Özgüven kişinin kendi becerilerinin, sınırlarının ve yeteneklerinin gerçekçi bir şekilde farkında olma halidir. Kişinin kendine yönelik olumlu tutum içerisinde olması, kendini tanıması, kendisi ve çevresiyle barışık olması, yapabileceğine inanması, olumlu ve olumsuz yönlerinin farkında olması demektir. Kısaca kişinin kendi gücüne olan güvenidir. Kişi kendi gücüne ne ölçüde güvenirse o ölçüde başarılı olacaktır. Özgüvenli olmak insanın hayata daha pozitif bakabilmesinde ve dışarıdan gelen negatifliklerin etkisinde kalmamasında etkilidir. Dolayısıyla insana motivasyon sağlar ve bunun sonucun da başarı getirir. Özgüven eksikliği sorunu yaşayan kişiler kendisinden memnun olmadığından sürekli kendi kusurlarına, zayıflıklarına ve hatalarına odaklanır. Kendi güçlü yanlarını, olumlu özelliklerini ve becerilerini göz ardı etme eğilimde olduğundan sıkılgan bir ruh hali içerisinde olurlar. Özgüven eksikliğinde kişi kendisinden şüphe duyar, pasifleşir, boyun eğer, aşırı uyum gösterir, yalnız hisseder, eleştirilere karşı hassas olur, güvensiz hisseder, sevilmediğini hisseder ve aşağılık duygusuna sahip olur. Genel olarak “Ben bunu yapamam, bunu başaramam, ben yetersizim” gibi düşüncelere sahiptir. Aşırı yüksek özgüven her şeyi yapabilirim demek değildir. Aksine kişi sadece olumlu taraflarına odaklanır ve insan olmanın parçası olan mükemmel olmama göz ardı eder. Aslında olması gereken sağlıklı özgüven oluşturmaktır. Sağlıklı özgüven kendimizle ve çevremizle barışık olmamız anlamına gelmektedir. Bu yüzden özgüven insanların ruh sağlığı açısından büyük bir öneme sahiptir.
Özgüven yaşamın ilk yıllarından itibaren yavaş yavaş gelişir, ailemizin ve çevremizin bize karşı davranışları ile oluşmaya başlar. Kişi yaşamın ilk zamanlarında ebeveynlerini gözlemleyerek onların davranışlarını kendine örnek alır. Dolayısıyla özgüven üzerinde, ebeveynin önemli rolü vardır. Demokratik ebeveyn tutumuyla yetişen kişilerin sağlıklı özgüveni olurken otoriter ebeveyn tutumuyla yetişen kişilerin özgüven gelişimi olumsuz yönde etkilenir. Yapılan her yanlışta çocuğu eleştirmek, suçlamak, cezalandırmak ve kıyaslamak gibi davranışlar çocuğun kendisine güvensiz bir yapı oluşturur. Böylece çocuk başarılı olamayacağına sürekli yanlış yapacağına dair bir korkuya kapılır. Bununla birlikte, okul döneminde zorbalığa maruz kalmak ya da sağlıksız ilişkiler gibi faktörler özgüveni olumsuz etkileyebilir. Sonuç olarak, kişi kendisi hakkında olumsuz düşünmeye başlar.
Özgüven eksiliği yaşayan kişiler; genelde kendini yetersiz, değersiz ve başarısız hisseder, hayır demekte zorlanır, ilişkilerine sınır koymakta zorlanır, içe kapanır, başkalarına çok ihtiyaç duyar, dış görünüşünü beğenmez, eleştirilere karşı hassas olur, karar vermekte zorlanır, olumlu yönlerini görmezden gelir ve sosyal ortamlardan kaçar. Bununla birlikte depresyon, sosyal fobi, duygusal yeme ve anksiyete gibi sorunlara yol açabilmektedir. Uzm. Klinik Psikolog Duygu Engin
www.psikologduyguengin.com
Özgüven yaşamın ilk yıllarından itibaren yavaş yavaş gelişir, ailemizin ve çevremizin bize karşı davranışları ile oluşmaya başlar. Kişi yaşamın ilk zamanlarında ebeveynlerini gözlemleyerek onların davranışlarını kendine örnek alır. Dolayısıyla özgüven üzerinde, ebeveynin önemli rolü vardır. Demokratik ebeveyn tutumuyla yetişen kişilerin sağlıklı özgüveni olurken otoriter ebeveyn tutumuyla yetişen kişilerin özgüven gelişimi olumsuz yönde etkilenir. Yapılan her yanlışta çocuğu eleştirmek, suçlamak, cezalandırmak ve kıyaslamak gibi davranışlar çocuğun kendisine güvensiz bir yapı oluşturur. Böylece çocuk başarılı olamayacağına sürekli yanlış yapacağına dair bir korkuya kapılır. Bununla birlikte, okul döneminde zorbalığa maruz kalmak ya da sağlıksız ilişkiler gibi faktörler özgüveni olumsuz etkileyebilir. Sonuç olarak, kişi kendisi hakkında olumsuz düşünmeye başlar.
Özgüven eksiliği yaşayan kişiler; genelde kendini yetersiz, değersiz ve başarısız hisseder, hayır demekte zorlanır, ilişkilerine sınır koymakta zorlanır, içe kapanır, başkalarına çok ihtiyaç duyar, dış görünüşünü beğenmez, eleştirilere karşı hassas olur, karar vermekte zorlanır, olumlu yönlerini görmezden gelir ve sosyal ortamlardan kaçar. Bununla birlikte depresyon, sosyal fobi, duygusal yeme ve anksiyete gibi sorunlara yol açabilmektedir. Uzm. Klinik Psikolog Duygu Engin
www.psikologduyguengin.com