Einstein demişki: “Eğer hayatım 1 saat içinde çözmem gereken bir probleme bağlı olsaydı, bunun ilk 55 dakikasını uygun soruyu bulmak için harcardım. Onu bulduktan sonra doğru cevabı bulmam en fazla 5 dakikamı alırdı”
Bazen farklı bir bakış açısından bakmanız, engellerinizi aşmanız ya da değişime izin vermeniz için güçlü ve kilit sorular lazımdır. Bilimde ya da sanatta olsun, yenilikler hep sorularla olmuştur. Bazen çok zaman alsa da er ya da geç cevaplara ulaşılır. Sorular bilinmeyenleri açığa çıkarır. İnsan soru sordukça gelişir ve dönüşür. Sorular yeni ufuklar açar.
Soru sormak insanın temel gelişiminin en önemli öğesidir. Bizler soru sorarak hangi cevapların açığa çıkarılmasını istediğimizi ifade ediyoruz. Bu nedenle hangi soruları sorduğumuz büyük önem taşıyor. Sorabildiği sorular perspektifinin gelişmesine sebep olur ve kişinin bilinci genişler. İlaveten doğru soru sormak iletişim sürecini hızlandırır.
Yeni bir düşüncenin ortaya konması sorularla olur. Sorular kimi zaman cevapların da izlerini içinde taşır. insanlık tarihi boyunca sorulan sorular ve açığa çıkarılan cevaplarla insanlığın, uygarlığın yönü belirlenmiştir. Sorular dünyayı anlamada, evreni tanımada bize ilk ışığı yakan düşünsel bir süreç.
Newton, elmanın ağaçtan nasıl düştüğünü sorgulamasaydı yer çekimi yasasına ulaşması mümkün olur muydu? Galileo Galilei 17. yüzyılda evrenin merkezini merak etmeseydi, dünyanın güneşin etrafında döndüğünü ispatlayabilir miydi? Ya da daha geçen yüzyılda Einstein, ışık hızına ulaşırsak ne olur diye sormasaydı görecelik kuramlarını ortaya koyabilir miydi? Ne mutlu insanoğluna ki böyle bir merak ve öğrenme tutkusuyla donatılmış beyinlere sahip.
Günümüzde beyin bilimi üzerinde yapılan araştırmalar ve davranış iktisatçılarının analizlerine göre etkili soru sormanın insanlar arasındaki bağlantıları güçlendirdiği ve nüfuz etmek için etkili bir araç olduğu kanıtlamıştır. Yıllar yılı kemikleşen alışkanlıklarımızı değiştirmek, öğrenilmiş çaresizliklerimizle başa çıkmak, paradigmalarımızı fark etmek ve değiştirmek ve daha etkili bireyler olmak için soruların gücünü kullanmalıyız.
Henüz kurulu düzenin yapısıyla koşullanmamış çocukları gözleyin. Ne kadar çok sorarlar. Ne kadar çok şeyi merak eder ve cevap ararlar. Ama bizler çocukları bu yönde yetiştirmede ne kadar bilinçli hareket ediyoruz acaba? Sorulara hak ettiği önemi vermiş olduğumuzu sanmıyorum. Öyle olsaydı toplum olarak soruların sorulmasını teşvik eder, eğitim ve öğretimimizi bu yönde şekillendirirdik. Bırakın soruları teşvik etmeyi, çoğu zaman sorulan sorulardan rahatsız bile oluyoruz.
Sizlere tavsiyem sorduğunuz soru ile bir sorunu dile getirmeyin ya da bir sorunu onaylatma isteği duymayın. Her zaman çözüm odaklı sorular sorun. Kısa ve öz sorular sorun. Her zaman işinizi kolaylaştıracak sorular sorun.
Sorular rehberiniz olsun. Unutmayın ki sormadığınız sorulara cevap alamazsınız. AYFER ÖZDEMİR
Uluslararası Nlp ve Profesyonel Yaşam Koçu
Bilinçaltı ve Kişisel Gelişim Uzmanı
Astroloji Danışmanı
Bazen farklı bir bakış açısından bakmanız, engellerinizi aşmanız ya da değişime izin vermeniz için güçlü ve kilit sorular lazımdır. Bilimde ya da sanatta olsun, yenilikler hep sorularla olmuştur. Bazen çok zaman alsa da er ya da geç cevaplara ulaşılır. Sorular bilinmeyenleri açığa çıkarır. İnsan soru sordukça gelişir ve dönüşür. Sorular yeni ufuklar açar.
Soru sormak insanın temel gelişiminin en önemli öğesidir. Bizler soru sorarak hangi cevapların açığa çıkarılmasını istediğimizi ifade ediyoruz. Bu nedenle hangi soruları sorduğumuz büyük önem taşıyor. Sorabildiği sorular perspektifinin gelişmesine sebep olur ve kişinin bilinci genişler. İlaveten doğru soru sormak iletişim sürecini hızlandırır.
Yeni bir düşüncenin ortaya konması sorularla olur. Sorular kimi zaman cevapların da izlerini içinde taşır. insanlık tarihi boyunca sorulan sorular ve açığa çıkarılan cevaplarla insanlığın, uygarlığın yönü belirlenmiştir. Sorular dünyayı anlamada, evreni tanımada bize ilk ışığı yakan düşünsel bir süreç.
Newton, elmanın ağaçtan nasıl düştüğünü sorgulamasaydı yer çekimi yasasına ulaşması mümkün olur muydu? Galileo Galilei 17. yüzyılda evrenin merkezini merak etmeseydi, dünyanın güneşin etrafında döndüğünü ispatlayabilir miydi? Ya da daha geçen yüzyılda Einstein, ışık hızına ulaşırsak ne olur diye sormasaydı görecelik kuramlarını ortaya koyabilir miydi? Ne mutlu insanoğluna ki böyle bir merak ve öğrenme tutkusuyla donatılmış beyinlere sahip.
Günümüzde beyin bilimi üzerinde yapılan araştırmalar ve davranış iktisatçılarının analizlerine göre etkili soru sormanın insanlar arasındaki bağlantıları güçlendirdiği ve nüfuz etmek için etkili bir araç olduğu kanıtlamıştır. Yıllar yılı kemikleşen alışkanlıklarımızı değiştirmek, öğrenilmiş çaresizliklerimizle başa çıkmak, paradigmalarımızı fark etmek ve değiştirmek ve daha etkili bireyler olmak için soruların gücünü kullanmalıyız.
Henüz kurulu düzenin yapısıyla koşullanmamış çocukları gözleyin. Ne kadar çok sorarlar. Ne kadar çok şeyi merak eder ve cevap ararlar. Ama bizler çocukları bu yönde yetiştirmede ne kadar bilinçli hareket ediyoruz acaba? Sorulara hak ettiği önemi vermiş olduğumuzu sanmıyorum. Öyle olsaydı toplum olarak soruların sorulmasını teşvik eder, eğitim ve öğretimimizi bu yönde şekillendirirdik. Bırakın soruları teşvik etmeyi, çoğu zaman sorulan sorulardan rahatsız bile oluyoruz.
Sizlere tavsiyem sorduğunuz soru ile bir sorunu dile getirmeyin ya da bir sorunu onaylatma isteği duymayın. Her zaman çözüm odaklı sorular sorun. Kısa ve öz sorular sorun. Her zaman işinizi kolaylaştıracak sorular sorun.
Sorular rehberiniz olsun. Unutmayın ki sormadığınız sorulara cevap alamazsınız. AYFER ÖZDEMİR
Uluslararası Nlp ve Profesyonel Yaşam Koçu
Bilinçaltı ve Kişisel Gelişim Uzmanı
Astroloji Danışmanı