Atın dizginleridir akıl, ruhunu teslim ettiği… Varoluşun saf ve soylu bir anı geldiğinde, ruhumuz topraktan filizlenen yeni bir tohum gibi gülümser bize. Ruhun bizim anlamadığımız bir dili vardır sanki, sembollerini çözmeye çalışsak, ruhumuzu hissettiğimizi zannetsek de onun bizim bilmediğimiz yasaları vardır. Ruh kendini açımlamak istediği kadar açımlar rüyalarda, sembollerde, kalpte, ruhun yasalarının belirsizliği özvarlığımızın teslim olduğu noktada, egosal davranmadığımız oranda samimi bir gerçeklikle bırakır bizi.
Ruh dizginlerden kurtulur zamanla, ağır ağır, sezdirmeden, ekilmiş tohumların topraktan filizlenip bir anda şaşkına çevirmesi gibi, bir anda çiçeklenir ya da yavaş yavaş solan bir sonbahar seramonisi gibi kaybolur doğada, oysa hiç kaybolmamıştır o rüzgar… ruh polenlerini başka dünyalara savurmuştur, zamanı geldiğinde bizi şaşkına çevirir. Gerçekliğin dışında bir varoluşa teslim olduğumuz bir an gelir. Izdırapla, dinginlikle, huzurla teslim olduğumuz, egomuzun unufak dağıldığı, yok olduğu, varoluşun saf ve soylu bir anı geldiğinde, ruhumuz topraktan filizlenen yeni bir tohum gibi gülümser bize. O an soylu bir andır. Sonsuzluk anı…
Tüm hayatla, evrenle bir olduğumuz tüm yaşamımızın anlamlandığı bir andır. Zaman ve mekân algısının olmadığı, zihnin olmadığı bir an, tanımlanamaz olan, sezgisel olarak deneyimlediğimiz kutsal bir an. Merhamet ve şefkat değerlerinin yoğun hissedildiği an, o an duyumsal herhangi bir durumu “aşkınlık” la (fizikötesi, fizik yasaları ile açıklanamayan, henüz bilimsel olmayan, bilim-ötesi) seyrettiğimiz an…
Ruhun yasaları toplumsal ya da kişisel çıkarların üstünde, insansal değerlerin de üstünde durur. Doğada var olan ve yok olan ölümlü varlıkların, daima varolmuş olan ve hiç yok olmamış olan sonsuzluğun bir parçası olduğunu hatırlatır.
Ruhun yasaları adalet çemberinde en minik ayrıntıyı dahi atlamaz. İnsan doğasının adalet dediği birçok kavramı altüst eder. Birey kendi yaptığı seçimlerin ruhun yasaları tarafından dengelendiğini zaman içinde fark eder. Belki de fark etmez, belirsizliğin gizemiyle sezer. Masumdur bu yasalar, kuşatıcı ve de olgunlaştırıcı. İnsan yaşamının kendi kökleriyle bağını ve toplumların diğer toplumlarla bağını sevgiyle ve adaletle dengeleyen yasalardır. Hiçbir insan eyleminin ve toplumsal eylemin nedensizce var olmadığını bize hatırlatır.
Kökendeki sevgi bağını görmek, ruhsal varoluşun sonsuz kuşatıcılığını fark etmek, seçimlerimizin sadece bilinçli eylemlerce olmadığını, bilinçsizce bazen çaresizce ruhsal itkilerle şekillendiğini görmemizi sağlar. Bunu görmek birbirimize ne kadar benzediğimizi, ruhlarımızın birbirini ne kadar iyi tanıdığını görmemizi de sağlar. Daha da güzeli bilinemez olana saygı duymayı, kabul etmeyi sağlar.
Şifa ve katkı olması temennisiyle, Ayfer ÖZDEMİR
Uluslararası NLP ve Profesyonel Yaşam Koçu
Kişisel Gelişim Uzmanı ve Bilinçaltı Terapisti
Vedik Astroloji ve İlişki/Aile Danışmanı
Ruh dizginlerden kurtulur zamanla, ağır ağır, sezdirmeden, ekilmiş tohumların topraktan filizlenip bir anda şaşkına çevirmesi gibi, bir anda çiçeklenir ya da yavaş yavaş solan bir sonbahar seramonisi gibi kaybolur doğada, oysa hiç kaybolmamıştır o rüzgar… ruh polenlerini başka dünyalara savurmuştur, zamanı geldiğinde bizi şaşkına çevirir. Gerçekliğin dışında bir varoluşa teslim olduğumuz bir an gelir. Izdırapla, dinginlikle, huzurla teslim olduğumuz, egomuzun unufak dağıldığı, yok olduğu, varoluşun saf ve soylu bir anı geldiğinde, ruhumuz topraktan filizlenen yeni bir tohum gibi gülümser bize. O an soylu bir andır. Sonsuzluk anı…
Tüm hayatla, evrenle bir olduğumuz tüm yaşamımızın anlamlandığı bir andır. Zaman ve mekân algısının olmadığı, zihnin olmadığı bir an, tanımlanamaz olan, sezgisel olarak deneyimlediğimiz kutsal bir an. Merhamet ve şefkat değerlerinin yoğun hissedildiği an, o an duyumsal herhangi bir durumu “aşkınlık” la (fizikötesi, fizik yasaları ile açıklanamayan, henüz bilimsel olmayan, bilim-ötesi) seyrettiğimiz an…
Ruhun yasaları toplumsal ya da kişisel çıkarların üstünde, insansal değerlerin de üstünde durur. Doğada var olan ve yok olan ölümlü varlıkların, daima varolmuş olan ve hiç yok olmamış olan sonsuzluğun bir parçası olduğunu hatırlatır.
Ruhun yasaları adalet çemberinde en minik ayrıntıyı dahi atlamaz. İnsan doğasının adalet dediği birçok kavramı altüst eder. Birey kendi yaptığı seçimlerin ruhun yasaları tarafından dengelendiğini zaman içinde fark eder. Belki de fark etmez, belirsizliğin gizemiyle sezer. Masumdur bu yasalar, kuşatıcı ve de olgunlaştırıcı. İnsan yaşamının kendi kökleriyle bağını ve toplumların diğer toplumlarla bağını sevgiyle ve adaletle dengeleyen yasalardır. Hiçbir insan eyleminin ve toplumsal eylemin nedensizce var olmadığını bize hatırlatır.
Kökendeki sevgi bağını görmek, ruhsal varoluşun sonsuz kuşatıcılığını fark etmek, seçimlerimizin sadece bilinçli eylemlerce olmadığını, bilinçsizce bazen çaresizce ruhsal itkilerle şekillendiğini görmemizi sağlar. Bunu görmek birbirimize ne kadar benzediğimizi, ruhlarımızın birbirini ne kadar iyi tanıdığını görmemizi de sağlar. Daha da güzeli bilinemez olana saygı duymayı, kabul etmeyi sağlar.
Şifa ve katkı olması temennisiyle, Ayfer ÖZDEMİR
Uluslararası NLP ve Profesyonel Yaşam Koçu
Kişisel Gelişim Uzmanı ve Bilinçaltı Terapisti
Vedik Astroloji ve İlişki/Aile Danışmanı