"Sayın Cumhurbaşkanı, gelin iyi bir anlaşma yapalım! Binlerce kişinin öldürülmesinden sorumlu tutulmak istemezsiniz ve biz de Türk ekonomisini mahvetmekten sorumlu olmak istemeyiz ve bunu yaparız. Size bunun bir örneğini Pastör Brunson olayında yaşatmıştım.
Sorunlarınızın bazılarını çözmek için çok uğraştım. Dünyayı yüzüstü bırakmayın. Harika bir anlaşma yapabilirsiniz. General Mazlum sizinle müzakere etmek istiyor ve daha önce vermedikleri bazı ödünleri vermeye niyeti olduğunu söylüyor. Size güvenerek, (Mazlum Kobani'nin) bana yazdığı, elime yeni ulaşan mektubu da ekliyorum."
Bu sözler TRUMP denilen soytarının Cumhurbaşkanımıza yazdığı mektuptan. Bu satırların Ankara’ya ulaşmasından birkaç saat sonra şanlı ordumuz Suriye’ye girdi ve ilerleyişini halen sürdürmekte. Mektubun tamamı skandal ve siyasi hiçbir teamüle uymuyor. Hele ki o rahip Brunson itirafı… Para piyasasının aslında ne derece tehlikeli bir uluslar arası silah olduğunu bir kez daha yaşayarak test ettik. Bizi on yedi yıldır yöneten iktidar ülkede ki girdi maliyetlerinin artmasına seyirci kalarak, her alanda ithalatın önünü açarak nasıl büyük bir yanlış yapmış olduğunu hep beraber yaşayarak öğrendik. Artık dış politikayı üretirken gerçekten birkaç adım sonrasını görebilen hamleler yapmalıyız. Çünkü rakiplerimiz oyunu bu şekilde oynamaktalar.
Aynı coğrafyada olmadığımız halde ABD denilen kendini bilmez devlet bu toprakların en büyük ticari kazancını sağlamakta. Coğrafya halkı bu ticareti kanıyla ve canıyla öderken ABD bu işten ekonomisini ayakta tutacak geliri elde etmekte. İğrenç bir sistemin korkunç kuramcıları için orta doğu tam bir ticarethane durumunda ve ne yazık ki tüm bölge milletleri bu durumun oluşmasına bir şekilde izin verdiler ve halen daha da vermekteler.
Askerimiz Suriye’nin kuzeyinde kararlılıkla ve başarı ile ilerlerken bir taraftan da ülke içerisinde düzenlemeler yapmak gerekmekte. Ordumuzun orada oluş sebebi bölgeden terör yapılanmasını tamamen temizlemek ve yurdumuzda bulunan Suriyelilerin tekrar temizlenmiş bölgeye dönmelerini sağlamak. Suriyeli sığınmacılara harcadığımız paraların ekonomimize katmış olduğu artı yükü yok etmenin tek yolu bu. Ayrıca halkımızın sığınmacı Suriye halkı ile geçinemediği gerçeği de göz ardı edilemez boyutta. Ancak bu durumu sağlıklı bir şekilde sürdürebilmenin yolu ancak sistemli bir çalışmadan geçmekte. Yani ordumuzun görevi sona erdiğinde artık burada ki sığınmacıların eve dönme süreçleri başlamış olmalı. Şimdiden bunun hazırlıkları başlamalı ki süreç bir an önce tamamlansın.
Geçenlerde arabama üç sığınmacıyı aldım, şehir içerisine gitmek istiyorlardı. İkisinin Filistinli birinin de Cezayirli olduklarını öğrendim kısa sohbet esnasında. Sığınmacı olarak Eskişehir’de konuşlandırılmışlardı ellerinde ki belgeye göre ama üç yıldır burada olmalarına rağmen hiç Eskişehir’e gitmemişler. İstanbul’da çalışıp hayatta kalma mücadelesi vermişler ve şimdi de Çanakkale’deler. Suriye, Irak, Filistin, Afganistan, Cezayir… Bir dünya sığınmacı var ülkemizde. Hiç kimseye dur demiyoruz. Her gelen elini kolunu sallaya sallaya giriyor sınırlarımızda. Yeter ki Müslüman olsun. İyi de biz bu denli zengin bir ülke miyiz? Bakan Bey ne derse desin, gerçek O’nun hayal ettiği gibi değil. Biz üçüncü dünya ülkesi olmaya çalışan bir ekonomiye sahibiz şu an ve bu sorumsuz politikalar devam ederse bunu da sağlayamayacağız. Üretmeden tüketen bir dünya ülkesi ancak yardıma muhtaç konumdadır. Biz de şu anda öyleyiz.
Bu durumu değiştirmeden de TRUMP denilen şarlatanın aşağılayıcı tavırlarından kurtulmamız mümkün değil.
YAZARLAR
Yayınlanma: 18 Ekim 2019 - 10:56
Mektup
"Sayın Cumhurbaşkanı, gelin iyi bir anlaşma yapalım! Binlerce kişinin öldürülmesinden sorumlu tutulmak istemezsiniz ve biz de Türk ekonomisini mahvetmekten sorumlu olmak istemeyiz ve bunu yaparız
YAZARLAR
18 Ekim 2019 - 10:56
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir