Çocuğun koruyucu aile yanına yerleştirilmesinin amacı; korunmaya muhtaç çocukların sağlıklı bir aile ortamında korunmalarını sağlamak, maddî ve manevi açıdan gelişimlerini desteklemektir. KTO Karatay Üniversitesi Hukuk Fakültesi akademisyenlerinden Dr. Bedia Güleş, koruyucu aile ile evlat edinme şartlarıyla ilgili bilgilendirmede bulunarak koruyucu aile olmak isteyenlere tavsiyelerde bulundu.
Koruyucu aile ve evlat edinme şartlarıyla ilgili uygulamada ve hukuki yönlerden farklar olduğunu anlatan Konya Ticaret Odası (KTO) Karatay Üniversitesi Hukuk Fakültesi akademisyenlerinden Dr. Bedia Güleş; koruyucu aile uygulamasına ne zaman başvurulabileceği hakkında bilgi verdi ve “Çocuğun yüksek yararı için esas olan, biyolojik ailesi ile büyümesidir. Dolayısıyla herhangi bir sebep, çocuğun öz ailesinden alınması için yeterli değildir. Örneğin, aile ekonomik olarak güç bir durumda olsa da bu güçlük başka seçeneklerle aşılabiliyorsa ve çocuğun gelişimini telafi edilemez biçimde etkilemiyorsa çocuk hakkında koruma kararı verilmez” dedi. Anne-babanın kayıp olması, vefat etmesi, çocuğun istismar edilmesi, çocuk yetiştirecek akıl veya vücut sağlığına sahip olmamaları halinde çocuk hakkında koruma kararı verilebileceğini söyleyen Bedia Güleş, ancak bu sebeplerin uygun görüldüğü takdirde çocuğun koruyucu aile yanına yerleştirilebileceğini belirtti.
KORUYUCU AİLEYE VERİLEN ÇOCUK, MİRASÇI OLMAZ
Çocuğun koruyucu aileye verilmesi ile evlat edinilmesinin farklı durumlar olduğunu belirten Güleş; “Evlat edinmede çocuk, yapay soy bağı ile evlat edinene bağlanmış olur. Bu durumda hukuken evlatlığın, evlat edinenin biyolojik çocuklarından kural olarak farkı olmaz. Dolayısıyla çocuk, 18 yaşından küçükse kendisini evlat edinen ebeveynlerin soyadını alır ve yaş şartı aranmaksızın ailenin mirasçısı olur. Koruyucu aileye verilen çocuk ise koruyucu ailesine mirasçı olmaz” ifadelerine yer verdi. BEKAR OLMAK, KORUYUCU AİLELİKTE ENGEL DEĞİL
İsmi koruyucu aile olarak geçiyor olsa da koruyucu aile olmak isteyen kişilerin evli veya bekâr olmasının, tek başına ya da bir aile hâlinde yaşıyor olmasının önemli olmadığını söyleyen Güleş; “Koruyucu aile statüsünde olacak bireyler, mutlaka 25-65 yaş aralığında, Türk vatandaşı ve sürekli Türkiye’de ikamet ediyor olmalıdır. Büyük yaş farkı olan çocuk-aile eşleşmeleri, uyumsuzluğa yol açarak çocuğun gelişimini olumsuz yönde etkileyebilir. Biyolojik çocuğa sahip olmak da koruyucu aile olma açısından engel oluşturmamakla birlikte, çocuğun yüksek yararı için göz önünde bulundurulması gereken hususlar arasındadır. En az ilkokul mezunu ve düzenli bir gelire sahip olmak da koruyucu aileler için aranan şartlar arasındadır” dedi.
ÇOCUK MAHKEMELERİ KARARLARI ALIR
Çocuğun koruyucu aile yanına yerleştirilebilmesi için ilk olarak hakkında mahkemece verilen koruma kararı çerçevesinde, bir aile ya da kuruma yerleştirilmesine hükmedilmesi gerektiğinin altını çizen Güleş şöyle konuştu: “Bu konuda görevli mahkeme çocuk mahkemesidir. Herhangi bir uyuşmazlık söz konusu olmasa da çocuk hakkında korunma kararı alınması için gerekli sebebi öğrenen her ilgili, adli makamları konudan haberdar etmelidir. Bu kimse yerine göre, çocuğun komşusu, akrabası veya öğretmeni olabilir. O yerin en büyük mülki idare amiri, köy muhtarı, sağlık çalışanları, kolluk, belediye ve zabıta memurları bildirimi yapmakla yükümlüdür. Mahkeme bir kuruma ya da aile yanına yerleştirme kararı verdikten sonra, Sosyal Hizmetler Genel Müdürlüğü tarafından hangi tedbirin uygulanacağı belirlenir. Koruyucu aile olmak isteyen vatandaşlar da Sosyal Hizmetler Genel Müdürlüğü’ne başvuruda bulunur. İlgili incelemeler yapıldıktan ve koruyucu aile bir dizi eğitimden geçtikten sonra çocuk koruyucu aileye teslim edilir.”
AİLE OLMA KARARI, SORUMLULUK BİLİNCİYLE VERİLMELİ
Dr. Bedia Güleş; “Korunmaya muhtaç çocukların gözetilmesi, devletin olduğu kadar vatandaşların da en önemli görevlerindendir. Ancak koruyucu aile olmak isteyenlerin, bu statüye girmenin son derece önemli olduğunu idrak ederek adım atmaları gerekir. Koruyucu aile desteğine verilen çocuk, kendi aile ortamında bulamadığı maddi ve duygusal eksiklikleri tamamlayacağı inancı ile koruyucu ailesine gelir. Çocukluk çağında yaşadığı travmaları onlarla aşmaya çalışır. Merhamet duygusuyla anlık kararlar vermek, çocukla belli bir süre geçirdikten sonra koruyucu aile olma kararından vazgeçmek, ilk zamanlarda büyük ilgi göstererek sonradan çocuğu duygusal yalnızlığa itmek, biyolojik çocuk ile korunan çocuk arasında ayrımcı muamelelerde bulunmak ortaya çıkabilecek sakıncalardan bazılarıdır” diyerek koruyucu aile olma kararı verilirken büyük bir sorumluluk bilinciyle hareket edilmesi ve bu kararın bir başkasının hayatında çok önemli sonuçlara sebep olacağının unutulmaması gerektiğini hatırlattı.
KORUYUCU AİLEYE VERİLEN ÇOCUK, MİRASÇI OLMAZ
Çocuğun koruyucu aileye verilmesi ile evlat edinilmesinin farklı durumlar olduğunu belirten Güleş; “Evlat edinmede çocuk, yapay soy bağı ile evlat edinene bağlanmış olur. Bu durumda hukuken evlatlığın, evlat edinenin biyolojik çocuklarından kural olarak farkı olmaz. Dolayısıyla çocuk, 18 yaşından küçükse kendisini evlat edinen ebeveynlerin soyadını alır ve yaş şartı aranmaksızın ailenin mirasçısı olur. Koruyucu aileye verilen çocuk ise koruyucu ailesine mirasçı olmaz” ifadelerine yer verdi. BEKAR OLMAK, KORUYUCU AİLELİKTE ENGEL DEĞİL
İsmi koruyucu aile olarak geçiyor olsa da koruyucu aile olmak isteyen kişilerin evli veya bekâr olmasının, tek başına ya da bir aile hâlinde yaşıyor olmasının önemli olmadığını söyleyen Güleş; “Koruyucu aile statüsünde olacak bireyler, mutlaka 25-65 yaş aralığında, Türk vatandaşı ve sürekli Türkiye’de ikamet ediyor olmalıdır. Büyük yaş farkı olan çocuk-aile eşleşmeleri, uyumsuzluğa yol açarak çocuğun gelişimini olumsuz yönde etkileyebilir. Biyolojik çocuğa sahip olmak da koruyucu aile olma açısından engel oluşturmamakla birlikte, çocuğun yüksek yararı için göz önünde bulundurulması gereken hususlar arasındadır. En az ilkokul mezunu ve düzenli bir gelire sahip olmak da koruyucu aileler için aranan şartlar arasındadır” dedi.
ÇOCUK MAHKEMELERİ KARARLARI ALIR
Çocuğun koruyucu aile yanına yerleştirilebilmesi için ilk olarak hakkında mahkemece verilen koruma kararı çerçevesinde, bir aile ya da kuruma yerleştirilmesine hükmedilmesi gerektiğinin altını çizen Güleş şöyle konuştu: “Bu konuda görevli mahkeme çocuk mahkemesidir. Herhangi bir uyuşmazlık söz konusu olmasa da çocuk hakkında korunma kararı alınması için gerekli sebebi öğrenen her ilgili, adli makamları konudan haberdar etmelidir. Bu kimse yerine göre, çocuğun komşusu, akrabası veya öğretmeni olabilir. O yerin en büyük mülki idare amiri, köy muhtarı, sağlık çalışanları, kolluk, belediye ve zabıta memurları bildirimi yapmakla yükümlüdür. Mahkeme bir kuruma ya da aile yanına yerleştirme kararı verdikten sonra, Sosyal Hizmetler Genel Müdürlüğü tarafından hangi tedbirin uygulanacağı belirlenir. Koruyucu aile olmak isteyen vatandaşlar da Sosyal Hizmetler Genel Müdürlüğü’ne başvuruda bulunur. İlgili incelemeler yapıldıktan ve koruyucu aile bir dizi eğitimden geçtikten sonra çocuk koruyucu aileye teslim edilir.”
AİLE OLMA KARARI, SORUMLULUK BİLİNCİYLE VERİLMELİ
Dr. Bedia Güleş; “Korunmaya muhtaç çocukların gözetilmesi, devletin olduğu kadar vatandaşların da en önemli görevlerindendir. Ancak koruyucu aile olmak isteyenlerin, bu statüye girmenin son derece önemli olduğunu idrak ederek adım atmaları gerekir. Koruyucu aile desteğine verilen çocuk, kendi aile ortamında bulamadığı maddi ve duygusal eksiklikleri tamamlayacağı inancı ile koruyucu ailesine gelir. Çocukluk çağında yaşadığı travmaları onlarla aşmaya çalışır. Merhamet duygusuyla anlık kararlar vermek, çocukla belli bir süre geçirdikten sonra koruyucu aile olma kararından vazgeçmek, ilk zamanlarda büyük ilgi göstererek sonradan çocuğu duygusal yalnızlığa itmek, biyolojik çocuk ile korunan çocuk arasında ayrımcı muamelelerde bulunmak ortaya çıkabilecek sakıncalardan bazılarıdır” diyerek koruyucu aile olma kararı verilirken büyük bir sorumluluk bilinciyle hareket edilmesi ve bu kararın bir başkasının hayatında çok önemli sonuçlara sebep olacağının unutulmaması gerektiğini hatırlattı.