Merhaba sevgili okurlar, nasılsınız? Umarım iyisinizdir malumunuz Türkiye’ de her yer kırmızıya boyandı bu yüzdendir ki tedbirler arttırıldı yeni yasaklar geldi vs. işler oldu herhalde kongreler falan da bitmiştir.
Peki bu arada neler oldu? İnsanlar hasta olmaya devam etti, esnaf kan ağladı, çocukların ve gençlerin eğitimi yarıda kaldı şimdi gençlerin eğitimi demişken belki okul olmaması bazı öğrencilerin işine gelmiş olabilir ama onların da dışarı çıkamamak falan moralini bozuyordur bir de başka şehirde üniversite kazanıp gidemeyenler var onların hali - tabi yaşadıkları ve okuyacakları şehri baz alarak – içler acısı. E bu durumdan nispeten karlı çıkan bir taraf da var onlar da aileler hem çocuğu yanında hem parası cebinde kaldı. Tabi bu durum bizim ve bize benzeyen ülkelerde geçerli olabilir çocuğunu üniversiteye gönderme, onu okutmak için para harcama 18 yaşına gelmiş rüştünü ispatlamış artık yaptığı her şeyden kendisi sorumlu olan birinin tabiri caizse cebine para koymak sonra evlendirmek bu sefer de evini düz, düğününü yap, iş bulamazsa araya aracı sok, partiye üye yap vs. uğraş işe sok.
Tabii ki kendisi çalışıp, okumuş bir yere gelebilmiş veya gelememiş kişileri tenzih ediyor onları ayakta alkışlıyorum o başka bir şey. Ben bizden bahsediyorum birey olamayışımızdan ve bunun nedeninin bizi çok seven hep koruyup kollamak isteyen ailemiz oluşundan. Bizim için bu kadar emek ve para harcayan insanların bittabi hep yanlarında kalmamızı istemelerinden. Onlar için de aynı şey istendi tamam belki imkanlar dahilinde bize sunulanlar onlara sunulamadı hatta biz de öyle isteyeceğiz çok sevdiğimiz evlatlarımız hep gözümüzün önünde ve dizimizin dibinde olsun…
Her insanın bir yaratılış gayesi olur ama zamanla insan ya unutur ya vazgeçermiş bunda biraz konfor alanımızın dışına çıkma konusunda isteksizliğimiz ve çevremizin de desteksizliği önemli rol oynuyor gibi. Ailelerimizde de vardır hani yaa o işi sen ben yapamayız tavrı senin içinde en ufak bir kıvılcım varsa o da söner zaten. Peki neden öyle söylüyor e armut dibine düşer de ondan di mi? Kendisi denemiş olmamış hayal kırıklığına uğramış seni bundan korumak istiyor veya ona denettirmemişler onun için sonuç iyi olmuş seni de kendi yerine çekmek istiyor çünkü o orda iyi ya da denemiş olmuş ama değmemiş böyle ‘veyahut da’lar falan liste uzar gider.
Onların içindeki yaratılış gayesi de bu ve benzer nedenlerle öldürülmüş olabilir ben çektim sen çekme, ben yaşadım sen yaşamalarla... Bir de şey var tabi mesela kişi kendine bir meslek seçiyor ben bunu olmak istiyorum diyor ama aile asla istemiyor çünkü o zaman revaçta olan bir bölüm okumazsa işsiz kalmasından korkuyorlar izin vermiyorlar sonuçta kişi bir işe sahip oluyor işini sevmese de iyi para kazanıyor para önemli motivasyon kaynağı tabii unutuyor eskiden istediği mesleği ve kaptırıyor kendini hayat gayelerine zaten neydi ki hayatın gerçekleri ödenmeyi bekleyen faturalar, yetiştirilecek çocuklar değil miydi onlar daha iyi yaşasın diye kendini işine adamak sonra zamanı gelince senin de ona ket vurman sürekli devam eden bir kısır döngü ben öyle olmayacağım ben böyle yapmayacağım dedikçe tekrar etmek yanlışları.
Bu zinciri kırabilen kaç kişidir onlar mutlu mudur yoksa pişman mı kendime dönüp soruyorum senin kişisel menkıben var mı varsa nedir? Benim var mıydı bilmiyorum ama olanlara ket vurduğum oldu utanarak itiraf ediyorum biz de bir şeyler biliyoruz yılanı geldi çöreklendi göğsüme birkaç defa neyse demem o ki eğer içinizde bir istek bir umuda dair küçük bir kıvılcım olsa dahi varsa “Simyacı”yı okuyun derim.
“Simyacı” yı okumak, herkes daha uykudayken, güneşin doğuşunu izlemek için şafak vakti uyanmaya benziyor. Haydi, gelin hep birlikte güneşi selamlayalım…
“Simyacı” yı okumak, herkes daha uykudayken, güneşin doğuşunu izlemek için şafak vakti uyanmaya benziyor. Haydi, gelin hep birlikte güneşi selamlayalım…