Doğu Türkistan’da yaklaşık yüz bin özbe öz Türk kıyıma uğruyor. Sosyal medya o halkın katlediliş videoları ile dolu. Çocuklar sokaklarda zulüm görüyor. Gözümüzün önünde gerçekleşen bu kıyıma sadece bakıyoruz, Suriyeliler ile meşgulüz.
Orta Doğu Teknik Üniversitesinde ağaçlar yurt yapılmak için katlediliyor. Kesilen ağaçların yanına bile yaklaşamıyor milletvekili dahi olsa ülke halkı. Sadece seyrediyoruz, öğrenciler yalnız başlarına eylem yapıyorlar ama biz sadece bakıyoruz; Suriyeliler ile meşgulüz.
Kaz dağlarında ağaçlar katledildi. Bir ÇED raporu komedisi var ki, evlere şenlik. ÇED raporu olunca her şeyi yapabiliyorsunuz. Peki, o ÇED raporu incelenemez mi? Yok, incelenemiyor. Kesin, tartışılamaz bile. Orman Bakanlığı kesilen ağaçlar için dedi ki; “orası kaz dağları değil, Kaz dağlarına 40 km mesafede bir yer. Hem 195 bin ağaç kesilmedi, 13 bin dört yüz ağaç kesildi”. Salağız ya, o yüzden bize layık açıklama yapıldı, halk isyanda ama halka kulak veren yok, ciddiye alan yok, Suriyeliler ile meşgulüz.
Siyanürlü altın çıkarma yöntemi Çanakkale’nin tek içme suyu havzasına zarar veriyor. Hastanelerin onkoloji servisleri hınca hınç dolu. Yaşama yılı neredeyse atmış yaşa düşmüş durumda. Oysa ki emeklilik yaşı atmış beş ama durum bu! Halk içme suyuna sahip çıkmak için nöbette ama iktidardan ne ses var ne de kulak verme, Suriyeliler ile meşguller. Bütün hayatımız bu Suriyeliler olmuş durumda. Ekonomi berbat. Kapanan dükkanlar, konkordato ilan eden büyük ölçekli işletmeler, ödenemeyen borçlar, hepsi ardı ardına sıralanmış durumda. Bizler işletmelerimizi kapatıyoruz ama Suriyeliler bir taraftan bizim kapattığımız işletmeleri açıyor. Bunu sorun ederek çözüm arayan yok çünkü biz Suriyeliler ile meşgulüz. Halkın büyük bölümü tüm kış aylarını futbol maçlarını izleyerek, iddia oynayarak geçiriyor. Beş yıllık ihaleyi alan Katar firması ihalede indirime gitmek istiyor. Ne futbol kulüplerimiz buna olumlu bakıyor ne de futbol federasyonu. Liglerin başlaması ertelenebilir ama kimsenin umurunda değil. Suriyeliler ile meşgulüz. Bu Katarlılara daha önce de Türk Telekom’u ihale etmiştik. Ödemediler parasını, bankalardan kredi çekmişlerdi ihale için. Devlet bankalarından, ödemediler kredi borçlarını, hesap sormadık, ne oluyor demedik konu kapandı gitti; Suriyeliler ile meşgulüz. Şimdi de Çanakkale’ye geliyorlar, buraları da diğer kentlerimizde olduğu katledecekler. Kanun bilmiyorlar, kültürel değerleri bizim yapımıza uygun değil. Fırsatlarımızı onlar kullanıyor. Üniversitelerimize sınavsız giriyorlar. Çocuklarımızın geleceğini çalıyorlar. Kendilerine gösterilen illerde durmuyorlar, Türkiye sanki babalarının malı gibi istedikleri ile seyahat ediyorlar.
Artık kendi yurdumuzda düştüğümüz sürgün durumundan kurtulmalıyız. Hükümet artık vatandaşına gereken önemi vermeli. Yabancı bankaların eline geçen ekonomimizi, yaptığı yanlıştan dönerek tekrar ele almalıdır mevcut iktidar. Ülke insanı bitap durumdan kurtulmak için verdiği oyların karşılığını beklemektedir. Bunu halka çok görmemek gerekir. Şimdi hedefimiz içme suyumuza sahip çıkmak. Bakalım başarabilecek miyiz?
Siyanürlü altın çıkarma yöntemi Çanakkale’nin tek içme suyu havzasına zarar veriyor. Hastanelerin onkoloji servisleri hınca hınç dolu. Yaşama yılı neredeyse atmış yaşa düşmüş durumda. Oysa ki emeklilik yaşı atmış beş ama durum bu! Halk içme suyuna sahip çıkmak için nöbette ama iktidardan ne ses var ne de kulak verme, Suriyeliler ile meşguller. Bütün hayatımız bu Suriyeliler olmuş durumda. Ekonomi berbat. Kapanan dükkanlar, konkordato ilan eden büyük ölçekli işletmeler, ödenemeyen borçlar, hepsi ardı ardına sıralanmış durumda. Bizler işletmelerimizi kapatıyoruz ama Suriyeliler bir taraftan bizim kapattığımız işletmeleri açıyor. Bunu sorun ederek çözüm arayan yok çünkü biz Suriyeliler ile meşgulüz. Halkın büyük bölümü tüm kış aylarını futbol maçlarını izleyerek, iddia oynayarak geçiriyor. Beş yıllık ihaleyi alan Katar firması ihalede indirime gitmek istiyor. Ne futbol kulüplerimiz buna olumlu bakıyor ne de futbol federasyonu. Liglerin başlaması ertelenebilir ama kimsenin umurunda değil. Suriyeliler ile meşgulüz. Bu Katarlılara daha önce de Türk Telekom’u ihale etmiştik. Ödemediler parasını, bankalardan kredi çekmişlerdi ihale için. Devlet bankalarından, ödemediler kredi borçlarını, hesap sormadık, ne oluyor demedik konu kapandı gitti; Suriyeliler ile meşgulüz. Şimdi de Çanakkale’ye geliyorlar, buraları da diğer kentlerimizde olduğu katledecekler. Kanun bilmiyorlar, kültürel değerleri bizim yapımıza uygun değil. Fırsatlarımızı onlar kullanıyor. Üniversitelerimize sınavsız giriyorlar. Çocuklarımızın geleceğini çalıyorlar. Kendilerine gösterilen illerde durmuyorlar, Türkiye sanki babalarının malı gibi istedikleri ile seyahat ediyorlar.
Artık kendi yurdumuzda düştüğümüz sürgün durumundan kurtulmalıyız. Hükümet artık vatandaşına gereken önemi vermeli. Yabancı bankaların eline geçen ekonomimizi, yaptığı yanlıştan dönerek tekrar ele almalıdır mevcut iktidar. Ülke insanı bitap durumdan kurtulmak için verdiği oyların karşılığını beklemektedir. Bunu halka çok görmemek gerekir. Şimdi hedefimiz içme suyumuza sahip çıkmak. Bakalım başarabilecek miyiz?