Bu hafta ne yazsam acaba? Sabah yürüyüş yaptığım, sahilde seyrettiğim ayak izlerinden başlasam mesela. Eminim şiirsel bir yazı olur. Hele denize doğru bakıp gün doğumuyla yeni hareketlenen renkli kıpırtılardan bahsetsem anlatmakla bitmez. Boğaza yeni giriş yapmış gemilerden birinin dumanı o kadar heybetli ki yanıyor sanmıştım. Erken saatlerde güneşin ilk ışıklarının vurduğu pencerelerden yansıyan kehkeşanlar da çok güzel. Ama kim bilir kaç defa yazdım. Şairlerden bile örneklendirdim üstelik. “Akşam nalburları pencerelerden madeni paralar gösteriyorlar” diye. Sahilde öbekler oluşturmuş yanık odun renkli yosunlar arasında kıyıya vurmuş minik, pembe renkli deniz yıldızları vardı. Yakından bile inceledim. ‘Acaba neden kıyıya vurdular’ diye. Ama şimdi bunlardan söz etmenin yeri değil.
Bu hafta okuduklarımdan çok güzel ve etkili sentezler çıktı. Hangi yazarlar ve ya filozoflar kimlerden ne şekil etkilenmişler, edindiklerini nasıl dönüştürüp güncellemişler diye yaptığım çapalamada (derinlemesine kazı gibi yapılan okuma) kimi zaman kaynağın başına kadar ulaştım. Keyif verici bir serüvendi. Öğreticiydi de üstelik. Tüm bunlardan uzun uzadıya bahsetsem hem özellikle gençler için ilham verici olurdu hem de kendime özel not bırakmış olurdum. Zaten tüm bu yazı serüvenime; araştırdıklarımı ve düşündüklerimi bir günlük gibi biriktirmek için kalkışmadım mı? Nihai amacıma da uygun olurdu. Ancak mecburen deneme gibi olur. Bu gün deneme modumda değilim.
Şu sorumsuz insanlardan, güruhların seçimlerinden, seçilenlerin istismarından, adam kayırmacılığın bir nevi düzen haline geldiğinden, bunu fırsatçı, oportunist toplumun bizzat kendisinin pekiştirdiğinden, böyle topluluklarda da demokratik sistemin istismara açık olacağından filan bahsedebilirdim. Ama siyasetten öylesine bunaldık ve bunaltıldık ki.... siyasetin içine direk çekilen ve her şey ondan ibaretmiş gibi davranılan başka bir toplum daha var mıdır merak ediyorum. Hal böyleyken siyaset konuşmakta istemiyorum yazmak ta...
Ben hikayeleri, hikayemsi düz yazıları, şiirsel metinleri yazmayı severim. Ama onlar da kendiliğinden size gelip somutlaşırsa güzel olur kanımca. Zorlama kurmacalar hep bir eğretilik ve naylon kokar. Siz şimdi şöyle düşünseniz haklı olurdunuz. “şu yazar çizer tayfası amma da nanemolla ve pimpirik. Yazıverse de kurtulsak.” Haklısınız. Aslında çoğu şeyi sırf ondan kurtulmak için yazdığım olur. Bir şeyleri de fazlaca yazarsam yaşadığımı sanıyor olmalıyım ki sonunda yapmıyorum. Belki yaşamaya zaman kalmadığındandır. Kazancakis’in Zorba romanında olduğu gibi... Zorba şöyle diyordu: “ Biliyor musun patron. Yazanların yaşamaya, yaşayanların da yazmaya zamanı olmaz”. Belki bu yüzden her şeyi yazmamalı ve ben de bazen yazmam.
Hayat pahalılığından hepimiz mucit olduk. Bir çoğumuz kendi içkisini yapmak için kitler edinip formüller öğrenmekten kimyager oldu. İşe yarar artık malzeme bulur muyuz acaba diye çöplüklere bakar olduk. Bu durumdan yakınan yazılara başlasam bitmek bilmez. Ayrıca zaten moral lazım gelen, umudun birinin bin para olduğu böyle zamanlarda bir de benim umudu bulandırmamın kime ne yararı olur ki... Bu yüzden yakınma yazıları da yazmayacağım.
Mahalle yanarken saçını tarayan o.puya benzememek için çiçekli böcekli, baharlı bir sürü metinle methiye düzmenin de bir anlamı olmayacağından bu hafta hiç bir şey yazmamaya karar verdim. Evet iyisi mi bu hafta bir şey yazmayayım. Haftaya bir şeyler yazmak istersem tekrar aynı satırlarda buluşmak ümidiyle... hoşça kalın.
YAZARLAR
Yayınlanma: 31 Ocak 2023 - 09:00
NE YAZSAM
Bu hafta ne yazsam acaba? Sabah yürüyüş yaptığım, sahilde seyrettiğim ayak izlerinden başlasam mesela
YAZARLAR
31 Ocak 2023 - 09:00
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir