Yağız Yılmaz'ın kaleminden...
"...dur perdeci dur, dur bitirmedik oyunu şu küçük şarkımızla bağlayalım sonunu sonunu bağlayalım, sonunu şimdi perde inecek çünkü oyun bitecek haydi evlerinize haydi, haydi, haydi saadet dileriz hepinize..." -Haldun Dormen/Sürç-ü Lisan Ettikse "Anılar" Dormen bu şiiri, şarkı sözü olarak Pierre Pathelin adlı tiyatro oyununun kapanışı için yazmış ve ilk kez bu oyunun 24 Şubat 1955 tarihinde Cep Tiyatrosu'ndaki temsili sırasında okumuştur. Ve şiir ilk kez Haldun Dormen'in Sürç-ü Lisan Ettikse "Anılar" kitabının ilk sayfasında yer alan "Prolog Yerine Epilog" başlığı adı altında yayımlanmıştır. Sahnede onu izleyen seyircisine verdiği saadet yetmiyormuş gibi bir de perde kapanışıyla sesleniyor bu şiirle, dilinde saadet kelimesiyle; bu yaşına dek sırtını dönmediği seyircisine... Bir çeşit değil binbir çeşit sahne tozunu yutmuş hatta ve hatta yutmakla kalmamış o tozların tüm moleküllerine kadar keşfetmiş, yeri geldiğinde ise o tozlara ilmek ilmek sanat işlemiş bir değer... Kimi zaman bir dost, kimi zaman ise bir öğretmen; Haldun Dormen! Dillerde hoca, gözler önünde bir deha, an gelir rejisör, an gelir sahnede devleşip tanımı yapılamayacak kadar büyük bir aktör... Bizler! Tiyatro denen uzun ve meşakkatli yolda yalnızca küçük bir taştan ibaret olan bizler... Bu yolun yaratıcılarından en büyüğü olana, kilometre taşına, bu bir o kadar dev ve has aktöre öyle çok şey borçluyuz ki... Ömrümüzün sonuna kadar sahnelerden inmesek ödeyemeyiz o borcu... Dile kolay 91 yıllık bir çınar. Tiyatroya resmen çocuğu gibi bakar. Uğruna cebindeki paradan vazgeçer yine de sahnede çığırlar açar, yıldızlar saçar! Kıymetli ustam, aynı sahneyi paylaştığım rol arkadaşım ve hocam; Haldun Dormen'i sayfalarca anlatmaya kalksam ne kalemim yeter ne ömrüm. Bu yüzden sizlere tavsiye ederim ki gelin onu bir de sahnede görün... Yıllar yılı bana çok şey katmış, kazandırmış bir insan ile belirli bir samimiyet seviyesine gelince mutlu olmamak ne mümkün... Nüfus cüzdanında yazan yaşını asla taşımayan, çocukla çocuk, büyükle büyük olup, sahnelerden bir süre uzak durduğunda kahrolan; biraz sakar biraz cambaz, tanıdığım en yetenekli, sahnelere sahip çıkan ve tiyatro ile soluklanan bir güzel insan... Nişantaşı'na çıkan yol Haldun Hoca'nın evine giden merdivenler ile birleşince elbette olanlar oldu... Biraz geçmiş olsun ziyareti, biraz yeni sezona hazırlık derken, bir yakamızdan da röportaj tuttu... Ve Haldun Dormen... Haldun Dormen: Aman efendim kimleri görüyorum, hoş gelmişsiniz, sefalar getirmişsiniz. (Elimdeki çiçekleri görünce bir çocuk edasıyla seviniyor. Renkli ve canlı çiçekler vazgeçilmezidir Haldun Hoca'nın.) Kırılmış kalça kemiğinin verdiği acıyı aldırmaksızın ayakta karşılıyor, sarıyor, sarmalıyor büyük usta... Biraz sohbet, muhabbet derken başlıyorum soruları sormaya... "BİTMEZ TÜKENMEZ ALMAN DADILARI!" Yağız Yılmaz: Karşımda tiyatronun en saygın isimlerinden biri duruyor. 91 yaşında olmasına rağmen, hâlâ sahnede olan ve genç tiyatrocular yetiştirmek için çırpınan, millete müzik öğreteceğim diye kendini parçalayan muhteşem tatlı biri var. E tabii biraz da sanatla kafayı yemiş bir usta. (Gülüyoruz.) Kaç yaşından itibaren bu işle kafayı yediniz? Haldun Dormen: Galiba ben böyle doğdum! Küçükken babam bana Almanya’dan bir kukla tiyatrosu getirmişti. 10-11 yaşlarındaydım. Aklımca yazdığım oyunları, o kuklalara oynatırdım. Mahalledeki bütün çocukları da davet ederdim. Yağız Yılmaz: Nasıl yani? Bir nevi gösteri gibi mi? Peki ya para? Haldun Dormen: 50 kuruşa oynatırdım. Para vermeseler de benim için fark etmezdi. Hatta üzerine parayı ben bile verebilirdim, yeter ki izlesinler! Bütün hayatım böyle geçti aslında... Yağız Yılmaz: Ailede sanatla ilgili biri var mı? Haldun Dormen: Yok, babam vergi rekortmeni sıkı bir işadamıydı, annem de paşa kızıydı. Fransızca bilirdi, piyano çalardı, medeni bir kadındı. İkisi de sıkı Atatürkçü’ydü. E biz de öyle yetiştirildik. Annem duygularını gösteren bir kadın değildi, sanatla ilgiliydi ama benimki başka bir şey. Yağız Yılmaz: İlginç, peki siz kimden etkilendiniz? Haldun Dormen: Alman dadılarımdan. Onların beni götürdükleri Alman filmlerinin çok etkisi oldu. Her filme gitmem yasaktı, onlar gizli gizli götürürlerdi. Hâlâ bazı Alman şarkılarını ezbere bilirim, söylerim de… Yağız Yılmaz: Alman Dadıları... Sizi yakından tanıyan birisi olarak bu iki kelimenin hayatınızdaki öneminin çok büyük olduğunu ve oyuncu olmanızda en çok Alman dadılarınızın etkisi olduğunu bilmekteyim. Bir de okuyucularımızla paylaşalım mı bu olguyu, ne dersiniz? Haldun Dormen: Elbette, büyük bir memnuniyetle. Gerçi yeni kitabımda bolca bahsettim: "Bitmez tükenmez Alman Dadıları" diye... Hayatımın ilk sekiz yılında Alman dadıları vardı. Ve benim sekizli yaşlarımdan sonra kardeşime bakmak için yine onlar! Onlardan çok şey öğrenip çok şaşırtıcı olaylarına şahit oldum. Mesela bir tanesi uyuşturucu kullanıyormuş, çok sonradan öğrendik, annem farketti. Bir tanesi de sevgilisiyle buluşmaya giderdi beni de götürürdü. Fakat bazıları da yanısıra çok şevkatli ve merhametliydi. Bazıları ise beni gizli gizli döverdi. Bende gururumdan ve ona karşı olan acıma duygumdan aileme bir tek kelime söyleyemezdim. Beni bugün ben yapan faktörlerden bir tanesi Alman dadılarıdır. Değişik karakterde insanlar oldukları için beni çok değişik biçimlerde etkilemişlerdir. Belki de senin de dediğin gibi oyuncu olmama gerçekten büyük etkileri oldu. "BEN BİR AĞACIM VE O AĞACIN SULAYANI YİNE BENİM" Yağız Yılmaz: Yeni kitabım dediniz, bundan haberim yok. Yoksa yeni bir eser mi geliyor? Haldun Dormen: Evet, yakında yeni kitabım çıkıyor. Yağız Yılmaz: Ne kadar yakındadır ve adı nedir? Haldun Dormen: Henüz yazım aşamasında ama bir o kadar da yakında, "Ondan Bundan"... Yağız Yılmaz: Büyük bir başarı doğrusu. Hem tiyatro kitapları hem biyografiler. Üstelik böyle bir yoğunluk içerisindeyken... Sahi, zor olmuyor mu? İlham kaynaklarınız neler, bitmeyen enerjinizi ve üretkenliğinizi neler sağlıyor? Yaşamı boyunca 50'si müzikal toplamda 300 eser sahneye koymak ve de 150'sinde rol almak yalnızca dile kolay geliyor çünkü... Haldun Dormen: İlham kaynağım kendimim. Bir fikir geliyor mesela bir anda aklıma, hemen hayata geçiriyorum. Teklif de geliyor yeni projelerle ilgili, onları da değerlendiriyorum. Yani sevdiğim şeyleri yapmayı tercih ediyorum, bu saatten sonra sevmediğim bir şeyi yapmak istemiyorum. Fikirlerine inanan, enerjik insanlarla aynı projede olmak da insana enerji veriyor. Yani ben bir ağacım ve yine beni sulayan da benim. Yağız Yılmaz: Yine pratik zekanızla harika bir cümle çıkarttınız ortaya! O zaman size zor bir soru sorayım; nasıl Haldun Dormen oldunuz? İsminizle bir marka yarattınız aslında… Haldun Dormen: Bunun için özel bir şey yapmadım. Sadece işimi çok seviyorum ve çok çalışıyorum. Ayrıca işimde çok titizim. Her şey mükemmel olsun isterim. Bunun içinde çok uğraşırım ve uğraştırırım. Böyle olunca sanırım sonuç bu oluyor. Yağız Yılmaz: Peki ya sağlığınız? Oldukça dinç ve iyi gördüm sizi... Haldun Dormen: Şükürler olsun ki iyiyim. Birkaç ay öncesinde uyluk kemiğimi kırmıştım ve tam iyileştim derken hop kalça kemiğim! Kıskandı tabii diğerini, "Ben de kırılayım bari." dedi. (Gülüyor.) "NE YORULMAYA NE DE YAŞLANMAYA HEM VAKTİM HEM DE NİYETİM YOK!" Yağız Yılmaz: Yeniden çok geçmiş olsun, sahnelere dönüş ne zaman? Bu yakışıklı, genç aktörü yeniden ne zaman göreceğiz sahnelerde? Haldun Dormen: İlahi Yağız, beni şu sözlerinle öldürüyorsun gülmekten. Doktorlarım ne zaman "Artık sahneye çıkabilirsin." derse o zaman... Yağız Yılmaz: Fakat bunun öncesi de var. Sağlık sorununuz ortaya çıkmadan hemen hemen her gün sahnedeydiniz ve dediğinize göre yine sahnede olacaksınız. Yorulmuyor musunuz? "Artık oyunculuk yapmasam." demiyor musunuz? Haldun Dormen: Hayır, asla! Allah’a şükür enerjim yerinde. Koltukta bütün gün oturup, "Bugün ne yapacağım?" diye mi düşüneceğim? Sürekli yollardayım, neredeyse her gün başka bir şehirdeyim, oyunlar, öğrenciler, provalar, turneler, yeni projeler, dolu dolu hayatım… İşim gücüm hiç bitmiyor, 24 saat yetmiyor bile… Ben de bayılıyorum bu hıza. Hep öyle yaşadım, hâlâ öyle yaşıyorum ve farkında olmadan pek çok gencin tiyatrocu olmasına vesile oluyorum. Bundan daha şahane ne olabilir? Ayrıca benim ne yorulmaya ne de yaşlanmaya hem vaktim hem de niyetim yok! "BENİM AYAĞIM SAKAT EFENDİM" Yağız Yılmaz: Sağlık ve akabinde getirdiği sorunlardan bahsederken aklıma geldi... Bacağınızda bir sorun var ama ben bunu kitaplarınızda okuduğum için biliyorum, yoksa anlaşılmıyor… Haldun Dormen: Evet, ufak bir sakatlığım var. O yüzden aktör olmak istemedim zaten. Sonra Amerika’daki aktörlük hocalarımdan biri, bir gün sahnedeyken farkında olmadan, "Ayağınla komik bir şey yapıyorsun! O rolde o harekete ihtiyaç yok!" dedi. Birden durdum, "Benim ayağım sakat efendim!" dedim. Kıpkırmızı oldu kadın. Dersten sonra yanına gittim, dedim ki, "Bana hayatımın en büyük iyiliğini yaptınız! Siz bunu altı ay fark etmediyseniz, kimse fark etmez, rahat rahat sahneye çıkabilirim!" Hakikaten de ondan sonra çıktım. Kimse de bana "Ayağın sakat, o yüzden o rol sana gitmez!" falan demedi. "EN BÜYÜK AŞKIM, VAZGEÇİLMEZİM VE TUTKUM..." Yağız Yılmaz: Sahnenin getirip kaderinizle birleştirdiği bir mucize olsa gerek. Ve sizi siz yapan tiyatro sanatına doğru yolculuğa çıkmak istiyorum. Tiyatro bize neden lazım? Ne sağlar insana? Nasıl geliştirir? Haldun Dormen: Tiyatro kendimizi görme imkânı verir. Bizim tiyatroda yapmak istediğimiz şey, insanlara kendilerini tanıtmak, göstermek. Yani tiyatro ille de bir ders vermek istemez. Farkında olmadan verirse insanlara bir şeyler öğretirse, ne âlâ… "NE YAŞARSAN YAŞA, DAİMA ÖNÜNE BAK, DEVAM ET!" Yağız Yılmaz: En büyük aşkınız hep tiyatro oldu değil mi? Haldun Dormen: Evet öyle oldu. Aslında sinemacı olmak istiyordum. "İyi bir tiyatro eğitimi alıp, öyle sinemacı olayım!" diye Amerika’ya gittim. Sonra tiyatroya esir düştüm. Sinema da yaptım. En büyük aşkım, vazgeçilmezim ve tutkum hep tiyatro oldu. Yağız Yılmaz: İşte tam da beklediğim cevap buydu. Peki ya, ustaların ustası Haldun Dormen tiyatro uğruna nelerden vazgeçti? Haldun Dormen: Paradan, puldan... Hatta tiyatro uğruna birçok şeyi de sattım. Dairelerim vardı, onlar gitti. Babamdan kalan hemen hemen bütün mal varlığım gitti. Hiçbir zaman da arkaya bakmadım. Devamı gelecek...
"...dur perdeci dur, dur bitirmedik oyunu şu küçük şarkımızla bağlayalım sonunu sonunu bağlayalım, sonunu şimdi perde inecek çünkü oyun bitecek haydi evlerinize haydi, haydi, haydi saadet dileriz hepinize..." -Haldun Dormen/Sürç-ü Lisan Ettikse "Anılar" Dormen bu şiiri, şarkı sözü olarak Pierre Pathelin adlı tiyatro oyununun kapanışı için yazmış ve ilk kez bu oyunun 24 Şubat 1955 tarihinde Cep Tiyatrosu'ndaki temsili sırasında okumuştur. Ve şiir ilk kez Haldun Dormen'in Sürç-ü Lisan Ettikse "Anılar" kitabının ilk sayfasında yer alan "Prolog Yerine Epilog" başlığı adı altında yayımlanmıştır. Sahnede onu izleyen seyircisine verdiği saadet yetmiyormuş gibi bir de perde kapanışıyla sesleniyor bu şiirle, dilinde saadet kelimesiyle; bu yaşına dek sırtını dönmediği seyircisine... Bir çeşit değil binbir çeşit sahne tozunu yutmuş hatta ve hatta yutmakla kalmamış o tozların tüm moleküllerine kadar keşfetmiş, yeri geldiğinde ise o tozlara ilmek ilmek sanat işlemiş bir değer... Kimi zaman bir dost, kimi zaman ise bir öğretmen; Haldun Dormen! Dillerde hoca, gözler önünde bir deha, an gelir rejisör, an gelir sahnede devleşip tanımı yapılamayacak kadar büyük bir aktör... Bizler! Tiyatro denen uzun ve meşakkatli yolda yalnızca küçük bir taştan ibaret olan bizler... Bu yolun yaratıcılarından en büyüğü olana, kilometre taşına, bu bir o kadar dev ve has aktöre öyle çok şey borçluyuz ki... Ömrümüzün sonuna kadar sahnelerden inmesek ödeyemeyiz o borcu... Dile kolay 91 yıllık bir çınar. Tiyatroya resmen çocuğu gibi bakar. Uğruna cebindeki paradan vazgeçer yine de sahnede çığırlar açar, yıldızlar saçar! Kıymetli ustam, aynı sahneyi paylaştığım rol arkadaşım ve hocam; Haldun Dormen'i sayfalarca anlatmaya kalksam ne kalemim yeter ne ömrüm. Bu yüzden sizlere tavsiye ederim ki gelin onu bir de sahnede görün... Yıllar yılı bana çok şey katmış, kazandırmış bir insan ile belirli bir samimiyet seviyesine gelince mutlu olmamak ne mümkün... Nüfus cüzdanında yazan yaşını asla taşımayan, çocukla çocuk, büyükle büyük olup, sahnelerden bir süre uzak durduğunda kahrolan; biraz sakar biraz cambaz, tanıdığım en yetenekli, sahnelere sahip çıkan ve tiyatro ile soluklanan bir güzel insan... Nişantaşı'na çıkan yol Haldun Hoca'nın evine giden merdivenler ile birleşince elbette olanlar oldu... Biraz geçmiş olsun ziyareti, biraz yeni sezona hazırlık derken, bir yakamızdan da röportaj tuttu... Ve Haldun Dormen... Haldun Dormen: Aman efendim kimleri görüyorum, hoş gelmişsiniz, sefalar getirmişsiniz. (Elimdeki çiçekleri görünce bir çocuk edasıyla seviniyor. Renkli ve canlı çiçekler vazgeçilmezidir Haldun Hoca'nın.) Kırılmış kalça kemiğinin verdiği acıyı aldırmaksızın ayakta karşılıyor, sarıyor, sarmalıyor büyük usta... Biraz sohbet, muhabbet derken başlıyorum soruları sormaya... "BİTMEZ TÜKENMEZ ALMAN DADILARI!" Yağız Yılmaz: Karşımda tiyatronun en saygın isimlerinden biri duruyor. 91 yaşında olmasına rağmen, hâlâ sahnede olan ve genç tiyatrocular yetiştirmek için çırpınan, millete müzik öğreteceğim diye kendini parçalayan muhteşem tatlı biri var. E tabii biraz da sanatla kafayı yemiş bir usta. (Gülüyoruz.) Kaç yaşından itibaren bu işle kafayı yediniz? Haldun Dormen: Galiba ben böyle doğdum! Küçükken babam bana Almanya’dan bir kukla tiyatrosu getirmişti. 10-11 yaşlarındaydım. Aklımca yazdığım oyunları, o kuklalara oynatırdım. Mahalledeki bütün çocukları da davet ederdim. Yağız Yılmaz: Nasıl yani? Bir nevi gösteri gibi mi? Peki ya para? Haldun Dormen: 50 kuruşa oynatırdım. Para vermeseler de benim için fark etmezdi. Hatta üzerine parayı ben bile verebilirdim, yeter ki izlesinler! Bütün hayatım böyle geçti aslında... Yağız Yılmaz: Ailede sanatla ilgili biri var mı? Haldun Dormen: Yok, babam vergi rekortmeni sıkı bir işadamıydı, annem de paşa kızıydı. Fransızca bilirdi, piyano çalardı, medeni bir kadındı. İkisi de sıkı Atatürkçü’ydü. E biz de öyle yetiştirildik. Annem duygularını gösteren bir kadın değildi, sanatla ilgiliydi ama benimki başka bir şey. Yağız Yılmaz: İlginç, peki siz kimden etkilendiniz? Haldun Dormen: Alman dadılarımdan. Onların beni götürdükleri Alman filmlerinin çok etkisi oldu. Her filme gitmem yasaktı, onlar gizli gizli götürürlerdi. Hâlâ bazı Alman şarkılarını ezbere bilirim, söylerim de… Yağız Yılmaz: Alman Dadıları... Sizi yakından tanıyan birisi olarak bu iki kelimenin hayatınızdaki öneminin çok büyük olduğunu ve oyuncu olmanızda en çok Alman dadılarınızın etkisi olduğunu bilmekteyim. Bir de okuyucularımızla paylaşalım mı bu olguyu, ne dersiniz? Haldun Dormen: Elbette, büyük bir memnuniyetle. Gerçi yeni kitabımda bolca bahsettim: "Bitmez tükenmez Alman Dadıları" diye... Hayatımın ilk sekiz yılında Alman dadıları vardı. Ve benim sekizli yaşlarımdan sonra kardeşime bakmak için yine onlar! Onlardan çok şey öğrenip çok şaşırtıcı olaylarına şahit oldum. Mesela bir tanesi uyuşturucu kullanıyormuş, çok sonradan öğrendik, annem farketti. Bir tanesi de sevgilisiyle buluşmaya giderdi beni de götürürdü. Fakat bazıları da yanısıra çok şevkatli ve merhametliydi. Bazıları ise beni gizli gizli döverdi. Bende gururumdan ve ona karşı olan acıma duygumdan aileme bir tek kelime söyleyemezdim. Beni bugün ben yapan faktörlerden bir tanesi Alman dadılarıdır. Değişik karakterde insanlar oldukları için beni çok değişik biçimlerde etkilemişlerdir. Belki de senin de dediğin gibi oyuncu olmama gerçekten büyük etkileri oldu. "BEN BİR AĞACIM VE O AĞACIN SULAYANI YİNE BENİM" Yağız Yılmaz: Yeni kitabım dediniz, bundan haberim yok. Yoksa yeni bir eser mi geliyor? Haldun Dormen: Evet, yakında yeni kitabım çıkıyor. Yağız Yılmaz: Ne kadar yakındadır ve adı nedir? Haldun Dormen: Henüz yazım aşamasında ama bir o kadar da yakında, "Ondan Bundan"... Yağız Yılmaz: Büyük bir başarı doğrusu. Hem tiyatro kitapları hem biyografiler. Üstelik böyle bir yoğunluk içerisindeyken... Sahi, zor olmuyor mu? İlham kaynaklarınız neler, bitmeyen enerjinizi ve üretkenliğinizi neler sağlıyor? Yaşamı boyunca 50'si müzikal toplamda 300 eser sahneye koymak ve de 150'sinde rol almak yalnızca dile kolay geliyor çünkü... Haldun Dormen: İlham kaynağım kendimim. Bir fikir geliyor mesela bir anda aklıma, hemen hayata geçiriyorum. Teklif de geliyor yeni projelerle ilgili, onları da değerlendiriyorum. Yani sevdiğim şeyleri yapmayı tercih ediyorum, bu saatten sonra sevmediğim bir şeyi yapmak istemiyorum. Fikirlerine inanan, enerjik insanlarla aynı projede olmak da insana enerji veriyor. Yani ben bir ağacım ve yine beni sulayan da benim. Yağız Yılmaz: Yine pratik zekanızla harika bir cümle çıkarttınız ortaya! O zaman size zor bir soru sorayım; nasıl Haldun Dormen oldunuz? İsminizle bir marka yarattınız aslında… Haldun Dormen: Bunun için özel bir şey yapmadım. Sadece işimi çok seviyorum ve çok çalışıyorum. Ayrıca işimde çok titizim. Her şey mükemmel olsun isterim. Bunun içinde çok uğraşırım ve uğraştırırım. Böyle olunca sanırım sonuç bu oluyor. Yağız Yılmaz: Peki ya sağlığınız? Oldukça dinç ve iyi gördüm sizi... Haldun Dormen: Şükürler olsun ki iyiyim. Birkaç ay öncesinde uyluk kemiğimi kırmıştım ve tam iyileştim derken hop kalça kemiğim! Kıskandı tabii diğerini, "Ben de kırılayım bari." dedi. (Gülüyor.) "NE YORULMAYA NE DE YAŞLANMAYA HEM VAKTİM HEM DE NİYETİM YOK!" Yağız Yılmaz: Yeniden çok geçmiş olsun, sahnelere dönüş ne zaman? Bu yakışıklı, genç aktörü yeniden ne zaman göreceğiz sahnelerde? Haldun Dormen: İlahi Yağız, beni şu sözlerinle öldürüyorsun gülmekten. Doktorlarım ne zaman "Artık sahneye çıkabilirsin." derse o zaman... Yağız Yılmaz: Fakat bunun öncesi de var. Sağlık sorununuz ortaya çıkmadan hemen hemen her gün sahnedeydiniz ve dediğinize göre yine sahnede olacaksınız. Yorulmuyor musunuz? "Artık oyunculuk yapmasam." demiyor musunuz? Haldun Dormen: Hayır, asla! Allah’a şükür enerjim yerinde. Koltukta bütün gün oturup, "Bugün ne yapacağım?" diye mi düşüneceğim? Sürekli yollardayım, neredeyse her gün başka bir şehirdeyim, oyunlar, öğrenciler, provalar, turneler, yeni projeler, dolu dolu hayatım… İşim gücüm hiç bitmiyor, 24 saat yetmiyor bile… Ben de bayılıyorum bu hıza. Hep öyle yaşadım, hâlâ öyle yaşıyorum ve farkında olmadan pek çok gencin tiyatrocu olmasına vesile oluyorum. Bundan daha şahane ne olabilir? Ayrıca benim ne yorulmaya ne de yaşlanmaya hem vaktim hem de niyetim yok! "BENİM AYAĞIM SAKAT EFENDİM" Yağız Yılmaz: Sağlık ve akabinde getirdiği sorunlardan bahsederken aklıma geldi... Bacağınızda bir sorun var ama ben bunu kitaplarınızda okuduğum için biliyorum, yoksa anlaşılmıyor… Haldun Dormen: Evet, ufak bir sakatlığım var. O yüzden aktör olmak istemedim zaten. Sonra Amerika’daki aktörlük hocalarımdan biri, bir gün sahnedeyken farkında olmadan, "Ayağınla komik bir şey yapıyorsun! O rolde o harekete ihtiyaç yok!" dedi. Birden durdum, "Benim ayağım sakat efendim!" dedim. Kıpkırmızı oldu kadın. Dersten sonra yanına gittim, dedim ki, "Bana hayatımın en büyük iyiliğini yaptınız! Siz bunu altı ay fark etmediyseniz, kimse fark etmez, rahat rahat sahneye çıkabilirim!" Hakikaten de ondan sonra çıktım. Kimse de bana "Ayağın sakat, o yüzden o rol sana gitmez!" falan demedi. "EN BÜYÜK AŞKIM, VAZGEÇİLMEZİM VE TUTKUM..." Yağız Yılmaz: Sahnenin getirip kaderinizle birleştirdiği bir mucize olsa gerek. Ve sizi siz yapan tiyatro sanatına doğru yolculuğa çıkmak istiyorum. Tiyatro bize neden lazım? Ne sağlar insana? Nasıl geliştirir? Haldun Dormen: Tiyatro kendimizi görme imkânı verir. Bizim tiyatroda yapmak istediğimiz şey, insanlara kendilerini tanıtmak, göstermek. Yani tiyatro ille de bir ders vermek istemez. Farkında olmadan verirse insanlara bir şeyler öğretirse, ne âlâ… "NE YAŞARSAN YAŞA, DAİMA ÖNÜNE BAK, DEVAM ET!" Yağız Yılmaz: En büyük aşkınız hep tiyatro oldu değil mi? Haldun Dormen: Evet öyle oldu. Aslında sinemacı olmak istiyordum. "İyi bir tiyatro eğitimi alıp, öyle sinemacı olayım!" diye Amerika’ya gittim. Sonra tiyatroya esir düştüm. Sinema da yaptım. En büyük aşkım, vazgeçilmezim ve tutkum hep tiyatro oldu. Yağız Yılmaz: İşte tam da beklediğim cevap buydu. Peki ya, ustaların ustası Haldun Dormen tiyatro uğruna nelerden vazgeçti? Haldun Dormen: Paradan, puldan... Hatta tiyatro uğruna birçok şeyi de sattım. Dairelerim vardı, onlar gitti. Babamdan kalan hemen hemen bütün mal varlığım gitti. Hiçbir zaman da arkaya bakmadım. Devamı gelecek...