Mavi atlasın rengi suya yansımış. Üzerinde durmaksızın kuşlar, feribotlar, gemiler... Kimi zaman lodos esiyor ve hafif çalkantısı kıyıya ulaşıyor. Bazen iri gemilerin dalgaları...
Her şey ne kadar da kendi halinde ve olağan. Karşı tarafta vakur ve dingin duran “kalp kale” Kilitbahir kalesi. Üst tarafında mütevazi Cahidi Sultan türbesi ve camii. Sağ tarafta tepenin üstünde damga vurmuş gibi yerleştirilmiş dur yolcu yazısı... O kadar küçük ki Çanakkale, yabancılar şehrin her yerinden dur yolcu yazısını ve resmini gördüğü için “ bu yazıyı da her yere yazmışlar” dediklerini duymuştum. şehrimizin küçüklüğünü, naifliğini anlatan daha etkili bir örnek olabilir mi? Geçtiğimiz günlerde Tuluyhan Uğurlu konseri vardı Kilitbahir kalesinde. Kalp kale; eşsiz duygu yüklü, mistik anlarından birini yaşadı. Ufacık amfide katıldığımız samimi müzik şöleninde müzisyen seyircilerle mikrofonsuz sohbet edebildi. Bu müzik şöleninden ağzımın tadı gitmesin diye bir süre başka müzik dinlemediğimden filan ayrıca bahsetmem gerek.
Deniz diyordum. Şu günlerde en çok lodosla çalkalanan turkuaz dingin denizimiz bir zamanlar nelere tanık olmuş. 90’ına merdiven dayamış Süleyman amcanın babasından duyduklarını dinleyince tüylerim ürperdi. Böyle bir şeyi babamdan duysaydım yaşamış gibi olurdum her halde. Kimi hikayeler kendiliğinden o kadar görkemli ki, dinlerken ve birine naklederken hayatı yeni algılayan, hayretten ve heyecandan gözleri fal taşı gibi açılmış sekiz yaşında oğlan çocuğu gibi oluveriyoruz. Bazı şeyler yerinde ve zamanında etkilidir ya! Boğaz harbinden mart ayında söz eder herkes. Veya kasımın ikinci yarısında sevdiğimiz öğretmenlerimizi hatırlarız. Ben hiç unutmamakla birlikte Mehmet hocamı özellikle hatırlamayı severim. Kimi zaman da özel zamanların özel hikayeleri göçmen kuşların hep birlikte göç zamanını hatırlaması gibi geliverir aklımıza. Ama bu defaki başka türlü bir hikaye. Hiç bir yerde bir literatür veya anekdotta rastlayamayacağım eşsiz anılar 88 yaşındaki Süleyman amcayla birlikte bana kendiliğinden geldi. Çocukluğumdan beri kimin yaptığını bilmeden üstünden geçtiğim köprülerin yapımında bulunmuş Süleyman amcayla...
Yıllar önce 1915 martında heybetli İngiliz donanması Seddülbahir kıyılarını top ateşiyle dövüp tamamen tahrip ettikten sonra boğaza girmiş. Çanakkaleliler evlerinden dışarı özel eşyalarıyla birlikte çıkmaya başlamışlar. Süleyman amcanın babası evdeki dürbünü de boynuna takarak çıkmış evden, hastane bayırı tepelerinden olan biteni anlamak için son bir kez dürbünle bakmış. Kocaman gemilerin boğaza girdiğini görünce ağlamaya başlamış. Öylesine hazin bir an ki buradan tasavvur etmek mümkün değil sanırım. Tekrar baktığında gemilerden birinin direğinin eğri olduğunu doğrulatmak için yanındaki arkadaşına göstermiş. Sonunda gittikçe yan yatan geminin batmakta olduğunu anlamışlar. “Geminin tüm batış anını canlı olarak izlemiş babam” dedi Süleyman amca. Yüreklerine serpilen su içlerini serinletmiş olmalı.
Sonra dayısından söz etti bana. Okumuş adam olduğu için telemetre eğitimi alıp as teğmen olan dayısı topçulara stratejik hedef enformasyonu vermiş. İyi hesaplamalar sonucu hedefler vurulunca general Liman von Sanders tarafından ödüllendirilen dayının ödüllü ve isabetli atışları tatbik eden topçularla birlikte fotoğrafları varmış. Bu muazzam ve bilinmeyen güzide belgeleri gözü gibi saklayan Süleyman amca bunca yaşına rağmen halen müstesna melikelere ve hafızaya sahip. Araba kullanıyor. Yunanca biliyor. Müzikle ve sanatın başka dallarıyla dolu. Şimdi sıradanmış gibi yaşadığımız bu hayatın her yerine dokunmuş. Doğa, dopdolu yaşayanları tecrübelerini nakletsin diye koruyor sanki. Tanrı herkese böyle dopdolu yaşamayı nasip etseydi başka türlü bir ülke olurduk. Böylesine güzide değerleri bilip sahip çıkıp faydalanmak kanımca görevimiz olmalı. Değerli hayatlara muteber olmak gibi bir duruşumun olması benim her zaman öyle müstesna kişilerle karşılaşmama sebep oldu. Ne mutlu bana.
YAZARLAR
Yayınlanma: 01 Ekim 2022 - 09:19
MAVİ ANILAR
Mavi atlasın rengi suya yansımış
YAZARLAR
01 Ekim 2022 - 09:19
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir