KİRALARIN ARTMASININ GÜZELLİĞİ

Ekonomimizin gün geçtikçe geliştiği ve batılı ülkeler ile birlikte Amerika’nın falan bizi kıskanmaya devam ettiği ortamda kira rakamlarımız gerçekten göz kamaştırıyor. Yurtdışından gelen kıskanç yabancıların rahatlıkla kiralık bulduğu ortamda kendi vatandaşlarımız kiralık bulmakta ciddi sıkıntı yaşıyor. Yine kendi ülkesinde asgari ücret ile yaşayamadığını, sefalet içinde olduğunu ifade eden Alamancı tayfa da Euro’nun Türk Lirası karşısındaki değer artışını coşku ile karşılayıp ekonomimizin muhteşem olduğunu ifade etmekten çekinmiyor. Ciddi ciddi bunu ifade etmeleri de gerçekten trajikomik ama şu içinde bulunduğumuz ortamda kiralık bulmanın ciddi sıkıntı olduğu aşikar ve bunun için bir çözüm de bulunamıyor. Tabi kiralık krizinin aslında bir sonuç olduğu dikkate alındığında çözümün KHK ile kira artışına sınırlama getirmek olmadığı da gayet açık.

Hadi gelin iyi tarafından bakalım bir de bu kiralık olayına zira kötü yandan bakınca vatan haini olarak ilan edilmemiz çok olası. Öncelikle az ile yetinmeyi öğreneceğimiz bir dönemdeyiz. Yani öyle eskiden olduğu gibi geniş 3+1lerin, 4+1lerin ne kadar gereksiz olduğunu görmeye başladık. Yok misafir odasıymış, yok oturma odasıymış falan bunlara hiç de gerek yokmuş. Bunlar olmadığı vakit nerden baksanız bir odadan direk kurtuluyoruz. 3+1 ev ihtiyacımız bir anda 2+1’e düşüyor ve hop 3.000 ila 5.000 lira cebimizde kalıyor. Bir de kapalı mutfağı kafamızdan silersek açık mutfakla idare edebileceğimize ikna olduğumuz anda 2000 ila 2500 lira daha cebimizde kalıyor. Gördüğünüz gibi bir anda nerden baksak ihtiyacımız bir 20 metrekare falan azaldı ama yeterli değil tabi biraz daha uğraşmamız lazım.

Metrekareden kurtulduğumuz anda gereksiz mobilya masrafımız da azalıyor. Yemek odası takımı falan bir anda ortadan kalkıyor. Bugün ortalama bir yemek masası takımı nerden baksanız 5000 liradan başlıyor. Hani şöyle kallavi bir yemek masası desek rakam çıkıyor 20000 liralara. Ne gerek var o kadar para harcamaya. E yemek masası sevdamızı bir kenara attıysak misafir gelme sıklığı da düşeceğinden asıl karı orada yapıyoruz. Bugün 4 kişiyi evde misafir edelim desek, şöyle pirzola falan yanına soğuğuydu ara sıcağıydı üstüne de karpuzu ve ikişer kadeh de rakısıydı derken ağırlama masraflarından kurtulunca cebimizdeki para bir anda uçup gitmiyor; adeta bereket yağıyor hane gelirine desek yeridir.

Oda sayımız azalınca yatılı misafir alma ihtimalimiz de ortadan kalktığı için oradan da bir kar elde etme durumumuz mevcut hale geliyor. Bugünkü şartlarda “misafir umduğunu değil bulduğunu yer” söylemi “umulmadık misafir baş yarar” gerçeği ile karşı karşıyayız. Bu sebeple misafirin gelip konaklayamayacağı bir ev düzeni kurmak oldukça önemli bir hal almış durumda. Tabi misafir bu; geliyorum dese gelme denmeyeceğinden misafirin gelemeyeceği bir ortam hazırlamak lazım. Bunun için de en ideali şehir merkezlerinden uzaklaşmak, tercihen toplu taşımanın çok az olduğu veya yeni yeni oturumun başladığı yerlerde kiralama yaptığımız takdirde misafirin istese de gelemeyeceği bir ortam hazırlamış oluruz. E şehir merkezinden uzaklaşmak, kuş uçmaz kervan geçmez yerlerde bir ev kiralamak maliyeti elbette düşürecektir. Mesela İstanbul’da yaşayan biri Kadıköy’de ev tutacağına Gebze’nin merkeze uzak bir mahallesinde ev tutarsa ciddi bir kar elde edecektir. Bu durumda hem Gebze esnafı bu işten karlı çıkacak hem de orada ev kiralayanın cebinde daha çok para kalacaktır.

Velhasıl aile ekonomisini ayakta tutmanın hükümetin bir sorunu olmadığına da kendimizi inandırırsak hem ekonomimizi yönetenler bu işten mutlu olur hem de biz keyifle yaşamaya devam ederiz. Neticede her şeyi eleştirmenin bizi mutlu etmeyeceği konusunda hemfikirsek o zaman eleştiriyi pozitivizme de çevirmeyi başarırsak tüm problemlerimiz ortadan kalkacaktır. Tabi bunun için sihirli cümlemizi de unutmadan her fırsatta tekrarlamak bizi oldukça rahatlatacaktır;

Buna da şükür be….