Arap müziğinin kraliçesi, Orta Doğu topraklarının divası Feyruz…
Feyruz Ortadoğu topraklarında yaşayanlara barışı anlatmak istedi. Haksızlıklara karşı dimdik ayakta durmayı öğretti. Peki bu hayat felsefesini insanlara nasıl mı aşıladı? Barışı anlatan, güçlükler ile nasıl savaşabileceğini öğreten şarkıları vardı Feyruz’un.
Dillerden düşmeyen akıllara kazınan şarkıları ile tüm Dünya’ya örnek olacak yeryüzündeki bizlere lütuf olarak gönderilen bu sanatçının biraz hayatını incelemeye ne dersiniz? O zaman bir alt satıra geçelim… Arap müziği denildiğinde ilk akla gelen isimlerden biri çok kıymetli Ümmü Gülsüm ve Feyruz’dur. Feyruz, asıl adı ile Nouhad Haddad, Mardinli Wadi Haddad ile Lübnanlı Maruni Liza Alboustani’nin ilk kızları olarak 21 Kasım 1935’te Jabal Al Arz’da, Lübnan’da doğmuştur. Mardin’den Beyrut’a yerleştikten sonra müzik hayatına atılan Feyruz, Lübnan’ın ünlü kasetçilerinden, bestekarlarından olan Mohamed Flayfel ile meşk ederek kendi birikimine birikim ekleme fırsatı bulmuştur. Müzik eğitimi temelini attıktan sonra yolu Rahbani kardeşler ile kesişmiştir.
Arap ve Batı toplumunda yaptıkları iyi müziklerle tanınan Rahbani kardeşler, Feyruz’un yorumlayabileceği şarkılar bestelemeye başlamış, şimdilerde Feyruz’un en tanınan şarkılarından biri olan “Nehna Wel Amar Jiran”, Rahbani kardeşlerin düzenlemesi ile ilk çıkış şarkısı olmuştur. Bu hikaye aslında tüm tanınan sanatçıların ortak hikayesidir. Ellerinden birinin tutması ile bir yere gelmek bu camiada şarttır.
Sadece Arap kültürü ve toprakları ile sınırlı kalmadı Feyruz. Sesi ve yorumu o kadar kusursuzdu ki Batı dünyasında kendini tanıtması alıştırması için zaman ve çaba göstermedi. Büyük sanatkarların yer aldığı sahne platformlarında, bilmediği şehir ve kültürlerde konserler verdi. Kendini sadece şarkıları ile sevdirdi. Tabi Feyruz’un amacı kendini sevdirmesi değil insanların birbirini sevmesiydi. Arap topraklarında yaşayan halk ona bir isimverildi. Kadife gibi sesi ile kendine aşık eden sanatçının artık bir sahne adı vardı. ‘’Turkuaz’’ yani Feyruz…
Halkın bu kadar sevmesi hatta o kadar değer vermelerine istinaden kendisine isim vermelerinin tek bir nedeni var değerli okurlar. Ne mi?
1969 yılında, Cezayir Başkanı Houari Boumedienne huzurunda özel konsere çıkmaması nedeniyle altı ay boyunca Lübnan radyo istasyonlarında Feyruz şarkıları zamanında yasaklanmıştır. Bu olay, dediğim gibi sanatçı ve halkın arasındaki köprüyü sağlamlaştırıp popülaritesinin artmasına sebep olmuştur. Feyruz açıklamasında her zaman her ülke ve bölgede halklara şarkı söyleyeceğini ancak asla bir birey için şarkı söylemeyeceğini belirtmiştir. Müzik ile kalmayan Feyruz, kendisini sinema sektöründe de göstermiştir. Oyunculuk yeteneği tüm izleyenlerin ağzını açık bırakmıştır. Yusuf Şahin'in Bayya’ al-Khawatim, Henry Barakat'ın Safar Barlik ve Bint al-Haris filmlerinde rol almış, birçok filmden teklif gelse de kendisini her daim halka buluşmasının tek aracısı olarak müziği gördüğü için teklifleri reddetmiştir.
Doğduğu yer Lübnan’da iç savaşın çıkması ile halkın bir çoğunluğu topraklarından ayrılmak zorunda kalmıştır. Barışın, özgürlüğün sesi olan Feyruz, sadece bu savaş için ülkesine dönmesi ile birlikte Lübnanlılar için umut ışığı tekrar doğmuştur. Feyruz Ortadoğu’da insanlara direnmeyi, hayata dört elle sarılmayı, haksızlıklar karşısında dimdik durmayı şarkılarında kadife sesiyle duyurmuştur. Bir sanatkarın savaşı dahi durdurabilmesi, insanların fikirlerini değiştirmesi, tüm halka güvenini kazandırması çok zordur. Zaten sanatkâr kelimesinin fiilen anlamı sadece eser icra etmek değildir. Halkına faydalı olacak, yüzü güldürecek, sevindirecek işler yapması ile bir bütün olacaktır. Feyruz benim çok önem taşımaktadır. Eminim bu yazıyı okuyup kendisini dinlediğinizde sizler içinde büyük bir önem taşıyacaktır. Çünkü Feyruz bir şaheserdir…
Feyruz Ortadoğu topraklarında yaşayanlara barışı anlatmak istedi. Haksızlıklara karşı dimdik ayakta durmayı öğretti. Peki bu hayat felsefesini insanlara nasıl mı aşıladı? Barışı anlatan, güçlükler ile nasıl savaşabileceğini öğreten şarkıları vardı Feyruz’un.
Dillerden düşmeyen akıllara kazınan şarkıları ile tüm Dünya’ya örnek olacak yeryüzündeki bizlere lütuf olarak gönderilen bu sanatçının biraz hayatını incelemeye ne dersiniz? O zaman bir alt satıra geçelim… Arap müziği denildiğinde ilk akla gelen isimlerden biri çok kıymetli Ümmü Gülsüm ve Feyruz’dur. Feyruz, asıl adı ile Nouhad Haddad, Mardinli Wadi Haddad ile Lübnanlı Maruni Liza Alboustani’nin ilk kızları olarak 21 Kasım 1935’te Jabal Al Arz’da, Lübnan’da doğmuştur. Mardin’den Beyrut’a yerleştikten sonra müzik hayatına atılan Feyruz, Lübnan’ın ünlü kasetçilerinden, bestekarlarından olan Mohamed Flayfel ile meşk ederek kendi birikimine birikim ekleme fırsatı bulmuştur. Müzik eğitimi temelini attıktan sonra yolu Rahbani kardeşler ile kesişmiştir.
Arap ve Batı toplumunda yaptıkları iyi müziklerle tanınan Rahbani kardeşler, Feyruz’un yorumlayabileceği şarkılar bestelemeye başlamış, şimdilerde Feyruz’un en tanınan şarkılarından biri olan “Nehna Wel Amar Jiran”, Rahbani kardeşlerin düzenlemesi ile ilk çıkış şarkısı olmuştur. Bu hikaye aslında tüm tanınan sanatçıların ortak hikayesidir. Ellerinden birinin tutması ile bir yere gelmek bu camiada şarttır.
Sadece Arap kültürü ve toprakları ile sınırlı kalmadı Feyruz. Sesi ve yorumu o kadar kusursuzdu ki Batı dünyasında kendini tanıtması alıştırması için zaman ve çaba göstermedi. Büyük sanatkarların yer aldığı sahne platformlarında, bilmediği şehir ve kültürlerde konserler verdi. Kendini sadece şarkıları ile sevdirdi. Tabi Feyruz’un amacı kendini sevdirmesi değil insanların birbirini sevmesiydi. Arap topraklarında yaşayan halk ona bir isimverildi. Kadife gibi sesi ile kendine aşık eden sanatçının artık bir sahne adı vardı. ‘’Turkuaz’’ yani Feyruz…
Halkın bu kadar sevmesi hatta o kadar değer vermelerine istinaden kendisine isim vermelerinin tek bir nedeni var değerli okurlar. Ne mi?
1969 yılında, Cezayir Başkanı Houari Boumedienne huzurunda özel konsere çıkmaması nedeniyle altı ay boyunca Lübnan radyo istasyonlarında Feyruz şarkıları zamanında yasaklanmıştır. Bu olay, dediğim gibi sanatçı ve halkın arasındaki köprüyü sağlamlaştırıp popülaritesinin artmasına sebep olmuştur. Feyruz açıklamasında her zaman her ülke ve bölgede halklara şarkı söyleyeceğini ancak asla bir birey için şarkı söylemeyeceğini belirtmiştir. Müzik ile kalmayan Feyruz, kendisini sinema sektöründe de göstermiştir. Oyunculuk yeteneği tüm izleyenlerin ağzını açık bırakmıştır. Yusuf Şahin'in Bayya’ al-Khawatim, Henry Barakat'ın Safar Barlik ve Bint al-Haris filmlerinde rol almış, birçok filmden teklif gelse de kendisini her daim halka buluşmasının tek aracısı olarak müziği gördüğü için teklifleri reddetmiştir.
Doğduğu yer Lübnan’da iç savaşın çıkması ile halkın bir çoğunluğu topraklarından ayrılmak zorunda kalmıştır. Barışın, özgürlüğün sesi olan Feyruz, sadece bu savaş için ülkesine dönmesi ile birlikte Lübnanlılar için umut ışığı tekrar doğmuştur. Feyruz Ortadoğu’da insanlara direnmeyi, hayata dört elle sarılmayı, haksızlıklar karşısında dimdik durmayı şarkılarında kadife sesiyle duyurmuştur. Bir sanatkarın savaşı dahi durdurabilmesi, insanların fikirlerini değiştirmesi, tüm halka güvenini kazandırması çok zordur. Zaten sanatkâr kelimesinin fiilen anlamı sadece eser icra etmek değildir. Halkına faydalı olacak, yüzü güldürecek, sevindirecek işler yapması ile bir bütün olacaktır. Feyruz benim çok önem taşımaktadır. Eminim bu yazıyı okuyup kendisini dinlediğinizde sizler içinde büyük bir önem taşıyacaktır. Çünkü Feyruz bir şaheserdir…