Bir sabah baktınız ki, etrafınızda tek bir ağaç kalmamış. Korkunç olurdu. Ancak hayatımızda ağaç diye bir şey olmasaydı, yokluğunu da bilemezdik. Bir sabah uyandınız ve deniz yok. Çöldeyseniz sorun değil. Ya da bozkırda...
Ama bizim şehrimiz denizsiz olmaz. Denizsiz Çanakkale mi olur? Denizi bir günlüğüne yok edebilseydim daha etkili anlatabilirdim. Birisi bana bir şey anlatırken"yani senin anlayacağın" deyince kızarım. Sanki bir şeyi anlamam için yaşantım içinde olması şartmış gibi. Bu yüzden ben de şeylerin kıymeti harbiyesini anlatabilmek için, o şeyden mahrum olmaya hayal etmeğe çağırmaktan hicap duyarım. Amma ve lakin bazen başka bir çıkar yol kalmıyor. İnsanlarımızın duyarsızlığı yetmezmiş gibi bir de denize kıyısı olan mekanların umarsızlığı inanılır gibi değil. Balıkları beslemek için elindeki balık artıklarını, poşeti ile birlikte denize atan yaşlı amcayı gördüğümde, iyi niyetli ama bilgisiz, anlayışsız ve duyarsız olduğunu da gördüm. İyi şeylerde olduğu gibi kötü şeylerde de herkesin her şeyde payı var. Eğitmeyenin, uyarmayanın, susanın, söylemeyenin, yazmayanın, çalanın, en başta da “herkes çalıyor, bu hiç değilse bir şeyler yapıyor" diyenin, son ana kadar yandaş olanın, “bütün bu sorunlar bizimle mi düzelecek” diyenin, her koyunu kendi bacağından asılmaya terk edenin, ülkenin hesap kitap işleri elinde olan adamın istifasını emir almadan haber yapamayanların, cesur ecdadıyla övünüp, kedi gibi pusanların, bir gün sonra yeni yasaklar getirip yeni gündem yaratmak isteyenlerin, bunun alt okumasını yapmayanların, yapamayanların, kamunun her türlü varlığını kendi mülkü sanan cahil, ebleh emanetçilerin, aldığı eğitime harcadığı emeğe kendisi inanmayan anti idealist tahsillilerin, sarkastik, metaforik bir şey duyduğunda bönleşip, “bizim anlayacağımız gibi anlat da anlayalım” diyen, akıllanmadan yaşlananların, hayatını üç kelimeye ve önündeki minik monitöre sığdırmış, sosyal medya bağımlısı gençlerin... Bu liste sayfalarca sürebilir. Evet herkesin her şeyde payı var. Ama dedem; “bağda üzümün olmazsa yemeğe de yüzün olmaz” derdi. Geç olmadan başımızı önümüzden kaldırırsak bir şeyleri değiştirmek de mümkün. İnancımızı hiç bir şey zayıflatmamalı. Bozulacak bir ezber her zaman vardır. Hadi yazıyı bir hikaye ile bitirelim.
Kurbağaların yarışı varmış. Kulenin zirvesine tırmanma yarışı. Seyirciler de durmadan bağırıyorlarmış “ başaramazsın vaz geç" diye. Kurbağalar da teker teker pes edip, yarışı bırakmışlar. Kazanamayacaklarına kanaat getirmişler. Bir tanesi hariç. İçlerinden sadece bir kurbağa zirveye varmış. O kurbağaya sormuşlar sen nasıl başardın? Diye. Meğer bizim kurbağa sağırmış.
Hoşça kalın...
YAZARLAR
Yayınlanma: 14 Kasım 2020 - 10:30
Kurbağalı yazı
Bir sabah baktınız ki, etrafınızda tek bir ağaç kalmamış
YAZARLAR
14 Kasım 2020 - 10:30
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir