Yaşamınız boyunca izler bırakırsınız, kimi dünyaya mal olur, kimisi de sizinle beraber toprak olur, unutulur gider. İşte bu izler çoğu kez kendimize ördüğümüz hayat hapishanesinin duvarlarını oluşturan tuğlalardır. Tuğlaları nereye koyduğumuz, ne zaman ve ne şekilde koyduğumuz özgürlüğümüz için çok önemlidir. Bazen o tuğlalar ile kendimize bir hapishane yaratırız özgür dünyada. Bu o kadar sık tekrarlanan bir yanlış örgüdür ki; zaman içerisinde aynı yanılgıya toplumlar olarak da düşmüşüzdür. İşte o toplumsal yanılgı sonucu özgür dünyanın sınırları olmuştur, o sınırları koruyan askerler olmuştur ellerinde ölüm makineleri ile birlikte.
İnsan aslında özgür doğar. İlk çığlık hesapsızca atılır ama ya sonra? Bir kimlik çıkartılır doğum sonrası ve ilk sınırlar belirlenir. Milliyetinizin sahip olduğu sınırları belirli şartlar dışında aşamazsınız. Size sormadan din yakıştırılır kişiliğinize ve tabularla büyürsünüz. Aşk, sevgi, nefret, kin, düşmanlık, din… Artık kendinize bir zindan yaratma çabaları ile baş başa kalmışsınız demektir, daha anne ve babanızın kim olduğunu hatta isimlerini bile bilmeden. Büyürken de sınırları çizilmiş bir hayatın içinde anlamlandırmaya çalışırız uyum sağlama çabası içerisinde olduğumuz dünyayı. Öğretilenlerle ahlaki yapıda bir tutsaklığın içine gireriz ama her toplumda farklıdır bu ahlaki yapı; yani bir evrensel kurallar bütünü değildir, kim ne öğrendiyse onu öğretir çocuğuna bir ödev gibi.
Okul öğretisi de bir başka hapistir insana. Bilgiler kurgulanmış ve sınırları çizilmiş, milliyetinizin şartlarına uygun şekilde aktarılır size, özgürce öğrenemezsiniz. Hayat kurgudur ve öğretilmiş şekilde yaşarsınız. Özgürlük sözde kalır. Sonrasında, yaş ilerledikçe başlarsınız kendi hapishanenizi inşa etmeye. Önce ekonomik tutsaklık başlar, krediler ve kredi kartları ile gelecekte kazanacağınız paraları harcarsınız ve gelen paranın adresini önceden belirleyerek ekonomik hapishanenizi kurarsınız. Artık özgür olduğunuzu sandığınız noktada da özgür değilsiniz demektir. Sonra da kişiliğinizi tutsak edersiniz evlenerek. Toplumsal kurallar çevrelemiştir artık etrafınızı, yasaklar ve alışılagelmiş yaşam tarzı ile hapishanenizin içinde kıvranmaya başlarsınız ve farkındalık gelir çatar kapınıza. Anlarsınız ki; hayat küçücük bir şakaymış ve siz bu şakaya gülerken biraz fazla abartmışsınız. Zaman içerisinde eriyip giden bir ömürden başka iz bırakamazsınız dünyaya. Evet; bazılarımız iz bırakırlar ama bakıldığında o iz bırakanların tamamı hapishanelerinin duvarlarını yıkabilmiş kişilerdir. Özgürlüklerini elde etmeyi başarmış, martılarla beraber mavi suların üzerinde özgürce uçabilmişlerdir.
Hayat duvarların içinde vakit kaybedemeyecek kadar kısa. Zamanın yanılgısını AN’ı yaşayarak boşa çıkarmak varken kalabalık duygularla boğuşmak ve tutsaklığı tescillemek biz insanoğluna özgü bu evrende. Hiçbir yaratılmış evrende ki kodlarını özgürlüğünü kısıtlayacak şekilde kullanmıyor ama biz insanlar ne yazık ki tüm yaratılış kodlarımızı evrenin kuralları dışında kullanıyoruz.
YAZARLAR
Yayınlanma: 27 Haziran 2019 - 13:46
Şakadan Hayatlar
Yaşamınız boyunca izler bırakırsınız, kimi dünyaya mal olur, kimisi de sizinle beraber toprak olur, unutulur gider
YAZARLAR
27 Haziran 2019 - 13:46
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir