Sevgili Kalem Gazetesi okuyucuları, değerli Çanakkaleliler, malumunuzdur ki insanlar üzerinde olumlu bir izlenim bırakmak çok önemli. Özellikle iş başvurularında, ilk tanışmalarda, davetlerde bu çok hayati bir konu. Sizlere bu hususta kısaca neler yapabileceğinizi paylaşmak istiyorum.
KARŞINIZDAKİ NEYE DİKKAT EDER?
İzlenimin yüzde 7’si kişinin söylediklerine, yüzde 8’i nasıl söylediğinize ve yüzde 55’i karşı tarafın nasıl göründüğüne bakar. Demek oluyor ki ilk izlenimde görüntüye çok dikkat etmelisiniz. Şüphesiz burada sadece kıyafetten değil, jestten duruşa birçok hususa dikkat etmeliyiz. Hazırlık önemlidir. İsterse boşa gitsin, hazırlık yapmalı. Dakik olmak önemlidir. Gerektiğinden önceden gidin. Açıkçası kendimizi takdim ederken özensiz davranıyoruz. İlk birkaç dakikanın çok önemli olduğunu unutuyoruz. İlk izlenimi değiştirmekte zorlanıyoruz. BEDEN DİLİNDE BUNLARA DİKKAT
Evvela çok geniş bir konu. Peşinen söyleyeyim kollarınızı kapatmayın. Saçınızla, elbisenizle oynamayın, absürt el kol hareketleri yapmayın. Kişilerle aranızda fiziki bir mesafe bırakarak konuşun. Biriyle tanışırken, tanıştırılırken göz temasını aman kaçırmayın. Dik duruş önemlidir. Ama bununla birlikte rahatlık da yansıtmalıdır. Bu anlamda gülümseme, nefes alışı dengede tutma insanı rahatlatır. Göz temasında Kiklops yani tek gözlü dev tekniğinden hareketle göz bebeklerine değil de, kaşların ortasına bakılmalıdır. ELBİSEYE ÖVGÜ OLUR MU?
Görüntünüzün önemli kısmı ne giyindiğinizle ilgilidir. Kişinin kalitesi giyimiyle de belli olur. Nasıl algılanmak istiyorsanız ona gör giyinin. Nereye gidiyorsanız ona göre giyinin. Bir iş görüşmesiyse oranın giyim tarzını önceden öğrenin. Aşırılık ne giyimde ne takıda iyi değildir. Kıyafet deyince bu hususta gözüme en çok batan kıyafete yapılan övgülerdir. “Muhteşem bir ceket” demek yanlıştır. Övgü insana olur. Övgüyü alan sizseniz sadece teşekkür etmelisiniz. Uzatmamalısınız. Herhalde bu konuda yapılacaklardan en iyisi bilen birilerinden destek almaktır. Kumaştan renge, bedeninizden taşımanıza hepsi ayrı bir konu. Ona keza aksesusarları da gözden kaçırmamalı. Hele ayakkabılar, bakılmadığı sanılsa da hep göz önündedir. Şık ve temiz olması önemlidir. BİR KIL ÇOK ŞEYE MALOLUR
Saçlar, makyaj, tırnaklar önemsenmeli. Afedersiniz ama bir kıl çok şeyi değiştirebilir. Mesela şahsen ben koku cahili bir insanım ama naçizane önerim muhatabınıza hoş gelebilecek, sizi iyi yansıtan kokular seçmenizdir. Deodorant ise şarttır. Ben tabi makyajla ilgili kısma hiç girmiyorum. O ayrı bir sanat. Tırnakları ise gözden kaçırmayalım. Çirkin tırnak bir anda çok şeyi yıkıp atabilir. TOKALAŞIRKEN NE YAPALIM?
Genelde denir ki eli ilk uzatan avantajlıdır. Burada özellikle ele dikkat edelim. Mesela elinizin terli, kokulu, kuru ya da ıslak olmaması şart. Kimi insanlar ellerine çok da abartılı olmayan bir krem sürerler ki bu dokunulduğunda olumlu bir intiba bırakır. Eller tam buluşmalıdır. Muhatabın eli sımsıkı sıkılmaz, parmak uçlarından tutulmaz. Öte yandan hafifçe öne eğilmek çok hoş bir davranıştır. Birde bu el sıkışma süresi uzun olmamalıdır.
Sevgili Çanakkaleliler, bazı kişilerin selamlaşırken dokunuşlarından çok rahatsız oluyorum. Mesela elini omzuma koymasından nefret ederim. Bunun dostlukla, kardeşlikle bir ilgisi yok. Yapanlar genellikle güç gösterisi yapıyor. Bende tabi manevrayla sıyrılıyorum. Bu arada kadınlara dokunuş ki o daha da önemlidir ve seviyesi muhakkak korunmalıdır. KARTVİZİT VERİRKEN BUNU YAPIYORLAR
Daha yüksek seviyede olan kişiye tanıştırılır. Örneğin “Sayın Rektörüm, size Aynalı Çarşı esnafımızdan Ahmet beyi tanıtmak isterim.” Tabi burada dikkat ederseniz sadece Ahmet bey değil. Varsa daha detaylı bilgi sunmalı. Mesela “Çarşımızın en eski esnafı, öğrenci dostu, en güzel seramikleri satan Ahmet bey” daha iyidir.. Bakın takdim birde kartvizitle olur malumunuz. Kartivizit verirken de dikkat etmeliyiz. Ön yüzü görünür şekilde, mümkünse iki elinizle birlikte sunun. Kartvizit alıyorsanız, özenli davranın, önce karta, sonra veren kişiye bakın. Öyle özensiz, zorla, herkese kartvizit verilmez. NASILSINIZ?
Sevgili dostlar, malumunuz bu soru dillere pelesenk olmuştur. Ama bu detay beklenen bir soru değildir. Bunu cevabı olarak “Üzerinize afiyet, geçen ÇOMÜ Hastanesinde kardiyolojiye gittim, dediki….. )” şeklinde cevap olmaz. Bunu görüyorum da söylüyorum. Sonra bir diğer husus ise unvanlarla ilgilidir. Bir kişi bana geçenlerde diyor ki “Hocam ben X Partisinin İl Yönetim Kurulu Üyesi şu kişiyim”. Bu yanlış. Önce isim olur. “İsmim Gökhan Bayram. Üniversitede akademisyenim.” derim. Yani önce isim söylenir. Değerli olan odur. Sonra bu unvanlar gerekmedikçe çok ve uzun uzun anlatılmaz. HATASIZ KUL OLMAZ AMA
İlk izlenimlerde en büyük kriz isim ve unvanların söylenmesinde olur. Lakin aman dikkat bu hususta hata yapmamaya çalışın. Vahdet isimli bir kişiye Ahmet demek iyi değil. Bir müdüre, kısım şefi demek hoş değil. İsmi unutabiliriz, o halde tekrar soralım. “Afedersiniz, isminizi tekrar söyler misiniz?” Bu güzeldir. Ama bu durumu çok yaşamamak adına hemen ilk anda, ismi öğrenir öğrenmez bu isme yoğunlaşmak ve ardından gelen cümlelerde muhakkak bu ismi kullanmaktır. SES TONU
Sesinizde bir kuvvet olmalı bir enerji olmalı. Ama bundan gürül gürül konuşmayı kastetmiyorum. Bu ses tonu birazda karşı tarafı tahlil edip ona göre belirlenir. Pozitif bir dil kullanmak mühimdir. Burada sesle birlikte dinlemeye de önemli. İnsanlar konuşulandan çok dinlenilmesine önem verir. Dikkatle dinleme beğenilen bir izlenim yaratır. Şüphesiz bu yazı eksik kalmıştır. Ama en azından giriş olarak değerlendirebilirsiniz. Sonra yine devam ederiz.
İzlenimin yüzde 7’si kişinin söylediklerine, yüzde 8’i nasıl söylediğinize ve yüzde 55’i karşı tarafın nasıl göründüğüne bakar. Demek oluyor ki ilk izlenimde görüntüye çok dikkat etmelisiniz. Şüphesiz burada sadece kıyafetten değil, jestten duruşa birçok hususa dikkat etmeliyiz. Hazırlık önemlidir. İsterse boşa gitsin, hazırlık yapmalı. Dakik olmak önemlidir. Gerektiğinden önceden gidin. Açıkçası kendimizi takdim ederken özensiz davranıyoruz. İlk birkaç dakikanın çok önemli olduğunu unutuyoruz. İlk izlenimi değiştirmekte zorlanıyoruz. BEDEN DİLİNDE BUNLARA DİKKAT
Evvela çok geniş bir konu. Peşinen söyleyeyim kollarınızı kapatmayın. Saçınızla, elbisenizle oynamayın, absürt el kol hareketleri yapmayın. Kişilerle aranızda fiziki bir mesafe bırakarak konuşun. Biriyle tanışırken, tanıştırılırken göz temasını aman kaçırmayın. Dik duruş önemlidir. Ama bununla birlikte rahatlık da yansıtmalıdır. Bu anlamda gülümseme, nefes alışı dengede tutma insanı rahatlatır. Göz temasında Kiklops yani tek gözlü dev tekniğinden hareketle göz bebeklerine değil de, kaşların ortasına bakılmalıdır. ELBİSEYE ÖVGÜ OLUR MU?
Görüntünüzün önemli kısmı ne giyindiğinizle ilgilidir. Kişinin kalitesi giyimiyle de belli olur. Nasıl algılanmak istiyorsanız ona gör giyinin. Nereye gidiyorsanız ona göre giyinin. Bir iş görüşmesiyse oranın giyim tarzını önceden öğrenin. Aşırılık ne giyimde ne takıda iyi değildir. Kıyafet deyince bu hususta gözüme en çok batan kıyafete yapılan övgülerdir. “Muhteşem bir ceket” demek yanlıştır. Övgü insana olur. Övgüyü alan sizseniz sadece teşekkür etmelisiniz. Uzatmamalısınız. Herhalde bu konuda yapılacaklardan en iyisi bilen birilerinden destek almaktır. Kumaştan renge, bedeninizden taşımanıza hepsi ayrı bir konu. Ona keza aksesusarları da gözden kaçırmamalı. Hele ayakkabılar, bakılmadığı sanılsa da hep göz önündedir. Şık ve temiz olması önemlidir. BİR KIL ÇOK ŞEYE MALOLUR
Saçlar, makyaj, tırnaklar önemsenmeli. Afedersiniz ama bir kıl çok şeyi değiştirebilir. Mesela şahsen ben koku cahili bir insanım ama naçizane önerim muhatabınıza hoş gelebilecek, sizi iyi yansıtan kokular seçmenizdir. Deodorant ise şarttır. Ben tabi makyajla ilgili kısma hiç girmiyorum. O ayrı bir sanat. Tırnakları ise gözden kaçırmayalım. Çirkin tırnak bir anda çok şeyi yıkıp atabilir. TOKALAŞIRKEN NE YAPALIM?
Genelde denir ki eli ilk uzatan avantajlıdır. Burada özellikle ele dikkat edelim. Mesela elinizin terli, kokulu, kuru ya da ıslak olmaması şart. Kimi insanlar ellerine çok da abartılı olmayan bir krem sürerler ki bu dokunulduğunda olumlu bir intiba bırakır. Eller tam buluşmalıdır. Muhatabın eli sımsıkı sıkılmaz, parmak uçlarından tutulmaz. Öte yandan hafifçe öne eğilmek çok hoş bir davranıştır. Birde bu el sıkışma süresi uzun olmamalıdır.
Sevgili Çanakkaleliler, bazı kişilerin selamlaşırken dokunuşlarından çok rahatsız oluyorum. Mesela elini omzuma koymasından nefret ederim. Bunun dostlukla, kardeşlikle bir ilgisi yok. Yapanlar genellikle güç gösterisi yapıyor. Bende tabi manevrayla sıyrılıyorum. Bu arada kadınlara dokunuş ki o daha da önemlidir ve seviyesi muhakkak korunmalıdır. KARTVİZİT VERİRKEN BUNU YAPIYORLAR
Daha yüksek seviyede olan kişiye tanıştırılır. Örneğin “Sayın Rektörüm, size Aynalı Çarşı esnafımızdan Ahmet beyi tanıtmak isterim.” Tabi burada dikkat ederseniz sadece Ahmet bey değil. Varsa daha detaylı bilgi sunmalı. Mesela “Çarşımızın en eski esnafı, öğrenci dostu, en güzel seramikleri satan Ahmet bey” daha iyidir.. Bakın takdim birde kartvizitle olur malumunuz. Kartivizit verirken de dikkat etmeliyiz. Ön yüzü görünür şekilde, mümkünse iki elinizle birlikte sunun. Kartvizit alıyorsanız, özenli davranın, önce karta, sonra veren kişiye bakın. Öyle özensiz, zorla, herkese kartvizit verilmez. NASILSINIZ?
Sevgili dostlar, malumunuz bu soru dillere pelesenk olmuştur. Ama bu detay beklenen bir soru değildir. Bunu cevabı olarak “Üzerinize afiyet, geçen ÇOMÜ Hastanesinde kardiyolojiye gittim, dediki….. )” şeklinde cevap olmaz. Bunu görüyorum da söylüyorum. Sonra bir diğer husus ise unvanlarla ilgilidir. Bir kişi bana geçenlerde diyor ki “Hocam ben X Partisinin İl Yönetim Kurulu Üyesi şu kişiyim”. Bu yanlış. Önce isim olur. “İsmim Gökhan Bayram. Üniversitede akademisyenim.” derim. Yani önce isim söylenir. Değerli olan odur. Sonra bu unvanlar gerekmedikçe çok ve uzun uzun anlatılmaz. HATASIZ KUL OLMAZ AMA
İlk izlenimlerde en büyük kriz isim ve unvanların söylenmesinde olur. Lakin aman dikkat bu hususta hata yapmamaya çalışın. Vahdet isimli bir kişiye Ahmet demek iyi değil. Bir müdüre, kısım şefi demek hoş değil. İsmi unutabiliriz, o halde tekrar soralım. “Afedersiniz, isminizi tekrar söyler misiniz?” Bu güzeldir. Ama bu durumu çok yaşamamak adına hemen ilk anda, ismi öğrenir öğrenmez bu isme yoğunlaşmak ve ardından gelen cümlelerde muhakkak bu ismi kullanmaktır. SES TONU
Sesinizde bir kuvvet olmalı bir enerji olmalı. Ama bundan gürül gürül konuşmayı kastetmiyorum. Bu ses tonu birazda karşı tarafı tahlil edip ona göre belirlenir. Pozitif bir dil kullanmak mühimdir. Burada sesle birlikte dinlemeye de önemli. İnsanlar konuşulandan çok dinlenilmesine önem verir. Dikkatle dinleme beğenilen bir izlenim yaratır. Şüphesiz bu yazı eksik kalmıştır. Ama en azından giriş olarak değerlendirebilirsiniz. Sonra yine devam ederiz.