“Bugün Van Gogh, ona yemek vermeyecek restoranların duvarlarını, onu akıl hastanesine kapatacak doktorların muayenehanelerini ve onu hapse tıktıracak avukatların yazıhanelerini süslüyor.”
Eduardo Galeano
Merhaba sevgili okurlar, nasılsınız? Bu yazımda sizi başka bir aleme davet ediyorum: Yıldızlı Gece’ye...
Loving Vincent, yönetmenliğini Dorota Kobiela ve Hugh Welchman’ın birlikte yaptığı 2017 çıkışlı Polonya ve Birleşik Krallık ortak yapımı biyografik animasyon film. Film ünlü ressam Van Gogh’un yaşamını, tamamen kendi tarzında resmedilmiş yağlı boya bir animasyon olarak anlatıyor. Filmde yer alan 65.000 karenin her biri Polonya ve Yunanistan’da yer alan stüdyoyu ziyaret eden 125 profesyonel yağlı boya ressamı tarafından çizildi. Van Gogh’un etkileyici resimleri kadar tutkulu ve talihsiz hayat hikayesi ile gizemli ölümünün üstündeki sır perdesi de aralanıyor.
Bir ölüden bir ölüye mektup
Film ünlü ressam Vincent Van Gogh’un ölümünden sonra başlar. Babası Van Gogh’un postacısı olan Armand Roulin isimli genç, ressamın erkek kardeşi Theo Van Gogh’a son postasını iletmek için, ressamın da hayatını kaybettiği yer olan Auvers-sur-Oise‘a gider. Fakat Armand kendini Van Gogh’un etkisini bıraktığı şehirde onun ölümünü araştırırken bulur. Bir girdabın içine giren Armand ünlü ressamın ölümünün ardından akıllarda kalan ve kendi aklında da oluşan sorulara cevap aramaya çalışır. Fakat Armand araştırdıkça ve farklı insanlardan Van Gogh’un kişisel hayatı ile ilgili bilgiler aldıkça herkesin, Van Gogh’un hayatını farklı bir şekilde algılamasından gelen bambaşka bakış açılarını fark eder. Ünlü ressamın hayat hikayesini farklı bakış açılarından dinleyen Armand, ressamın hayat hikayesini aldığı bilgilerle kendisi oluşturmalıdır. Film, dönemin de önemli isimleri olan ve ressamla da arkadaş olan Pére Tanguy, Paul Gaugin gibi isimlere, Van Gogh’un resimleri üzerinden yer veriyor.
Film sizi yağlı boyalar içinde büyülü bir gezintiye çıkarıyor. Filmdeki atmosferi size nasıl tarif etmeliyim bilemiyorum. Tam bir renk cümbüşü ama alabildiğine kasvetli yani filmi tek kelimeyle özetlemem gerekse sonbahar derim çünkü film olabildiğince sarı, turuncu tonlarda ve eser miktar hüzün içeriyor.
Van Gogh her karakter için başka biri mesela farklı insanlara tahammülü olmayanlar için serseri, işe yaramaz, tuhaf bir ucube. Onu tanımak için şans verenlere göre ise bazen tuhaf ama özünde iyi biridir. Film her ne kadar bir biyografi de olsa burada başrol sanki Armand Roulin’di. Ona göre de Van Gogh hem kendi ailesi hem de onun ailesi için işe yaramaz bir serseriydi. Bugüne kadar ailesi için faydalı ne yapmıştı da Armand bu mektubu ona ulaştırmaya çalışıyordu. Armand’a göre Vincent abisinden beslenen bir asalaktı üstelik deliydi de sadece insanları dahi olduğuna inandırmıştı.
Armand’ın babası her ne kadar Vincent’in aslında iyi biri olduğunu ispatlamaya çalışsa da Armand buna ihtimal vermiyordu ayrıca Armand’ın babasına göre Van Gogh intihar da etmemişti. Bir ölüden bir ölüye mektup ulaştırmaya çalışan Armand Van Gogh’u ararken aslında kendini mi bulacaktı? Birini aramaya çıktığımız her yolculuk bize aslında kendimizi mi buldurur?
Sizin de kendi yolculuğunuza çıkma vaktiniz geldiyse bu mektup Vincent’ten size:
“Çoğu insanın gözünde kimim? Hiç kimse. Hiçlik, sevimsiz bir insan. Şimdiye kadar kendine toplumda yer bulamamış asla da bulamayacak biri. Kısacası, aşağılın da aşağısı. Öyleyse, bunların tümü
doğruysa bile o zaman bir gün bu hiç kimsenin, bu hiçliğin kalbinde ne taşıdığını eserlerimde göstermek istiyorum.”
Loving Vincent
Sevgiyle kalın...
Mukaddes Gezer
YAZARLAR
Yayınlanma: 01 Nisan 2022 - 16:17
Loving Vincent: Vincent'ten sevgilerle
“Bugün Van Gogh, ona yemek vermeyecek restoranların duvarlarını, onu akıl hastanesine kapatacak doktorların muayenehanelerini ve onu hapse tıktıracak avukatların yazıhanelerini süslüyor
YAZARLAR
01 Nisan 2022 - 16:17
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir