Merhaba sevgili okurlar, nasılsınız? Bugün size normalde “çoklu kişilik” tanısı konulan insanlar için kullanılan bir kavramdan bahsetmek istiyorum: Dissosiyatif.
Dissosiyatif, psikolojik olarak kendinizden koptuğunuzda meydana gelir. Sizi bir buza çevirebilir ya da içten içe eritebilir ve hatta kendinizi bedeninizden kopmuş gibi hissedebilirsiniz.
Bu bozukluğun temel özelliği, psikolojik nedenlerle ortaya çıkan bellek, bilinç, kimlik bilgisi veya çevrenin algılanmasının kaybıdır. Herhangi bir beyin hasarı söz konusu değildir. Belirtiler bir maddenin ya da genel tıbbi bir durumun doğrudan fizyolojik etkilerine bağlı değildir. Bu bozukluğun nedeni bireyde ciddi bir ruhsal travma yaratan bir olaydır (örneğin, fiziksel ya da cinsel suistimal, taciz). Bu olay yakın bir zamanda olmuş ya da çocukluk çağında yaşanmış da olabilir.
Dissosiyatif, doğal bir savunmadır ve kendinizden bilinçli şekilde uzaklaşma şeklinde olabilir. Duygusal kaçışın ilkel bir türüdür ve özellikle de güvensiz bir ortamdaki çocuklar için tehdit ve korku karşısında gösterilen çok yaygın psikolojik bir savunmadır. Dissosiyatifi otomatik bir kapatma vanası olarak düşünebilirsiniz. Yanlış olanı düzeltmez ama duygusal açıdan bunalmanızı engeller.
Kendinizden ayrılma hali sizi pasif ve duygusal yönden kontrole açık bir hale getirir.
Kendinden kopma hali ve kökleri
Dissosiyatif ve kendinden kopma hali, içgüdüsel olarak bir tehlikeyle başa çıkma yollarımızdan biridir. Hayvanın, avcıdan kaçamayacak kadar ona yakın olduğunu fark ettiğinde yaptığı ölü taklidi gibidir. Duygularınızın buz kesmesi, belirsizlik veya insiyatif kaybı gibi trans benzeri bir haldir. Ne söyleyeceğinizi ya da ne yapacağınızı düşünemezsiniz. Herkes, kendini kapatma halini deneyimlemiştir hatta aşırı stres altında dissosiyatif kopukluk nedeniyle bazı insanlar kendilerini bedenlerinden çıkmış gibi hissedebilirler. Sanki bedenlerinin dışında, havada süzülüyor ve kendilerini izliyor gibi…
Dissosiyatif, bizi travmatik ağrı, yaralanma ve kaybın sarsıcı seviyelerinden korur. Bazen kendinizden uzaklaşmak ve hiçbir şey hissetmemek bir lütuftur. Örneğin bireyin kendinden kopma biçimleri acıya odaklanmadan hayatta kalmak için savaşmasına yardımcı olabilir. Aynı şekilde matemli bir kişi uyuşmuş, yani kapalı moda geçerek inanılmaz kayıplara dayanabilir. Yalnız bu kayıplar karşısında girilen kapanma modu ileride daha büyük sorunlara yol açabiliyor insanlar acısını yaşayabilmeli… Bizdeki yas evlerinde ölenin arkasından ağlanmaz denir üstelik öyle yabancılardaki gibi “ O seni böyle görmek istemezdi.” Şeklinde de değil “ Sen burda ağlıyorsun ya o da cehennemde yanıyor.” Şeklinde. Hele bunu çocuklara yapıyorlar ya… Zaten çocuk neyin ne kadar farkında belli değil bir acısını yaşayacak ona gelip de “ Sen burda ağlıyorsun ya Allah da ananı/babanı cehennemde yakacak.” Demenin ne anlamı var… Çocuğa neden böyle bir sorumluluk yüklüyorsun? Ayrıca böyle söylemlerle insanları dinden de soğutursunuz… Kırıcı yorumlara ya da mantıksız isteklere cevaben ne söyleyeceğinizi düşünemiyorsanız, küçük ölçekte dissosiyasyon yaşayabilirsiniz. Biraz şok içinde olabilir ve düşünemeyebilirsiniz. Dissosiyatifi aileniz veya yakınlarınız yüzünden erken yaşta öğrenmiş olabilirsiniz. Kısa süreli öfkelenen ya da sizi duygusal açıdan terk eden bir aile üyesi veya üyeleriyle başa çıkabilmek için duygularınızla bağlantınızı kesmeniz gerekmiş olabilir. Çocuklar, kendi benliklerinden kopmanın acıyı nasıl uzaklaştırdığını keşfettiklerinde, bunu gitgide küçük bir tehdit olarak kullanabilirler. Bir süre sonra kendi içsel deneyimlerine yabancılaşırlar. Onları korkutan ve inciten şeylerden uzaklaşmak yerine tüm duyguları o kadar körelir ki yaşamı gerçek haliyle algılamamaya başlarlar. Kendinizden kopmamanız önemli, bir kere kendinizden kopmaya başladığınızda artık yaşananlar karşısında seçim yapamaz hale gelirsiniz. Bu nedenle kopuş anını fark etmeyi ve engellemeyi öğrenmek çok önemlidir.
Sevgiyle kalın…
Dissosiyatif, bizi travmatik ağrı, yaralanma ve kaybın sarsıcı seviyelerinden korur. Bazen kendinizden uzaklaşmak ve hiçbir şey hissetmemek bir lütuftur. Örneğin bireyin kendinden kopma biçimleri acıya odaklanmadan hayatta kalmak için savaşmasına yardımcı olabilir. Aynı şekilde matemli bir kişi uyuşmuş, yani kapalı moda geçerek inanılmaz kayıplara dayanabilir. Yalnız bu kayıplar karşısında girilen kapanma modu ileride daha büyük sorunlara yol açabiliyor insanlar acısını yaşayabilmeli… Bizdeki yas evlerinde ölenin arkasından ağlanmaz denir üstelik öyle yabancılardaki gibi “ O seni böyle görmek istemezdi.” Şeklinde de değil “ Sen burda ağlıyorsun ya o da cehennemde yanıyor.” Şeklinde. Hele bunu çocuklara yapıyorlar ya… Zaten çocuk neyin ne kadar farkında belli değil bir acısını yaşayacak ona gelip de “ Sen burda ağlıyorsun ya Allah da ananı/babanı cehennemde yakacak.” Demenin ne anlamı var… Çocuğa neden böyle bir sorumluluk yüklüyorsun? Ayrıca böyle söylemlerle insanları dinden de soğutursunuz… Kırıcı yorumlara ya da mantıksız isteklere cevaben ne söyleyeceğinizi düşünemiyorsanız, küçük ölçekte dissosiyasyon yaşayabilirsiniz. Biraz şok içinde olabilir ve düşünemeyebilirsiniz. Dissosiyatifi aileniz veya yakınlarınız yüzünden erken yaşta öğrenmiş olabilirsiniz. Kısa süreli öfkelenen ya da sizi duygusal açıdan terk eden bir aile üyesi veya üyeleriyle başa çıkabilmek için duygularınızla bağlantınızı kesmeniz gerekmiş olabilir. Çocuklar, kendi benliklerinden kopmanın acıyı nasıl uzaklaştırdığını keşfettiklerinde, bunu gitgide küçük bir tehdit olarak kullanabilirler. Bir süre sonra kendi içsel deneyimlerine yabancılaşırlar. Onları korkutan ve inciten şeylerden uzaklaşmak yerine tüm duyguları o kadar körelir ki yaşamı gerçek haliyle algılamamaya başlarlar. Kendinizden kopmamanız önemli, bir kere kendinizden kopmaya başladığınızda artık yaşananlar karşısında seçim yapamaz hale gelirsiniz. Bu nedenle kopuş anını fark etmeyi ve engellemeyi öğrenmek çok önemlidir.
Sevgiyle kalın…