Yaşadığımız şu günler için ne kadar da uygun bir söz… Son birkaç ayımız oldukça zor geçti. Yavaş yavaş normalleşmeye başlasakta kafamızda bir sürü sorular, endişeler, korkular… Biraz daha sabırlı olup bu zor seneyi en sağlıklı şekilde geçirmeye odaklanmalıyız. Sadece fiziksel olarak değil psikolojik olarakta!
Kızıp, öfkelenmek, birilerini suçlamak, birilerinden şikayet etmek hiçbirimizin işine yaramadığı gibi öfkemizi çoğaltıyor, enerjimizi düşürüyor. Bütün bunlara ihtiyacımız yokken en çok bunları yaşıyoruz. Neden zamanımızı bu şekilde geçirelim ki?! Biraz daha sakin olmaya, derinden düşünmeye ve hayata güvenmeye ihtiyacımız var. Elbette yine aktif yaşama geçip koşturmaya başlayacağız. Hayat yine hızlı akmaya başlayacak. Ancak o zaman gelene kadar “tahammül etmek” iyi bir fikir gibi… Sabretmek, tevekkül etmek gerçek imanın gereğidir zaten.
Bazen etrafımdaki insanlara odaklanıp izliyorum sadece. Ne söylüyorlar, ne yapıyorlar, nasıl hissedip nasıl tepkiler veriyorlar? Köşeden bakıldığında her şey sanki daha net gibi… Herkesin gerçek inancı ve kişiliği apaçık ortada. Korkanlar ve korkuyla yaşayanlar daha öfkeli, endişeli, hayata güvensiz. Sakin, şükreden, tevekkül edenler daha inançlı ve hayatı olduğu gibi kabul edenler. Bir de bu iki grup arasında olup kafası karışanlar ve ne tarafa çekilirse o tarafa eğilimli yaşayanlar var. Yanlarında kim varsa onun modunda bir sağa bir sola yalpalıyorlar. Belirsizliğin boşluğunda ne hissettiğinden habersiz yaşayıp gidiyorlar… İnsanlar da duyguları ve düşünceleri de çeşit çeşit…
Bazen sürekli şikayet eden insanlarla bir arada bulunmak zorunda kalıyorum ve nefes alamıyorum gibi hissediyorum. Günlük güneşlik ortamda kendimi kafese sıkıştırmışım gibi kötü ve kasvetli bir his kaplıyor beni. Kaçıp kurtulmak istiyorum hemen. Zaten bu ortama yarım saatten daha fazla dayanamıyorum! Sürekli bu psikolojide yaşamak ne kadar zordur kim bilir?! Sanırım cehennemin somut hali budur dünyada… Cennet ve cehennemin de tam olarak kafamızın içinde olduğunun apaçık kanıtı bütün bu hisler.
Ben cennetimin peşinden gitmeyi ve tevekkül etmeyi tercih edenlerdenim. Bir şekilde bu durumdaysak ve bunları yaşıyorsak hayattan almamız gerekenler vardır. “Neden bunu yaşıyorum/yaşıyoruz?” diye sorup , cevaplarını görmeye gayret ediyorum… Çünkü Allah hiçbir şeyi tesadüfen yaratmamıştır, küçücük bir karıncanın bile bir görevi varsa bu yaşamda ve bu çok ince bir şekilde hesaplanıyorsa eğer, yaşananlar büyük bir amaca hizmet ediyordur ve şu an göremediklerimiz vardır yaşamın içinde. İşte tamda bu yüzden sabrederek gülümsemek lazım hayata ve yaşananlara. Çünkü bütün bunların hepsi bir rüya… Görenlerden ve uyananlardan olabilmek umuduyla…;) Emel Uğur Kırıcı
Kızıp, öfkelenmek, birilerini suçlamak, birilerinden şikayet etmek hiçbirimizin işine yaramadığı gibi öfkemizi çoğaltıyor, enerjimizi düşürüyor. Bütün bunlara ihtiyacımız yokken en çok bunları yaşıyoruz. Neden zamanımızı bu şekilde geçirelim ki?! Biraz daha sakin olmaya, derinden düşünmeye ve hayata güvenmeye ihtiyacımız var. Elbette yine aktif yaşama geçip koşturmaya başlayacağız. Hayat yine hızlı akmaya başlayacak. Ancak o zaman gelene kadar “tahammül etmek” iyi bir fikir gibi… Sabretmek, tevekkül etmek gerçek imanın gereğidir zaten.
Bazen etrafımdaki insanlara odaklanıp izliyorum sadece. Ne söylüyorlar, ne yapıyorlar, nasıl hissedip nasıl tepkiler veriyorlar? Köşeden bakıldığında her şey sanki daha net gibi… Herkesin gerçek inancı ve kişiliği apaçık ortada. Korkanlar ve korkuyla yaşayanlar daha öfkeli, endişeli, hayata güvensiz. Sakin, şükreden, tevekkül edenler daha inançlı ve hayatı olduğu gibi kabul edenler. Bir de bu iki grup arasında olup kafası karışanlar ve ne tarafa çekilirse o tarafa eğilimli yaşayanlar var. Yanlarında kim varsa onun modunda bir sağa bir sola yalpalıyorlar. Belirsizliğin boşluğunda ne hissettiğinden habersiz yaşayıp gidiyorlar… İnsanlar da duyguları ve düşünceleri de çeşit çeşit…
Bazen sürekli şikayet eden insanlarla bir arada bulunmak zorunda kalıyorum ve nefes alamıyorum gibi hissediyorum. Günlük güneşlik ortamda kendimi kafese sıkıştırmışım gibi kötü ve kasvetli bir his kaplıyor beni. Kaçıp kurtulmak istiyorum hemen. Zaten bu ortama yarım saatten daha fazla dayanamıyorum! Sürekli bu psikolojide yaşamak ne kadar zordur kim bilir?! Sanırım cehennemin somut hali budur dünyada… Cennet ve cehennemin de tam olarak kafamızın içinde olduğunun apaçık kanıtı bütün bu hisler.
Ben cennetimin peşinden gitmeyi ve tevekkül etmeyi tercih edenlerdenim. Bir şekilde bu durumdaysak ve bunları yaşıyorsak hayattan almamız gerekenler vardır. “Neden bunu yaşıyorum/yaşıyoruz?” diye sorup , cevaplarını görmeye gayret ediyorum… Çünkü Allah hiçbir şeyi tesadüfen yaratmamıştır, küçücük bir karıncanın bile bir görevi varsa bu yaşamda ve bu çok ince bir şekilde hesaplanıyorsa eğer, yaşananlar büyük bir amaca hizmet ediyordur ve şu an göremediklerimiz vardır yaşamın içinde. İşte tamda bu yüzden sabrederek gülümsemek lazım hayata ve yaşananlara. Çünkü bütün bunların hepsi bir rüya… Görenlerden ve uyananlardan olabilmek umuduyla…;) Emel Uğur Kırıcı