Bir gün gelecek hep birlikte pişman olacağız. Dün ve bu gün yapmadıklarımız bizi pişmanlık ile sınayacak.
Kısa hayatımızı uzun planlar ile yaşanamaz hale getiren bizlerin pişmanlıkları geç kalmışlıkla çarpacak yüzümüze. Çocuğumuzun küçücük ellerini zamanında tutamamanın ya da babamıza “seni seviyorum baba” diyememenin pişmanlığı. Belki de yüreğini açamamaktan sebep kaçırılan aşkların pişmanlığı, kim bilir?
Yanlış meslek seçimine yada yanlış eş seçimine rağmen zaman içinde meydana gelen yalancı başarılar ile zaman içinde keşke demeyi erteleyebiliriz belki ama yıllar asla hatayı affetmez. Gün gelir ve pişmanlıklar başlar.
Ben futbolcu olacaktım
Ben yazar olacak adamdım
Ben dünyayı gezecektim
Ben Mısır Piramitlerinin sırrını çözecektim
Ben Ben Ben... Ancak ne olursa olsun hayatı yaşarken alınan tatlar, dünyaya gelen güzel çocuklar o pişmanlıkları hafif tebessümlerle yaşatır insana. Çünkü zamanın zembereği boşaldığında artık geriye dönmek imkansızdır. Hani o şarkının sözleri gibidir artık kalan zaman insan için; “bu son fasıldır ey ömrüm
Nasıl geçersen geç” Yaşadığımız bu pişmanlıklara rağmen tüm insanlık olarak tecrübelerimizi sadece felsefe yaparken kullanıp, genç neslimize aktarmıyoruz. Eğitim ve öğretim alanın tek düze ezber bir eğitim modeli ile gençlerimizi hayat karşısında hep mağlup olarak zamanın akışına bırakıyoruz. Bizim pişmanlıklarımızdan çocuklarımız da paylarını alıyorlar tıpkı bizlerin de büyüklerimizin pişmanlıklarından pay almamız gibi. Ben bu konuda hep atak davranmaya çalışanlardanım. Kızımla tecrübelerimi paylaşmak ve O’na hayatı tanıtmak hep hedefim oldu. Bu sayede en azından iletişimi kaybetmeyen baba kız olabilmeyi başardık. Ancak bu da yetmiyor. Hayat bazen ebeveyne göstermediği yüzünü çocuğa gösterebiliyor. Yani her birey, hayatın tüm deminden nasibini alıp pişmiyor. Bu yüzden de toplumsal eğitim sistemimizde tüm toplumun tecrübelerini çocuklarımıza aktaracak bir öğretiye yer vermemiz şart. Peki ama nedir bizi engelleyen. Tek düze ve kullanışlı insanlar modeli niçin yaratılıyor ezber eğitim ile. Kime ne faydası olabilir ki bu tip kukla insanların. Tabi ki sadece sermaye sahibi dünya liderlerine yarar bu şekilde tek tip modeller. Üç kuruş için günün on iki saatini yolda ve iş yerinde geçiren kuklalar ancak dünya fabrikasının insan sanayiinde kullanılabilirler. Büyük bir akıl tutulması ile toplum kendisini köle eden sistemin kural koyucularına kapılıp gider seçim sandıklarında. Celladına aşık olan idam mahkumu gibidir her bir birey. Tüm yanlışlara rağmen her toplum en çok ezen lider ile yoluna devam eder anlamsızca. Tabi ki; sistemden beslenen, sistemi bozamaz ve devir aynı sömürü düzeni ile sürüp gider. Bir gün gelir de çocuğunuz size fikir sorarsa eğer; O’na felsefe yapmayın. Gerçeği anlatın, olabilecek en yalın haliyle sadece gerçeği. Belki de hepimizin kurtuluş bundadır.
Ben yazar olacak adamdım
Ben dünyayı gezecektim
Ben Mısır Piramitlerinin sırrını çözecektim
Ben Ben Ben... Ancak ne olursa olsun hayatı yaşarken alınan tatlar, dünyaya gelen güzel çocuklar o pişmanlıkları hafif tebessümlerle yaşatır insana. Çünkü zamanın zembereği boşaldığında artık geriye dönmek imkansızdır. Hani o şarkının sözleri gibidir artık kalan zaman insan için; “bu son fasıldır ey ömrüm
Nasıl geçersen geç” Yaşadığımız bu pişmanlıklara rağmen tüm insanlık olarak tecrübelerimizi sadece felsefe yaparken kullanıp, genç neslimize aktarmıyoruz. Eğitim ve öğretim alanın tek düze ezber bir eğitim modeli ile gençlerimizi hayat karşısında hep mağlup olarak zamanın akışına bırakıyoruz. Bizim pişmanlıklarımızdan çocuklarımız da paylarını alıyorlar tıpkı bizlerin de büyüklerimizin pişmanlıklarından pay almamız gibi. Ben bu konuda hep atak davranmaya çalışanlardanım. Kızımla tecrübelerimi paylaşmak ve O’na hayatı tanıtmak hep hedefim oldu. Bu sayede en azından iletişimi kaybetmeyen baba kız olabilmeyi başardık. Ancak bu da yetmiyor. Hayat bazen ebeveyne göstermediği yüzünü çocuğa gösterebiliyor. Yani her birey, hayatın tüm deminden nasibini alıp pişmiyor. Bu yüzden de toplumsal eğitim sistemimizde tüm toplumun tecrübelerini çocuklarımıza aktaracak bir öğretiye yer vermemiz şart. Peki ama nedir bizi engelleyen. Tek düze ve kullanışlı insanlar modeli niçin yaratılıyor ezber eğitim ile. Kime ne faydası olabilir ki bu tip kukla insanların. Tabi ki sadece sermaye sahibi dünya liderlerine yarar bu şekilde tek tip modeller. Üç kuruş için günün on iki saatini yolda ve iş yerinde geçiren kuklalar ancak dünya fabrikasının insan sanayiinde kullanılabilirler. Büyük bir akıl tutulması ile toplum kendisini köle eden sistemin kural koyucularına kapılıp gider seçim sandıklarında. Celladına aşık olan idam mahkumu gibidir her bir birey. Tüm yanlışlara rağmen her toplum en çok ezen lider ile yoluna devam eder anlamsızca. Tabi ki; sistemden beslenen, sistemi bozamaz ve devir aynı sömürü düzeni ile sürüp gider. Bir gün gelir de çocuğunuz size fikir sorarsa eğer; O’na felsefe yapmayın. Gerçeği anlatın, olabilecek en yalın haliyle sadece gerçeği. Belki de hepimizin kurtuluş bundadır.