Bu gün eskiden yazdıklarıma baktım. Çoğu özlem, Bir kısmı da hayal. Umutlarımız, hayallerimiz çoksa,
hayat anlam kazandığı gibi hayal kırıklıklarına da teşne oluyor. Son zamanlar az konuşma kararı aldım.
Çok konuşmak her düşündüğünü, her aklına geleni söylemek değil de çok değerli bir şeyi hiç
anlayamayacak birine anlatmaya çalışmak. Bu son dediğimi daha sık düşünürsem bu sözüme kesin
kes riayet ederim sanırım. Başlangıçlara gebe yepyeni bir yılın ilk ayındayız ne de olsa. Neden bir
şeylere sünger çekip baştan başlama fırsatı olmasın ki.
Dışarda puslu bir hava var. Gün ortasında hava gece gibi. Böyle zamanlarda insanlar harcamalarını
kısmaya, yeni kazançlar aramaya çalışıyorlar. Tenha köylerde karlar altında, sımsıcak penceresiyle mütevazi evler olur. Önünde dağınık odunlar ve
eşyalar. Yakacak yeterli mi, ocakta ne kaynıyor bilmesek te sıcak penceresi içimizi ısıtır.
Son zamanlarda nostaljik eşyalar buluyorum ve onlarla başka zamanlara gidiyorum. Bu hayaller de
hep o eşyalardan çıkma şeyler. Eski, sepya bir fotoğraf, Çocukluğumun kahverengi köyleri, oraya
buraya çiziktirilmiş desenler, bolca toz... nostalji duygusu insana çileli zamanlara bile “ah ne güzel
günledi onlar” dedirtiyor. İstikrarsız, sıradan yaralı bereli, hayatlarımıza mana yükleyelim ki anlamımız
olsun.
Neyse umudu bulandırmanın alemi yok. Sanat ta mana bulmanın bir yolu değil mi. Yöntemimiz her
ne olursa olsun. Bir yolunu bulup tutunmalı, güzellikleri daima görmeli. İster şimdi yaşansın ister de
geçmişte... hoşça kalın
hayat anlam kazandığı gibi hayal kırıklıklarına da teşne oluyor. Son zamanlar az konuşma kararı aldım.
Çok konuşmak her düşündüğünü, her aklına geleni söylemek değil de çok değerli bir şeyi hiç
anlayamayacak birine anlatmaya çalışmak. Bu son dediğimi daha sık düşünürsem bu sözüme kesin
kes riayet ederim sanırım. Başlangıçlara gebe yepyeni bir yılın ilk ayındayız ne de olsa. Neden bir
şeylere sünger çekip baştan başlama fırsatı olmasın ki.
Dışarda puslu bir hava var. Gün ortasında hava gece gibi. Böyle zamanlarda insanlar harcamalarını
kısmaya, yeni kazançlar aramaya çalışıyorlar. Tenha köylerde karlar altında, sımsıcak penceresiyle mütevazi evler olur. Önünde dağınık odunlar ve
eşyalar. Yakacak yeterli mi, ocakta ne kaynıyor bilmesek te sıcak penceresi içimizi ısıtır.
Son zamanlarda nostaljik eşyalar buluyorum ve onlarla başka zamanlara gidiyorum. Bu hayaller de
hep o eşyalardan çıkma şeyler. Eski, sepya bir fotoğraf, Çocukluğumun kahverengi köyleri, oraya
buraya çiziktirilmiş desenler, bolca toz... nostalji duygusu insana çileli zamanlara bile “ah ne güzel
günledi onlar” dedirtiyor. İstikrarsız, sıradan yaralı bereli, hayatlarımıza mana yükleyelim ki anlamımız
olsun.
Neyse umudu bulandırmanın alemi yok. Sanat ta mana bulmanın bir yolu değil mi. Yöntemimiz her
ne olursa olsun. Bir yolunu bulup tutunmalı, güzellikleri daima görmeli. İster şimdi yaşansın ister de
geçmişte... hoşça kalın