Bu hafta sizlere “Müslümanım” diyen herkesin bildiği, ezan vakitlerine bağlı olarak kılınan “şeriat namazından” değil de; kalp huzuruyla kılınan, sonsuz olan “marifet namazından” bahsetmek istiyorum. Namaz nedir diye düşündüğümüzde; günde beş vakit olacak şekilde, belli kural ve kaidelere bağlı, dinimizin farz olan ibadetlerinden bir tanesidir deriz. Öncesinde bedenimizin dışını temizlemek için abdest alıp, sonrasında kişi uygun olduğunda Allah’ın huzuruna varılarak eda edilen bir ibadet şekli gözümüzde canlanıyor. Peki biz namazlarımızda neden hep şekillere takılı kalırız? Elini şuraya koydun, ayağını böyle büktün, namaz kılanın önünden geçme, yanında konuşma vs. gibi, çocukluğumuzdan beri üzerimize yapışmış, kulaklarımıza küpe yapılmış birtakım bilgilerimiz var. Namaz konusunda şeriat kuralları bellidir ve elbette namaz belli kurallara göre kılınır. Bu kuralları yazan pek çok kitap var. Biz sizlere bu hafta, kitaplarda yazılmayanlardan bahsetmek istiyoruz.
Namaz dinin direğidir, farzdır. Peygamber Efendimiz (sav) “Namaz ancak kalp huzuru ile kılınır.” diyor. Namaz kılarken içinizde, kalbinizde huzur yoksa, namazın tadını alamazsınız. İnsan hasta olduğunda nasıl yemeğin tadını alamazsa, işte namazda aynı onun gibidir. Yemeğin tadı saman gibi gelir size. Halbuki huzur ile namaz kıldığınızda, dünyanın en güzel yemeğinin sizlere sunulduğunu bizzat tadarak anlarsınız.
Namazın dışını süslemek yerine, içini süslemeye bakın derim. Marifet namazının mescidi kalptir. Bu namaz ömür boyunca devam eder. Asıl namaz budur, hakiki kalple, imanla kılınan namazdır. Böyle olan kalp ve ruh, farkında olsak da olmasak da namazla meşguldür. Kalp, ne ölür, ne de uyur. Uykuda ve ayakta öylece vazifesine devam eder. Bu namazda kalp “Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.” Fatiha suresinin 4. ayetini devamlı olarak yaşar. İşte böyle olan kalp her an Allah’ın huzurundadır. Kula kulluğu ortadan kaldırmış, Yaratanı ile baş başadır. O’ndan ister ve O’na tam olarak yönelmiş olur. İşte o büyük kalp, her türlü kutsal hitaba mazhar olur ve istenilen kul, bu kuldur. Şeriat namazı ile marifet namazı dediğimiz, kalp namazı birleştiğinde gerçek namaz yaşanmış olur. İşte tam namaz budur.
Rabbimiz Kevser suresinde, “Rabbin için namaz kıl” diyor. Niyetiniz Allah ve Resul’ünü samimi bir kalple sevmek için namaza yönelmek, ibadeti yalnızca Allah için yapmaksa eğer; namazda lütuflar yaşamaya başlarsınız. Namazlarınızda sevgiliye gelin, sizi çok seven Rabbinizin huzuruna gelin. Yalnız Allah için ibadet edip, yalnız O’ndan yardım dileyerek gelin. O size verecek! Mutlaka verecek! Neler mi verecek? İşte sizlere üveyslerin yaşadıklarından bir kaçı. Sabah akşam Rablerini Üveys Veysel Karani zikriyle zikreden üveyslere namazda yaşatılan lütuflardan örnekler vermek istiyorum sizlere. Emin olun. Allah'ı zikrederseniz, bunları sizler de yaşayacaksınız.
- Karanlıkta namaz kılmayı deneyin, evinizin tavanından seccadenizin üzerine küçük küçük ışık tanelerinin saçıldığını göreceksiniz. Yağmur gibi yağmaya başlar nurlarınız.
-Namaz kılarken tekrar duymak isteyeceğiniz mis gibi kokular duyacaksınız.
-Tecelli dediğimiz anlık görüntüler alacaksınız. Sakın korkmayın, o kadar güzeller ki, gözyaşlarınızı tutamazsınız.
-İbadetinizi yaparken Rabbimizin evi olan kabeyi önünüzde göreceksiniz, elinizi uzatsanız dokunabilecek kadar yakında hem de ve bir de bakmışsınız kabenin içinde namaza devam ediyorsunuz. -Namazlarınızın sonunda hediye göndererek, her gün birçok kez sevgiyle andığınız Peygamberler, evliyalar, şehitler sizi mutlaka ziyarete gelecektir. Hem de namazınızı kılarken bu dediklerimizi bizzat yaşayıp göreceksiniz inşallah.
-Namazlarda sizlere verilen tarifsiz bir huzur ve birçok lütuf nedeniyle ağlamalarınız başlar, kendinizi durduramazsınız. Ve daha niceleri..
Bu lütufları yaşadıkça, “Allah’ım ben bunları hak edecek ne yaptım?” deyip mutluluktan ağlarsınız ve Rabbinize olan sevginiz katlanarak devam eder. Bu sevgi sonunda namaz başta olmak üzere tüm ibadetleriniz tam bir ihlasla olmaya başlar. Namaz vakti geçecek diye üzülür, yüce davete koşarak gelirsiniz. Her ibadeti ihlasla yapar ve tarifi olmayan bir huzur çöker üstünüze. Bu şekilde ibadetlerinize devam ederken ihsan dediğimiz, Rabbini adeta görüyormuşçasına ibadet etme zevki verilir ve bu hal, kişinin kendini Kur’an ve sünnetler dışında tutmadığı sürece alınmaz, baki kalır. Bunları nereden biliyorum diye merak ediyorsanız eğer, yaşayıp gördüğüm için biliyorum. Bu halleri sadece ben değil, Üveys Veysel Karani zikrini yapan herkesin yaşadığını da biliyorum ve şahidim. Sizlerde deneyin, yaşayın ve görün derim.
Namaz dinin direğidir, farzdır. Peygamber Efendimiz (sav) “Namaz ancak kalp huzuru ile kılınır.” diyor. Namaz kılarken içinizde, kalbinizde huzur yoksa, namazın tadını alamazsınız. İnsan hasta olduğunda nasıl yemeğin tadını alamazsa, işte namazda aynı onun gibidir. Yemeğin tadı saman gibi gelir size. Halbuki huzur ile namaz kıldığınızda, dünyanın en güzel yemeğinin sizlere sunulduğunu bizzat tadarak anlarsınız.
Namazın dışını süslemek yerine, içini süslemeye bakın derim. Marifet namazının mescidi kalptir. Bu namaz ömür boyunca devam eder. Asıl namaz budur, hakiki kalple, imanla kılınan namazdır. Böyle olan kalp ve ruh, farkında olsak da olmasak da namazla meşguldür. Kalp, ne ölür, ne de uyur. Uykuda ve ayakta öylece vazifesine devam eder. Bu namazda kalp “Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.” Fatiha suresinin 4. ayetini devamlı olarak yaşar. İşte böyle olan kalp her an Allah’ın huzurundadır. Kula kulluğu ortadan kaldırmış, Yaratanı ile baş başadır. O’ndan ister ve O’na tam olarak yönelmiş olur. İşte o büyük kalp, her türlü kutsal hitaba mazhar olur ve istenilen kul, bu kuldur. Şeriat namazı ile marifet namazı dediğimiz, kalp namazı birleştiğinde gerçek namaz yaşanmış olur. İşte tam namaz budur.
Rabbimiz Kevser suresinde, “Rabbin için namaz kıl” diyor. Niyetiniz Allah ve Resul’ünü samimi bir kalple sevmek için namaza yönelmek, ibadeti yalnızca Allah için yapmaksa eğer; namazda lütuflar yaşamaya başlarsınız. Namazlarınızda sevgiliye gelin, sizi çok seven Rabbinizin huzuruna gelin. Yalnız Allah için ibadet edip, yalnız O’ndan yardım dileyerek gelin. O size verecek! Mutlaka verecek! Neler mi verecek? İşte sizlere üveyslerin yaşadıklarından bir kaçı. Sabah akşam Rablerini Üveys Veysel Karani zikriyle zikreden üveyslere namazda yaşatılan lütuflardan örnekler vermek istiyorum sizlere. Emin olun. Allah'ı zikrederseniz, bunları sizler de yaşayacaksınız.
- Karanlıkta namaz kılmayı deneyin, evinizin tavanından seccadenizin üzerine küçük küçük ışık tanelerinin saçıldığını göreceksiniz. Yağmur gibi yağmaya başlar nurlarınız.
-Namaz kılarken tekrar duymak isteyeceğiniz mis gibi kokular duyacaksınız.
-Tecelli dediğimiz anlık görüntüler alacaksınız. Sakın korkmayın, o kadar güzeller ki, gözyaşlarınızı tutamazsınız.
-İbadetinizi yaparken Rabbimizin evi olan kabeyi önünüzde göreceksiniz, elinizi uzatsanız dokunabilecek kadar yakında hem de ve bir de bakmışsınız kabenin içinde namaza devam ediyorsunuz. -Namazlarınızın sonunda hediye göndererek, her gün birçok kez sevgiyle andığınız Peygamberler, evliyalar, şehitler sizi mutlaka ziyarete gelecektir. Hem de namazınızı kılarken bu dediklerimizi bizzat yaşayıp göreceksiniz inşallah.
-Namazlarda sizlere verilen tarifsiz bir huzur ve birçok lütuf nedeniyle ağlamalarınız başlar, kendinizi durduramazsınız. Ve daha niceleri..
Bu lütufları yaşadıkça, “Allah’ım ben bunları hak edecek ne yaptım?” deyip mutluluktan ağlarsınız ve Rabbinize olan sevginiz katlanarak devam eder. Bu sevgi sonunda namaz başta olmak üzere tüm ibadetleriniz tam bir ihlasla olmaya başlar. Namaz vakti geçecek diye üzülür, yüce davete koşarak gelirsiniz. Her ibadeti ihlasla yapar ve tarifi olmayan bir huzur çöker üstünüze. Bu şekilde ibadetlerinize devam ederken ihsan dediğimiz, Rabbini adeta görüyormuşçasına ibadet etme zevki verilir ve bu hal, kişinin kendini Kur’an ve sünnetler dışında tutmadığı sürece alınmaz, baki kalır. Bunları nereden biliyorum diye merak ediyorsanız eğer, yaşayıp gördüğüm için biliyorum. Bu halleri sadece ben değil, Üveys Veysel Karani zikrini yapan herkesin yaşadığını da biliyorum ve şahidim. Sizlerde deneyin, yaşayın ve görün derim.