“Yere düştüğünüzde bir avuç kumla kalkın” dermiş dedem annemlere. Bu deyişi hiçbir zaman arsızca ve komplekslice çıkar peşinde koşmak olarak algılamadım. Bendeki karşılığı “her zaman, her yerden ve herkesten öğrenilebilecek şeyler vardır; hatalardan bile” oldu. Bence iyi de oldu. Büyüdüğümüzde daha iyi anlıyoruz, küçüklüğümüzün “süper kahramanlarının” ne kadar önemli olduğunu. Öyle ki, küçük yaşlarda etkilenmelerimizden ve ilhamlarımızdan dolayı aldığımız kararlar bütün bir hayatımızı etkiliyor. Hatta hayatımızı şekillendiriyor. “Durmuş bir saat bile günde iki kez doğruyu gösterirmiş” deyimini de, öğrenmeye açık olmanın gerekliliği doğrultusunda değerlendirebiliriz.
Kafka’nın Aforizmalarını okudunuz mu? Okumalısınız. Önemli bir yazar olmanın yanında, filozof, hatta duyarlılığıyla, insanı tanımasıyla, psikolog gibidir de (en azından teşhis aşamasında). “Bazen kimi şeyler inkar edildiğinde ya da aksi savunulduğunda öyle kesin yargı oluşturur ki; inkar edilmeyip kabul edilseydi, durumdan bu denli emin olamazdınız” deyişini hatırlıyorum Kafka’nın. Ya da buna yakın bir şeydi.
Vecizeler, deyişler, diğer bütün miraslar gibi kıymetli. Onlar da dünya mirası listesine alınıp korunmalı. “Nasılsa literatürde korunur” deyip boş vermemeli. Kullanılmayan her eşya gibidir sözler. Zamanla işe yaramaz hale gelirler.
Günümüz modern Türkçesi kimi şeyleri anlatmaya ya da karşılamaya kifayetsiz geldiğinden, hukuk dili eski Türkçedir. Günümüz insanı anlamasa da ihtivasıdır önemli olan. Meramı anlatmaya yetersiz kalır, kifayetsiz kalır günümüz Türkçesi. Bu manada yerel olup da çok az yerde kullanılan bazı kelimeler var. Anlatımı, manası daha derin. “Hiyallamak” diye bir deyim var örneğin bizim köyde. Belli belirsiz fark etme, gözünün ucuyla görüp dikkat yoğunlaştırılmamış, tam emin olunmayan, üçüncü gözle seçilen şey anlamında. Bunun yerine gelebilecek bir kelime var mı şimdilerde? Ben bulamadım, bu yüzden daha da kıymetli. Özlem, hasretin yerini tutmaz ya, onun gibi. Kelimeler bir yana; deyişler, vecizeler sanki şiir gibi. Yani özlü sözler. Satırlar dolusu, sayfalar dolusu anlatarak bile ulaşamayacağınız, rafine ve öz anlatımı barındırıyorlar. Minimalizm akımının “ az, daha çoktur” kuralını doğrular gibi.
Joseph Campbell’ın bir deyişi var ki, son zamanlarda bana şiar oldu. Hatta titizlikle uygulamaya çalışıyorum. Ne mi demiş Campbell?
“Girmeye korktuğunuz mağara, aradığınız hazineyi barındırır.”
Benden okurlarıma ve öğrencilerime naçizane tavsiye:
Her ay beş tane girmeye korktuğunuz mağara tespit edin ve en az üçüne girin. Göreceksiniz; hayatınız daha anlamlı, yaşamınız daha yaşanılır, yaşama değer olacak. Başkaca kazanımlarınız da cabası. Her yeni günde yeni kazanımlarınız olsun. Hoşçakalın.
YAZARLAR
Yayınlanma: 13 Nisan 2019 - 13:00
Miras Vecizeler
“Yere düştüğünüzde bir avuç kumla kalkın” dermiş dedem annemlere
YAZARLAR
13 Nisan 2019 - 13:00
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir