Ülkemizde motokuryelerin önemi pandemi koşullarıyla beraber iyice arttı. Peki motokuryeler insani şartlarda çalışabiliyor mu? Can güvenlikleri var mı? Trafikte motokuryelerin yaralandıkları ve yaşamlarını yitirdikleri haberleri hemen hemen her gün gündem olurken, Çanakkale’de uzun süre motokuryerliği yapmış, şimdi ise kendi motokurye şirketini kurmuş olan Oğuzhan Altıntaş’a bu soruları sorduk. Motokuryelerin can güvenliğinden uzak, sigortasız ve esnek çalışma şartlarının olduğunu belirten Oğuzhan Altıntaş, “Adeta kelle koltukta çalışıyoruz” dedi.
Motokuryelerin karşılaştıkları en büyük sorunlar nelerdir?
Gerçekten en büyük sorun duyarsız müşteriler. Çünkü ne kadar geç ya da ne kadar erken gitse de tatminsiz bir müşteri vardır. Hani o anki duygusal durumunu, sorunlarını motokuryelere muhakkak yansıtırlar. Mesela telefonda biriyle kavga ediyorsa, sen erken bile götürsen sana yansıtırlar. Senin o anki duygu kırıklığın diğer müşterilere yansır. Herkesin hak ettiği saygıyı görmesi lazım. Trafikte motokuryelerin hayatını kaybetmesiyle ilgili çok fazla haber görüyoruz, okuyoruz. Bunlar hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bunun ne kadar önüne geçilmeye de çalışılsa, maalesef geçilemiyor. Türkiye, nereden bakarsanız bakın maganda ülkesi. Ne trafikte motokuryelere izin verirler ne de bizim gençlerimiz gerektiği gibi motorları yavaş kullanırlar. Gençler önce kendini değil, önce paketi düşünür. Bu çoğu restoran için iyi olabilir ama kendi için kötü bir durum. Çünkü bizim trafikte en ufak yaptığımız hata, kötü sonuçlanıyor. Ciddi sakatlıklara ya da ölümlere sebep veriyor. Hatta o kadar ileri gidiyor ki, bazen kendi canımız değil karşımızdakinin canına bile sebep olabiliyor.
“PAKETİMİ YETİŞTİR TABİRİ KULLANILMAMALI”
Bu sorunların önüne geçmek için neler yapılabilir?
Şu an sadece kontrollü kullanmak gerekiyor. Hava şartlarına uymak gerekiyor. Restoran ve müşteri ilişkileri çok iyi olmalı. İşveren çok iyi olmalı. ‘Paketimi yetiştir’ tabirini kullanmamalı. Biz acil servis ilaççısı değiliz. Biz yemek servisi yapıyoruz. Sadece yemek götürebiliriz. Mesela bazı müşteriler acil gelirse sevinirim diyor. Bu ameliyat için kan bağışı değil ki. Acil getiremem onu. Yemek 20 dakikada çıkar, ben 20 dakikada götürürüm. Çok yoğunluk olur, hava şartları olur 40 dakikada götürürüm. Ama bunlar benim elimde olmayan sebepler. Çünkü ben paketi verdiğimde asık suratı, çirkin, argo konuşmaları hak etmiyorum.
Motokuryelerin kazandığı ücret insanca yaşamaları için yeterli mi?
Bence yetersiz. Neden yetersiz derseniz, Türkiye ekonomisinde sürekli parça fiyatları, yani kendi motoruyla çalışanlardan bahsediyorum, benzin fiyatları yükseliyor. Bunları işverenden talep edemiyorsun. Kendin karşılaman gerekiyor. Mesela motorunda ciddi bir arıza olduğunda bir hafta ya da daha fazla yatabiliyorsun. Çalışamıyorsun. Motor kiralayıp çalışmak zorunda kalıyorsun. O da daha da masraflı oluyor. İşverenler bu konuda bence çok duyarsız. “SİCİL KAYDI BOZUK İNSANLAR ALINMAMALI”
Motokuryelerin talepleri nelerdir?
Asıl soru bu. Tabii ki daha iyi şartlarda çalışmak isteriz. Daha iyi hizmet sunmak isteriz. Bizim de bir okulumuz ya da eğitimimiz yok ama bu artık bir meslek olarak kabul edilmeli. Çünkü gerçekten ben motokurye olarak çok uzun yıllar çalışmış insanlar tanıyorum. 20-25 senelik motokurye olan kişiler tanıyorum. İnsanların hani basitte olsa bir eğitimi olmalı. Dernekten de alsa bir eğitimi olmalı. Sadece A2 ehliyeti alıp, trafiğe çıkmamalı. Bir kere paketçiliğin bir kuralı vardır: Nezaket. Bütün müşterilere güler yüzle gitmek bir mecburiyettir. Bir de bizim mesleğimizde şöyle bir şey var; çok basit öğrenilebilir diye düşünülüyor. Ama gerçekten sicil kaydı bozuk insanlar da girebiliyor. Bizi karalamış oluyorlar bunlar. Mesela bunların önüne geçilmeli. Tecavüzcüsü, hırsızı girememeli. Mesela gidiyor bir kurye müşteriye saldırıyor. Ne olursa olsun bu olmamalı.
Peki motokuryelerin bu taleplerine ilgili yetkililerce gereken cevaplar veriliyor mu?
Kesinlikle cevap verilmiyor. Herhangi bir adım da atılmıyor. Bizim zaten şikayet edebileceğimiz kimse de yok. Karakola gidiyoruz, tutanak tutuluyor, aylar sonra geliyor o tutanaklar. Bir kurum yok. Resmen freelance çalışıyor gibiyiz. İşverenimiz kovsa bizi, tazminatımız yok. Çünkü bir haklı sebep buluyor. Ya da hakkımızı talep edeceğiz, işten çıkarmayla tehdit ediliyoruz. Bir fişliyorlar, hakkını arıyorsun çalıştığın yer de, kovuldun. Bu başka restoranlara sıçrayıp, iş bulmanın önüne geçiliyor. Bir de bizim aramızda birbirimizi tutma huyumuz yok. Benim çıkartıldığım yere hemen bir başkası daha düşük bir ücretle başlıyor. Bu kez fiyatlar düşüyor. Zaten kazandığımız üç kuruş var. Tabiri caizse kelle koltukta çalışıyoruz. Çünkü biz düştük mü aylarca, belki senelerce bir daha çalışamayacağız, belki hiçbir iş yapamayacağız. Çünkü işin ucunda ölüm var. Ya da kolun kırıldı, bacağın kırıldı yapamazsın bir daha. Onu geçtim, başka işte yapılamayabilir. Bunların altyapısı olmalı. Bir eğitimimiz olmalı. Önce bir kez restoranlara bir yaptırım uygulanmalı. Paketçilerin bir çalışma standardı olmalı. Mesela çoğu arkadaşımız sigortasız çalışıyor. Adamın hiçbir güvencesi yok. En azından bu olmamalı.
“DOLAR DÜŞTÜ, PARÇA FİYATLARI DÜŞMEDİ”
Son olarak konuyla alakalı ne eklemek istersiniz?
Çok arkadaşımdan duyuyorum, çok ezilmiş hissediyorlar. Hem birbirimizi savunamıyoruz hem de her önüne gelenden çok cüzi miktarlarda paralar alıyoruz. Ülkeye gelen parça fiyatları da belli. Hep dolar üzerinden geliyor. Şimdi dolar düştü, parça fiyatları düşmedi. Hala biz yüksek kurdan ödeme yapıyoruz. Basit bir yağ değişimi bile bize ayda 300 TL’ye patlıyor. Her tamirhane farklı bir fiyat çekiyor. Bu stabil hale getirilmeli. Bizim bir derneğimiz var. Çanakkale Paketçiler Derneği, mesela orada çok güzel bir oluşum içindeydik ama yine birbirimiz tutamadık çünkü dernek bir fiyat belirliyor, restoran da kurye de daha alt fiyattan çalışıyor.
Motokuryelerin karşılaştıkları en büyük sorunlar nelerdir?
Gerçekten en büyük sorun duyarsız müşteriler. Çünkü ne kadar geç ya da ne kadar erken gitse de tatminsiz bir müşteri vardır. Hani o anki duygusal durumunu, sorunlarını motokuryelere muhakkak yansıtırlar. Mesela telefonda biriyle kavga ediyorsa, sen erken bile götürsen sana yansıtırlar. Senin o anki duygu kırıklığın diğer müşterilere yansır. Herkesin hak ettiği saygıyı görmesi lazım. Trafikte motokuryelerin hayatını kaybetmesiyle ilgili çok fazla haber görüyoruz, okuyoruz. Bunlar hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bunun ne kadar önüne geçilmeye de çalışılsa, maalesef geçilemiyor. Türkiye, nereden bakarsanız bakın maganda ülkesi. Ne trafikte motokuryelere izin verirler ne de bizim gençlerimiz gerektiği gibi motorları yavaş kullanırlar. Gençler önce kendini değil, önce paketi düşünür. Bu çoğu restoran için iyi olabilir ama kendi için kötü bir durum. Çünkü bizim trafikte en ufak yaptığımız hata, kötü sonuçlanıyor. Ciddi sakatlıklara ya da ölümlere sebep veriyor. Hatta o kadar ileri gidiyor ki, bazen kendi canımız değil karşımızdakinin canına bile sebep olabiliyor.
“PAKETİMİ YETİŞTİR TABİRİ KULLANILMAMALI”
Bu sorunların önüne geçmek için neler yapılabilir?
Şu an sadece kontrollü kullanmak gerekiyor. Hava şartlarına uymak gerekiyor. Restoran ve müşteri ilişkileri çok iyi olmalı. İşveren çok iyi olmalı. ‘Paketimi yetiştir’ tabirini kullanmamalı. Biz acil servis ilaççısı değiliz. Biz yemek servisi yapıyoruz. Sadece yemek götürebiliriz. Mesela bazı müşteriler acil gelirse sevinirim diyor. Bu ameliyat için kan bağışı değil ki. Acil getiremem onu. Yemek 20 dakikada çıkar, ben 20 dakikada götürürüm. Çok yoğunluk olur, hava şartları olur 40 dakikada götürürüm. Ama bunlar benim elimde olmayan sebepler. Çünkü ben paketi verdiğimde asık suratı, çirkin, argo konuşmaları hak etmiyorum.
Motokuryelerin kazandığı ücret insanca yaşamaları için yeterli mi?
Bence yetersiz. Neden yetersiz derseniz, Türkiye ekonomisinde sürekli parça fiyatları, yani kendi motoruyla çalışanlardan bahsediyorum, benzin fiyatları yükseliyor. Bunları işverenden talep edemiyorsun. Kendin karşılaman gerekiyor. Mesela motorunda ciddi bir arıza olduğunda bir hafta ya da daha fazla yatabiliyorsun. Çalışamıyorsun. Motor kiralayıp çalışmak zorunda kalıyorsun. O da daha da masraflı oluyor. İşverenler bu konuda bence çok duyarsız. “SİCİL KAYDI BOZUK İNSANLAR ALINMAMALI”
Motokuryelerin talepleri nelerdir?
Asıl soru bu. Tabii ki daha iyi şartlarda çalışmak isteriz. Daha iyi hizmet sunmak isteriz. Bizim de bir okulumuz ya da eğitimimiz yok ama bu artık bir meslek olarak kabul edilmeli. Çünkü gerçekten ben motokurye olarak çok uzun yıllar çalışmış insanlar tanıyorum. 20-25 senelik motokurye olan kişiler tanıyorum. İnsanların hani basitte olsa bir eğitimi olmalı. Dernekten de alsa bir eğitimi olmalı. Sadece A2 ehliyeti alıp, trafiğe çıkmamalı. Bir kere paketçiliğin bir kuralı vardır: Nezaket. Bütün müşterilere güler yüzle gitmek bir mecburiyettir. Bir de bizim mesleğimizde şöyle bir şey var; çok basit öğrenilebilir diye düşünülüyor. Ama gerçekten sicil kaydı bozuk insanlar da girebiliyor. Bizi karalamış oluyorlar bunlar. Mesela bunların önüne geçilmeli. Tecavüzcüsü, hırsızı girememeli. Mesela gidiyor bir kurye müşteriye saldırıyor. Ne olursa olsun bu olmamalı.
Peki motokuryelerin bu taleplerine ilgili yetkililerce gereken cevaplar veriliyor mu?
Kesinlikle cevap verilmiyor. Herhangi bir adım da atılmıyor. Bizim zaten şikayet edebileceğimiz kimse de yok. Karakola gidiyoruz, tutanak tutuluyor, aylar sonra geliyor o tutanaklar. Bir kurum yok. Resmen freelance çalışıyor gibiyiz. İşverenimiz kovsa bizi, tazminatımız yok. Çünkü bir haklı sebep buluyor. Ya da hakkımızı talep edeceğiz, işten çıkarmayla tehdit ediliyoruz. Bir fişliyorlar, hakkını arıyorsun çalıştığın yer de, kovuldun. Bu başka restoranlara sıçrayıp, iş bulmanın önüne geçiliyor. Bir de bizim aramızda birbirimizi tutma huyumuz yok. Benim çıkartıldığım yere hemen bir başkası daha düşük bir ücretle başlıyor. Bu kez fiyatlar düşüyor. Zaten kazandığımız üç kuruş var. Tabiri caizse kelle koltukta çalışıyoruz. Çünkü biz düştük mü aylarca, belki senelerce bir daha çalışamayacağız, belki hiçbir iş yapamayacağız. Çünkü işin ucunda ölüm var. Ya da kolun kırıldı, bacağın kırıldı yapamazsın bir daha. Onu geçtim, başka işte yapılamayabilir. Bunların altyapısı olmalı. Bir eğitimimiz olmalı. Önce bir kez restoranlara bir yaptırım uygulanmalı. Paketçilerin bir çalışma standardı olmalı. Mesela çoğu arkadaşımız sigortasız çalışıyor. Adamın hiçbir güvencesi yok. En azından bu olmamalı.
“DOLAR DÜŞTÜ, PARÇA FİYATLARI DÜŞMEDİ”
Son olarak konuyla alakalı ne eklemek istersiniz?
Çok arkadaşımdan duyuyorum, çok ezilmiş hissediyorlar. Hem birbirimizi savunamıyoruz hem de her önüne gelenden çok cüzi miktarlarda paralar alıyoruz. Ülkeye gelen parça fiyatları da belli. Hep dolar üzerinden geliyor. Şimdi dolar düştü, parça fiyatları düşmedi. Hala biz yüksek kurdan ödeme yapıyoruz. Basit bir yağ değişimi bile bize ayda 300 TL’ye patlıyor. Her tamirhane farklı bir fiyat çekiyor. Bu stabil hale getirilmeli. Bizim bir derneğimiz var. Çanakkale Paketçiler Derneği, mesela orada çok güzel bir oluşum içindeydik ama yine birbirimiz tutamadık çünkü dernek bir fiyat belirliyor, restoran da kurye de daha alt fiyattan çalışıyor.