Bizim sülalede kendi kendine konuşan, çok vardır. Anneannem konuşurdu. Annem de konuşur. Sanırım bu konuda onlara çekmişim. Bir şeyleri planlarken, o şeyleri sesli duymak iyi geliyor. Aklımda pekiştiği için de kalıcı bir hal alıyor olmalı. Geçenlerde bir tanıdık beni endişeli bir biçimde uyardı. “Seni kendi kendine konuşurken gördüm. Yapma öyle” dedi. Neyse ki şu her gün takmak durumunda olduğumuz maskenin iyi yanı da bu oldu. Kimse sizi görüp ayıplamadan maskenin altından istediğiniz gibi konuşuyorsunuz. ‘Geçenlerde’ dediğime bakmayın. Pandemi öncesinden söz ettim. Son günlerde bir kaç gün de geçse, yıllarda geçse ‘geçenlerde' diye ifade ettiğimi fark ettim. Sanırım zamanla alakalı köklü bir sorunum var. Belki de onun benimle vardır. Bugün akşam üzeri saat dört sıralarında, ufka doğru meyletmiş akşam güneşinde bir duvara dayanıp ayakta kitap okudum. Hem güneşlendim hem de atölyeme yakın bir yerde yeni bir okuma atmosferi bulmuş olmanın tadına vardım. Yeknesaklığı kırmak adına küçük şeylerden medet umduğuma bakılırsa tekdüzelikten epey bunalmış olmalıyım. Bunun büyük bir kısmı şu içinde bulunduğumuz malum durumdan kaynaklı.
Şu sıralar anemon mevsimi. Nadas, ormana yakın yerlerde bolca her renginde çıkmıştır. Yabani kuşkonmazlar da pazarda görülmeye başlar. Mantarla karışık çama benzer ıtırlı tadı bana hıdrellezi hatırlatır. Önceden içinde olduğum şeyler uzak olunca buruk bir özlem duyuyorum. Sevilen bir şeyden uzak kalınan her yer münzevi bir yalnızlıkla doluyor bence. Uzaktan özlemle anı çağırıyorum. Oysa içindeyken anı biriktirdiğimizin farkında bile olmuyoruz. Aleni söylemekten çekindiğimiz, yalnızca içimizdeki çocukla konuştuğumuz, tuhaf şeyler, absürt oyunlar görünüşümüzün oluşmasında etkili galiba. Çoğu zaman siz de ilk kez gördüğünüz biriyle paylaşabileceklerinizi az çok kestirmez misiniz?
Bir çok şeyi gelişi güzel, normalmiş gibi sonunda da normalleştirip sıradan hale soktuğumuzu, bu yüzden de şeylerin gerçek anlamlarını erozyona uğrattığımızı okumuştum bir yerde. Aynı şeyleri farklı bir şekilde ele alıp bize yeniden sunan şairlere hayranlığımız bu yüzden olmalı. Yaşadığımız yer aynı, gördüklerimizde... Ama gene de şairin sözü bizi alıp götürür. Bazen okumakla yetinmeyip şiir gibi yaşamalı da. Ama zaten yaşamın bir yerlerden pitoresk görünümü zaten bizzat şiir gibi. İmgeleme ya da hayale fırsat veren eski, kullanılmışlık sevindirir beni bazen. Bazen de hüzünlendirir. Ne demiş Edip Cansever “Yok olan bir şeylere benzerdi o zaman trenler. O kadar kullanışlı ki şimdi. Hayalsiz yaşıyoruz nerdeyse". Hayalsiz, tutkusuz kalmayın. Hoşça kalın.
YAZARLAR
Yayınlanma: 13 Mart 2021 - 09:00
Şiir gibi...
Bizim sülalede kendi kendine konuşan, çok vardır
YAZARLAR
13 Mart 2021 - 09:00
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir