Çanakkale merkezde yer alan güvenlik bakımından yarattığı sakınca yanında görüntü kirliği ve çevre sakinlerine verdiği rahatsızlık nedeniyle dikkat çeken bir kısmı yıkılmış, bir kısmı terkedilmiş metruk binalar ne olacak?
İnsanların can ve mal güvenliğini tehdit eden, çevre kirliliğine yol açan, kent estetiğine uygun olmayan metruk binalarla ilgili Kalem Gazetesine açıklamalarda bulunan Mimar İsmail Erten, rantçı zihniyetten vazgeçip, eski ve tarihi binaları koruma anlayışının değişmesi gerektiğine vurgu yaptı. Erten, “Çanakkale tarihi alanlarındaki koruma anlayışı yeni bir anlayışa ihtiyaç duyuyor. Kentine ve binasına yabancılaşan, tarihi ve kültürü sevimsiz olarak gören, değerlerini yok etmeyi düşünen ve rantiyenin elinde şekillenen bir koruma anlayışı bir an önce sona ermelidir” dedi. Mimar İsmail Erten şu ifadeleri kullandı:“Çanakkale merkezdeki eski kent merkezindeki tarihi binaların son zamanlarda gittikçe çoğalan metruklaşma halinin sorumlusu korumadan sorumlu kurumlar ile mal sahiplerindedir. Son 10 yılda Çanakkale Belediyesi başta olmak üzere ilgili kurum ve kuruluşlar bir tercih olarak koruma anlayışlarından uzaklaştı. Bu yönde çalışma yapan sivil organizasyonların ve duyarlı bireylerin çalışmalarını yok etti. Bu koruma karşıtı ve yanlış tercihler, kente ait 1994 tarihinden- 2015’lere uzanan koruma çalışmalarının bitmesine yol açtı. Bu durumun somut karşılığı, gittikçe metruklaşan, işlevini yitiren, kullanılamaz hale gelen binalardır.”
“Metruk yapıların sahiplerinin de bu görüntüde payı büyük”
“Söz konusu metruk yapıların sahiplerinin de bu durumda ilgili kurumlar kadar payı bulunur” diyen Mimar İsmail Erten, “Çanakkale kentsel sit alanı içinde iyi niyetli ve tarihi yapısıyla barışık birçok kişi binalarını restore etmiş ve yeni yaşamına uygun fiziki düzenlemeler ile kente kazandırmıştır. Yapılmayan ve şu anda metruk olan binaların büyük bölümü rant beklentisi olan kesimlere aittir. Yani binasıyla barışık olmayan, yıkılıp yeni bina yapma talebinde olan ve yeni binanın daha büyük ve daha yüksek olacağı beklentisi taşıyan rantiye kesimlerine aittir. Birçoğuyla yaptığımız diyalogda, bunların mümkün olamayacağını, özellikle tescilli bina ve bitişiğindeki yapıların hepsinin tescil ve tespitlerinin yapıldığı, bina yıkılsa bile aynısını yapmanın mümkün olacağını ifade ettik. Fakat kent rantı maalesef her şeyin önüne geçiyor, koruma anlayışını diri tutacak ve geliştirecek kurumların da boş vermişliği bu rantiye kesiminin cesaretlenmesine yol açıyor. Çanakkale tarihi alanlarındaki koruma anlayışı yeni bir anlayışa ihtiyaç duyuyor. Kentine ve binasına yabancılaşan, tarihi ve kültürü sevimsiz olarak gören, değerlerini yok etmeyi düşünen ve rantiyenin elinde şekillenen bir koruma anlayışı bir an önce sona ermelidir. Tıpkı eskiden olduğu gibi, katılımcı, iyi yönetişim tercihiyle bütün kesimleri içine alacak bir koruma anlayışı canlanmalıdır. Bu katılımcı anlayışın, evrensel ve çağdaş koruma anlayışıyla evrensel ve çağdaş koruma anlayışıyla kentin mekan ve binalarına yön vereceği aşikardır” dedi.
İnsanların can ve mal güvenliğini tehdit eden, çevre kirliliğine yol açan, kent estetiğine uygun olmayan metruk binalarla ilgili Kalem Gazetesine açıklamalarda bulunan Mimar İsmail Erten, rantçı zihniyetten vazgeçip, eski ve tarihi binaları koruma anlayışının değişmesi gerektiğine vurgu yaptı. Erten, “Çanakkale tarihi alanlarındaki koruma anlayışı yeni bir anlayışa ihtiyaç duyuyor. Kentine ve binasına yabancılaşan, tarihi ve kültürü sevimsiz olarak gören, değerlerini yok etmeyi düşünen ve rantiyenin elinde şekillenen bir koruma anlayışı bir an önce sona ermelidir” dedi. Mimar İsmail Erten şu ifadeleri kullandı:“Çanakkale merkezdeki eski kent merkezindeki tarihi binaların son zamanlarda gittikçe çoğalan metruklaşma halinin sorumlusu korumadan sorumlu kurumlar ile mal sahiplerindedir. Son 10 yılda Çanakkale Belediyesi başta olmak üzere ilgili kurum ve kuruluşlar bir tercih olarak koruma anlayışlarından uzaklaştı. Bu yönde çalışma yapan sivil organizasyonların ve duyarlı bireylerin çalışmalarını yok etti. Bu koruma karşıtı ve yanlış tercihler, kente ait 1994 tarihinden- 2015’lere uzanan koruma çalışmalarının bitmesine yol açtı. Bu durumun somut karşılığı, gittikçe metruklaşan, işlevini yitiren, kullanılamaz hale gelen binalardır.”
“Metruk yapıların sahiplerinin de bu görüntüde payı büyük”
“Söz konusu metruk yapıların sahiplerinin de bu durumda ilgili kurumlar kadar payı bulunur” diyen Mimar İsmail Erten, “Çanakkale kentsel sit alanı içinde iyi niyetli ve tarihi yapısıyla barışık birçok kişi binalarını restore etmiş ve yeni yaşamına uygun fiziki düzenlemeler ile kente kazandırmıştır. Yapılmayan ve şu anda metruk olan binaların büyük bölümü rant beklentisi olan kesimlere aittir. Yani binasıyla barışık olmayan, yıkılıp yeni bina yapma talebinde olan ve yeni binanın daha büyük ve daha yüksek olacağı beklentisi taşıyan rantiye kesimlerine aittir. Birçoğuyla yaptığımız diyalogda, bunların mümkün olamayacağını, özellikle tescilli bina ve bitişiğindeki yapıların hepsinin tescil ve tespitlerinin yapıldığı, bina yıkılsa bile aynısını yapmanın mümkün olacağını ifade ettik. Fakat kent rantı maalesef her şeyin önüne geçiyor, koruma anlayışını diri tutacak ve geliştirecek kurumların da boş vermişliği bu rantiye kesiminin cesaretlenmesine yol açıyor. Çanakkale tarihi alanlarındaki koruma anlayışı yeni bir anlayışa ihtiyaç duyuyor. Kentine ve binasına yabancılaşan, tarihi ve kültürü sevimsiz olarak gören, değerlerini yok etmeyi düşünen ve rantiyenin elinde şekillenen bir koruma anlayışı bir an önce sona ermelidir. Tıpkı eskiden olduğu gibi, katılımcı, iyi yönetişim tercihiyle bütün kesimleri içine alacak bir koruma anlayışı canlanmalıdır. Bu katılımcı anlayışın, evrensel ve çağdaş koruma anlayışıyla evrensel ve çağdaş koruma anlayışıyla kentin mekan ve binalarına yön vereceği aşikardır” dedi.