MAHALLE ÇÖPLÜĞÜ
İnsanlar, mahalle çöp konteynırlarına çöplerini atıyor. Yer kalmayınca etrafını da çöple dolduruyorlar. Mahalle çöplüklerinden o mahallenin refah durumunu anlamak mümkün. İstanbul’da iken; banliyö trenindeysem, içeri dolan insanlardan hangi semtte olduğumu anlardım. İnsan profilleri bana sosyolojik makaleler gibi görünürdü. Çöplükler de öyle. Bana hikayeler söyler.
Birileri balkonlarına çamaşır asmış. Kokusu buraya kadar geliyor. Sırf balkonunun hakkını vermek için balkonlarında oturan, ne yaptıklarını bilmeyen komşularım var. Yeni açılan manav iyi satış yapıyor diye mülk sahibi dükkanı satışa çıkarmış. Daha fazla kira peşinde olduğu aşikar. Öteki manav kendisinden alış veriş yapmayı azalttım diye daha nezaketli davranıyor. Çok param olsa o ailenin işlettiği dükkanın mülkünü satın alıp manav aileye müjde etsem diye düşünüyorum. Çünkü aile olarak oradalar. Her akşam çocukları bile ödevini orada yapıyor.
Şimdi ben de balkonumdayım. Gelip geçenlere bakıyorum. Ağaçsız ve bahçesiz olmak bazen zoruma gitse de yakında bir akasya ağacı var. Çiçek mevsimi geldiğinde kokusu neredeyse bunaltacak kadar keskin. Şehirde deniz olduğu o kadar belli ki kokusu gelmese bile bir cömertliği ve rahatlığı var. Sahilde yan yana mekanlar var. Birinde üstünüzde tişört olmadan oturabilirsiniz. Hemen yanındakinde ise durum abes karşılanabilir. Bu tutumu değiştirecek bir şeyler yapmak geliyor aklıma. Eşimi utandırmak istemediğimden vazgeçiyorum. Yani ben de uyuyorum yazılı olmayan kara kurallara. Balkonumun sağ tarafındaki bir parça gökyüzünde, akşamın bu saatlerinde kendisini gösteren çoban yıldızı Venüs olduğunun farkında mı bilmem. Bazen apokaliptik filmlerde olduğu gibi hiç insan yaşamının olmadığı, her yanı bitkilerin ve çiçeklerin kapladığı sahneler düşünüyorum. Keşke buraları da böyle bitkiler kaplasa diye hayal ediyorum. Salkım saçak mor çiçekleri olan hasır gibi, sarmaşığa akraba çiçekler... Ne güzel olurdu. Yazılarımı kağıda değil de dijital ortama yazdığımı fark ediyorum da aniden çizip üstünü karalayamadığım kelimelerimin, silik de olsa var olamadıklarına hayıflanıyorum.
Burnumun üstü kaşınıyor. Anneannem olsa misafir gelecek derdi. Eşime desem duş al der. Şimdiki nesil sübliminal bir şey dediğimi düşünebilir. Kuantuma göre burnumun varlığı bile görece. Bana bir tahta lazım diyorum komşu esnafa, tezgahını değiştirip bana veriyor. Ben nasıl olsa başka bir malzemeyle hallederim... diyor. İstanbul’dan yeni göçmüş birisi tabakası şu kadar git al diyor. Kendisi için daha evvel yaptığım iyiliği hemencecik unutmuş gibi. Rasyonalizm mahalleye uymuyor mu ne? Samimiyetsizlik ve soğuklukla, rasyonalist düşünmeyi ayırmalı.
Büyük şehirliler her gün fiyatları artırırken, kasabalı “malım değerlendi” diye sevine dursun. Sonucunu çocukları görecek gibi...
Bu arada kullandığımız kelimeler de çöplükler ya da banliyö trenleri gibi. Her biri kültür, refah, farkındalık göstergesi.
İncir ağacının kokusundan meyvesinin ne zaman olgunlaşacağını tahmin etmeye çalışıyorum. Tüm bu şeyleri önsel olarak kendiliğinden bilirken, ne oldu da her şeyden uzak ve yabancıyız. Havalar daha da sıcak olacak diyorlar. Uykularımız daha da azalacak gibi. Neyse yapacak bir şeyler bulunur mutlaka..
YAZARLAR
Yayınlanma: 07 Ağustos 2021 - 10:00
Mahalle çöplüğü
MAHALLE ÇÖPLÜĞÜ İnsanlar, mahalle çöp konteynırlarına çöplerini atıyor
YAZARLAR
07 Ağustos 2021 - 10:00
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir