Toplumumuzda bu suçun üzerinde fazla durulmasada, gündelik hayat ile yakından ilgili bir takım olayları kapsayabilen bir suç tipidir. Bu suç insanların psikolojik, ruhsal sükûn içinde yaşama hak ve hürriyeti korunmaktadır. Suçun, korunan hukuki menfaat açısından konusu ise huzur ve sükûndur.
Anayasamızın 56/1. maddesinde de herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu, yine 17. maddesinde de herkesin madde ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu hüküm altına alınmıştır. Bu Anayasal hükümlerden çıkan sonuç şudur ki, huzurlu bir ortamda, rahatsız edilmeden, belirli bir sükûnet, psikolojik rahatlık ve dinginlik içinde, rahatsız edilmeden yaşamını ve faaliyetlerini sürdürmek, bu şekilde manevi varlığını korumak ve geliştirmek her bireyin hakkıdır.
Kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçu TCK m.123’de düzenlenmiştir. Bu suç ile bizzat gerekçede belirtildiği üzere kişilerin psikolojik, ruhsal sükûn içinde yaşama hakkı korunmaktadır. Bir başka bakış açısıyla bu suç ile kişi özgürlüğünün manevi yönü koruma altına alınmaktadır. Bu maddedeki suçta, herhangi bir yükümlülük ve buna aykırı davranış aranmamakta, bunun yerine belirli bir kimsenin sırf huzur ve sükununu bozma özel kastı aranmaktadır.
Suçu oluşturacak hareketlere baktığımızda bir kişiye sırf huzur ve sükûnunu bozmak maksadıyla ısrarla telefon edilmesi, gürültü yapılması ya da aynı maksatla hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması halinde kişinin rahatsız edilmeden, belirli bir sükûnet ve dinginlik içinde yaşayabilmesi, dinlenebilmesi, hatta belirli bir faaliyeti, hobiyi yerine getirebilmesi engellenmekte, bu hakkı ihlal edilmektedir. Suç, bağlı ve seçimlik hareketli bir suç olarak düzenlenmiştir. Buna göre bu suçun oluşması için, sırf huzur ve sükûnunu bozmak maksadıyla belirli bir kimseye ısrarla telefon edilmesi veya gürültü yapılması yahut hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması gerekmektedir. Bu hareketin gerçekleşmesi için telefon edildiğinde mutlaka konuşulması gerekli olmayıp, telefon edip konuşmadan kapatmak, iletişim devam ederken konuşmayıp sessiz kalmak, müzik veya başkaca bir ses dinletmek, konuşmadan garip sesler çıkarmak (örneğin hırlamak) gibi huzur ve sükûnu bozabilecek diğer bazı davranışlar da bu kapsamdadır. Ayrıca maddenin devamında yer alan Maddede “aynı maksatla” hukuka aykırı bir davranıştan söz edildiğine göre bu davranışın diğer hareketlerde olduğu öncelikle başkaca bir suçu oluşturmaması, belirli bir kişiye yönelmesi, sırf huzur ve sükunun bozmak maksadıyla yapılması, “ısrarlı” olması ve huzur ve sükunu bozmaya elverişli olması aranacaktır.
Suçun mağduru ise, belirli bir kimse olmalıdır. Yani suç fiili belirli bir kişiye karşı yöneltilmelidir. Suçu oluşturacak hareketlerin bu şekilde belirli bir kimseye yöneltilmesi gerekliliği bu suçu TCK 183. maddedeki gürültüye neden olma suçu ile Kabahatler kanununun 36. maddesinde düzenlenen gürültü kabahatinden ayıran önemli unsurlardan birisidir. Sonuç olarak belirli bir kimseye yönelik olmayan gürültü diğer unsurları da mevcut olduğunda TCK 183.maddedeki suçu ya da Kabahatler kanununun 36. maddesindeki kabahati oluşturabilecektir.
SORU: Acaba tehdit suçunda olduğu gibi, telefon edilmesi veya gürültü yapılmasının mutlaka mağdurun şahsına yöneltilmesi gerekli sayılmayıp, mağdurun yakınlarına karşı gerçekleştirilen huzur ve sükûnu bozmaya elverişli davranışlar ona da yöneltilmiş sayılacak mıdır?
CEVAP: Kanaatimizce buna olumsuz yanıt vermek gerekir. Çünkü tehdit suçunda (TCK 106) bulunan kendisinin veya “yakınının” ibaresi bu suçta mevcut değildir.
AVUKAT EZGİ ENGİN
YAZARLAR
Yayınlanma: 30 Aralık 2020 - 09:30
Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu
Toplumumuzda bu suçun üzerinde fazla durulmasada, gündelik hayat ile yakından ilgili bir takım olayları kapsayabilen bir suç tipidir
YAZARLAR
30 Aralık 2020 - 09:30
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir