılar bu kaostan beslenmeyi bir kez daha başardılar. Mafya, suç edebiyatına girdi. İlgili olmadığım bir tür olmamasına rağmen benim ve sizlerin de hayranlıkla izlediği en meşhur mafya, Baba’nın sahnesi! MarioPuzo’nun kaleminden dönem Amerika’sında yaşayan Sicilyalı mafyanın hayatı anlatılan kitap ve günümüz…
Gücü eline alan bireyin doyumsuz iştahı, bir nevi sonradan görmüşlüğü, aşırı alkol ve uyuşturucu kullanımı, hali ile toplumda şiddeti de artırmıştır. Karşımızda Kara Dizi…
Suçun muamması da çözümü de artık ikinci plandadır. Öncelik şiddettir. Şiddetin de polisiyeye girmesi ile edebiyatın bu türüne olan ilgide de artış görünmüştür. Bastırılmış suç işleme dürtüleri barındıran bireyler doyumu kitaplarda aramaya başlamıştır.
Unutmayın; polisiye, değerlidir.
YAZARLAR
Yayınlanma: 03 Temmuz 2019 - 10:34
Kayda Değer Şeyler/Polisiye Edebiyat
Suç edebiyatı, sanatın diğer alanlarında da olduğu gibi toplumsal kaosun artık içinden çıkılmaz bir hal alması ve bireyler için bir çıkış yolunun ihtiyaç olarak değerlendirilmesi sonucu doğmuştur
YAZARLAR
03 Temmuz 2019 - 10:34
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir