Televizyonu açmamla birlikte başlayan mental yorgunluk bütün günümü mahvediyor. Eminim aranızda benim gibi hissedenleriniz vardır. Derin baş ağrıları, içimden (bazen de sesli) yaptığım münakaşalar... Umut verecek birkaç haber için işine gücüne ara veriyor insan.
Uzmanlar uyarıyor: "Her an ölebilir ya da sakat kalabilirsiniz." Şans versen kendine, kader şans vermiyor. Yaşadığımız toprakların coğrafi özelliklerinden bu kadar habersiz olmamız hangi şanssızlığın kaderi? Anlamakta zorlanıyorum, hayatlar nasıl bu kadar ucuz olabiliyor?
Eğitim eksikliğinin yarattığı sancıyla yeni çocuklar büyütüyoruz. Elimizdeki internet hem bilgi kaynağı hem de düşman oluyor. Özgürce istediğini araştıramıyor insan, dayatılmak isteneni öğreniyor. Eğitim ve öğretim sistemindeki dengesizliğin artması aynı yaştaki çocuklar arasındaki uçurumu arttırıyor. Bu eğitim konusu çok önemli ve hassas bir konu, çünkü dünyada nasıl hayatta kalacağını ve nasıl ilerleyeceğini bilmeyen bir nesile, ders çıkardığımız bir tarihi bırakacağız. Sorumluluk çok büyük aslında.
Doğayla bütün olarak, adil bir hayat nasıl yaşanabilir? Bunu başarabilmek, güzel olurdu. Geleceğimizi hapsettiğimiz betonlarla, taşlarla övünmesek. Doğaya karşı koydukça acısı çok derin oluyor.
Kızılderili Şef Seattle' nin 1854 yılında Amerika için yazdığı mektuptan bir parça paylaşmak istedim. Şef Seattle mektubunda şöyle diyor: "Şu gerçeği iyi biliyoruz; toprak insana değil, insan toprağa aittir. Ve bu dünyadaki her şey, bir ailenin fertlerini birbirine bağlayan kan gibi ortaktır ve birbirine bağlıdır. Toprağın başına gelen oğullarının da başına gelir. Bu nedenle de dünyanın başına gelen her felaket insanoğlunun da başına gelmiş sayılır. İnsan hayatın ağını örmemiştir, onun içinde yalnızca bir liftir. Siz ağa ne yaparsanız, bunu kendinize yapıyorsunuz demektir.
Bildiğimiz bir gerçek daha var; sizin Tanrınız bizimkinden başka bir Tanrı değil. Aynı Tanrının yarattıklarıyız. Beyaz adam bir gün bu gerçeği de anlayacak ve kardeş olduğumuzu fark edecektir. Siz Tanrınızın başka olduğunu düşünmekte serbestsiniz. Şimdi sizin bizim toprağımıza sahip olmak istediğiniz gibi ona da sahip olduğunuzu düşünebilirsiniz. Ama olamazsınız. O insanın Tanrısı, ve şefkati Kızılderililer için de beyaz adam için de aynı. Tanrı için Kızılderili ile beyazın farkı yoktur. Ve Kızılderililer gibi Tanrı da toprağa değer verir. Bu toprağa saygısızlık, Tanrının kendisine saygısızlıktır. Beyaz adamı bu topraklara getiren ve Kızılderiliyi boyunduruk altına alma gücünü veren Tanrının adaletini anlayamıyoruz. Tıpkı buffaloların öldürülüşü, ormanların yakılışı, toprağın kirletilişini anlamadığımız gibi. Bir gün bakacaksınız gökteki kartallar, dağları örten ormanlar yok olmuş, yabani atlar ehlileştirilmiş ve her yer insanoğlunun kokusuyla dolmuş. İşte o gün insanoğlu için yaşamın sonu ve varlığını devam ettirebilme mücadelesinin başlangıcı olacak. Tanrısı kendisiyle arkadaş gibi konuşan ve yürüyen beyaz adam bile bu ortak kaderden ayrı tutulamaz."
İyi haftalar.
YAZARLAR
Yayınlanma: 20 Mart 2023 - 08:00
"Son Irmak Kuruduğunda, Son Ağaç Yok Olduğunda..."
Televizyonu açmamla birlikte başlayan mental yorgunluk bütün günümü mahvediyor
YAZARLAR
20 Mart 2023 - 08:00
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir