Merhaba sevgili okurlar;
Bu haftaki köşemde yine güncel bir konuyu seçmek istedim. Salgının arttığı, 3. dalganın ayak seslerinin geldiği şu sıralarda, hepimizin aklında soru işaretleri olan aşılar ve mutasyonlar hakkında, güncel verilerden derlediğim bilgileri size en anlaşılır şekilde aktarmaya çalışacağım.
Malum şu anda Türkiye’ de aşılanma devam ediyor ve şu ana kadar 9 milyon dozun üzerinde aşı yapıldı. Dünya üzerinde şu anda yetkili olarak 6 adet aşı yapılmakta. Türkiye’de de Çin aşısı dediğimiz inaktif CoronaVac aşısı yapılmakta. Diğer aşıların çoğu ise mRNA aşısı. İnaktif aşının mRNA aşısına göre avantajı, yan etkilerinin daha az olmasıdır.
Her yüzyılda bir ortaya çıkan pandemi, maalesef bu yüzyılda da bize denk geldi. Koronavirusun bu kadar hızlı yaygınlaşmasının sebebi ise küreselleşme. Virus insanları adeta bir besiyeri olarak kullanmakta ve bu da yeni mutasyonların oluşmasına neden olmakta. Son zamanlarda duyduğumuz mutasyonlar; İngiltere varyantı, Brezilya varyantı, Güney Afrika varyantı. Şu an ülkemizde İngiltere varyantı ve sınırlı sayıda Güney Afrika varyantı görüldü. İngiltere varyantının bulaştırıcılığı % 35 daha fazla. Daha fazla kişiye bulaş olduğu için ölüm oranını arttırma riski de daha fazla diyebiliriz. Güney Afrika varyantı ise aşılardan daha iyi kaçabiliyor. Bu yüzden aşıdan ziyade, bulaşı önlemek daha çok önem arz ediyor. Yani mutasyon olmaması için bulaş olmaması gerekiyor. Bu konuda da sorumluluk hepimize düşüyor. Bu saydığım mutasyonlar aslında hastalığı geçirmiş kişilerde oluşan antikorlara karşı oluşan mutasyonlar, ilerde bir de aşı sonrası oluşan antikorlara karşı gelişecek mutasyonlar olabilir. İşte o zaman büyük bir sıkıntı başlıyor.
Güncel çalışmalara baktığımız zaman Türkiye’ de yapılan inaktif aşının, diğer aşılara nispeten mutasyonlara karşı daha etkili olduğu gösterilmiş. Haziran temmuz gibi muhtemelen aşının yeni versiyonu çıkabilir. Normalde Dünya Sağlık Örgütü, mesela grip aşısından örnek verecek olursak, aşının etkinliği 7-8 kat düştüğünde, aşının yeni versiyonu hazırlıyor yani aşı en son varyantlara karşı etkili olacak şekilde yeniden hazırlanıyor. Bu yüzden önümüzdeki haziran temmuz gibi aşının yeni versiyonun çıkacağı tahmin ediliyor.
Peki neden İngiltere, Brezilya, Afrika mutasyonu var diğer ülkelerin ya da Türkiye’nin mutasyonu yok? Bu sorunun cevabı; bu mutasyonlara bu ülkelerin isminin verilme nedeni, bu ülkeler tarafından yapılan araştırmalar sonucu bu mutasyonların saptanmasıdır. Yani bu mutasyonlar zaten ülkemizde de var olabilir ya da oluşabilir; fakat İngiltere bulduğu için İngiltere varyantı deniyor. Yani İngiltere’ den gelen bir varyant değil.
Peki şu anda Türkiye’ de alınan her örnekte mutasyonlar bakılıyor mu? Hayır, Pcr çalışmasında döngüsü yüksek olanlarda, yeniden çalışma yapılıp İngiltere mutasyonu araştırılıyor.
Peki ülkemizde 2 doz aşıdan sonra mutasyonlu vaka görüldü mü? Ülkemizde şu ana kadar, 2 doz aşıdan 2 hafta sonrası görülen mutasyonlu vaka sayısı 215.
Peki aşı sonrası antikor baktırmak istersek ne zaman baktıralım? Eğer antikor baktırmak istersek 2. doz aşıdan 2 hafta sonra antikor baktırılması önerilir; ancak vücutta antikor oluşsa bile bazen testlere yansımayabileceği de unutulmamalıdır. Bunun sebebi de yapılan testler virusa karşı oluşan her antikoru saptayamamasıdır.
Peki bir kere virüse karşı bağışıklık kazanan, tekrar aynı varyanta maruz kalırsa pozitif olabilir mi? Aynı varyant ile yeniden pozitif olmak düşük bir ihtimal; ancak farklı varyantlara maruz kalırsak yeniden pozitif olabiliriz.
Önemli bir husus da vücudumuzda başka bir virüs varken; örneğin basit bir nezle, aşı olmamak gerekir. Çünkü vücudumuzda başka bir virüs varken aşı olunursa, yapılan aşıya karşı vücudun antikor üretme kapasitesi de azalıyor. Aynı durum vücutta bağışıklık sistemini düşürecek ilaç kullanımında da geçerli; örneğin kortizon.
Bütün bunları düşündüğümüzde aklımıza şöyle bir soru gelebilir. Neden labarotuar ortamında bulaştırıcılığı fazla fakat hastalık yapma riski olmayan bir mutant virüs oluşturulmuyor. Evet böyle birşey yapılması mümkün; fakat bunun için şu an yeterli data mevcut değildir, önümüzdeki günlerde böyle bir çalışma yapılabilir.
Aklımıza takılan sorulardan birisi de çift maske mi takmalıyız ? Japonya’da yapılan bir çalışmada tek maske virusa karşı % 64 korurken, çift maskenin % 69 koruduğu saptanmış; fakat çift maske takmanın vereceği nefes alamama konforsuzluğundan ötürü sürekli maskeye çıkarma isteği olabileceğinden bulaşmanın daha da artabileceği de öngörülmüş. Ama yine de uzmanlar özellikle kapalı ortamlarda uzun süre durulacaksa, çift maske takmanın daha avantajlı olacağını söylemektedir.
Sonuç olarak salgını durdurmada en etkili yol bulaşı durdurmaktan geçiyor. Burada da hepimize görev düşüyor. Bu da maske-mesafe-hijyen kurallarına uymak. Maalesef bakanlığın yayınladığı 27 şubat-5 mart 2021 verilerine göre Çanakkale’de ki vaka sayısı %130 artarak 100 binde 107 ye ulaşmış durumda. Bunu azaltmak biz Çanakkale halkının elinde. Bir dahaki yazıda görüşmek dileğiyle. Sağlıcakla kalın… İç Hastalıkları Uz. Dr. Hüseyin Semiz
[email protected]
Bu haftaki köşemde yine güncel bir konuyu seçmek istedim. Salgının arttığı, 3. dalganın ayak seslerinin geldiği şu sıralarda, hepimizin aklında soru işaretleri olan aşılar ve mutasyonlar hakkında, güncel verilerden derlediğim bilgileri size en anlaşılır şekilde aktarmaya çalışacağım.
Malum şu anda Türkiye’ de aşılanma devam ediyor ve şu ana kadar 9 milyon dozun üzerinde aşı yapıldı. Dünya üzerinde şu anda yetkili olarak 6 adet aşı yapılmakta. Türkiye’de de Çin aşısı dediğimiz inaktif CoronaVac aşısı yapılmakta. Diğer aşıların çoğu ise mRNA aşısı. İnaktif aşının mRNA aşısına göre avantajı, yan etkilerinin daha az olmasıdır.
Her yüzyılda bir ortaya çıkan pandemi, maalesef bu yüzyılda da bize denk geldi. Koronavirusun bu kadar hızlı yaygınlaşmasının sebebi ise küreselleşme. Virus insanları adeta bir besiyeri olarak kullanmakta ve bu da yeni mutasyonların oluşmasına neden olmakta. Son zamanlarda duyduğumuz mutasyonlar; İngiltere varyantı, Brezilya varyantı, Güney Afrika varyantı. Şu an ülkemizde İngiltere varyantı ve sınırlı sayıda Güney Afrika varyantı görüldü. İngiltere varyantının bulaştırıcılığı % 35 daha fazla. Daha fazla kişiye bulaş olduğu için ölüm oranını arttırma riski de daha fazla diyebiliriz. Güney Afrika varyantı ise aşılardan daha iyi kaçabiliyor. Bu yüzden aşıdan ziyade, bulaşı önlemek daha çok önem arz ediyor. Yani mutasyon olmaması için bulaş olmaması gerekiyor. Bu konuda da sorumluluk hepimize düşüyor. Bu saydığım mutasyonlar aslında hastalığı geçirmiş kişilerde oluşan antikorlara karşı oluşan mutasyonlar, ilerde bir de aşı sonrası oluşan antikorlara karşı gelişecek mutasyonlar olabilir. İşte o zaman büyük bir sıkıntı başlıyor.
Güncel çalışmalara baktığımız zaman Türkiye’ de yapılan inaktif aşının, diğer aşılara nispeten mutasyonlara karşı daha etkili olduğu gösterilmiş. Haziran temmuz gibi muhtemelen aşının yeni versiyonu çıkabilir. Normalde Dünya Sağlık Örgütü, mesela grip aşısından örnek verecek olursak, aşının etkinliği 7-8 kat düştüğünde, aşının yeni versiyonu hazırlıyor yani aşı en son varyantlara karşı etkili olacak şekilde yeniden hazırlanıyor. Bu yüzden önümüzdeki haziran temmuz gibi aşının yeni versiyonun çıkacağı tahmin ediliyor.
Peki neden İngiltere, Brezilya, Afrika mutasyonu var diğer ülkelerin ya da Türkiye’nin mutasyonu yok? Bu sorunun cevabı; bu mutasyonlara bu ülkelerin isminin verilme nedeni, bu ülkeler tarafından yapılan araştırmalar sonucu bu mutasyonların saptanmasıdır. Yani bu mutasyonlar zaten ülkemizde de var olabilir ya da oluşabilir; fakat İngiltere bulduğu için İngiltere varyantı deniyor. Yani İngiltere’ den gelen bir varyant değil.
Peki şu anda Türkiye’ de alınan her örnekte mutasyonlar bakılıyor mu? Hayır, Pcr çalışmasında döngüsü yüksek olanlarda, yeniden çalışma yapılıp İngiltere mutasyonu araştırılıyor.
Peki ülkemizde 2 doz aşıdan sonra mutasyonlu vaka görüldü mü? Ülkemizde şu ana kadar, 2 doz aşıdan 2 hafta sonrası görülen mutasyonlu vaka sayısı 215.
Peki aşı sonrası antikor baktırmak istersek ne zaman baktıralım? Eğer antikor baktırmak istersek 2. doz aşıdan 2 hafta sonra antikor baktırılması önerilir; ancak vücutta antikor oluşsa bile bazen testlere yansımayabileceği de unutulmamalıdır. Bunun sebebi de yapılan testler virusa karşı oluşan her antikoru saptayamamasıdır.
Peki bir kere virüse karşı bağışıklık kazanan, tekrar aynı varyanta maruz kalırsa pozitif olabilir mi? Aynı varyant ile yeniden pozitif olmak düşük bir ihtimal; ancak farklı varyantlara maruz kalırsak yeniden pozitif olabiliriz.
Önemli bir husus da vücudumuzda başka bir virüs varken; örneğin basit bir nezle, aşı olmamak gerekir. Çünkü vücudumuzda başka bir virüs varken aşı olunursa, yapılan aşıya karşı vücudun antikor üretme kapasitesi de azalıyor. Aynı durum vücutta bağışıklık sistemini düşürecek ilaç kullanımında da geçerli; örneğin kortizon.
Bütün bunları düşündüğümüzde aklımıza şöyle bir soru gelebilir. Neden labarotuar ortamında bulaştırıcılığı fazla fakat hastalık yapma riski olmayan bir mutant virüs oluşturulmuyor. Evet böyle birşey yapılması mümkün; fakat bunun için şu an yeterli data mevcut değildir, önümüzdeki günlerde böyle bir çalışma yapılabilir.
Aklımıza takılan sorulardan birisi de çift maske mi takmalıyız ? Japonya’da yapılan bir çalışmada tek maske virusa karşı % 64 korurken, çift maskenin % 69 koruduğu saptanmış; fakat çift maske takmanın vereceği nefes alamama konforsuzluğundan ötürü sürekli maskeye çıkarma isteği olabileceğinden bulaşmanın daha da artabileceği de öngörülmüş. Ama yine de uzmanlar özellikle kapalı ortamlarda uzun süre durulacaksa, çift maske takmanın daha avantajlı olacağını söylemektedir.
Sonuç olarak salgını durdurmada en etkili yol bulaşı durdurmaktan geçiyor. Burada da hepimize görev düşüyor. Bu da maske-mesafe-hijyen kurallarına uymak. Maalesef bakanlığın yayınladığı 27 şubat-5 mart 2021 verilerine göre Çanakkale’de ki vaka sayısı %130 artarak 100 binde 107 ye ulaşmış durumda. Bunu azaltmak biz Çanakkale halkının elinde. Bir dahaki yazıda görüşmek dileğiyle. Sağlıcakla kalın… İç Hastalıkları Uz. Dr. Hüseyin Semiz
[email protected]