İskele Meydanında toplanan kadınlar, İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasına karşı tepkilerini yineleyerek, “Sözleşmeyi değil, cinayeti engelle” dedi.
[video width="640" height="352" mp4="https://www.canakkalekalem.com/wp-content/uploads/2021/03/“Sözleşmeyi-değil-cinayeti-engelle”.mp4"][/video]
Çanakkale Kadın İnisiyatifi bugün İskele Meydanında toplanarak İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasına tepki göstererek, yürürlüğe girmesini talep etti. Açıklamaya Çanakkale Belediye Başkan Yardımcısı Rebiye Ünüvar, CHP Kadın Kolları Başkanı Sibel Erol ve çok sayıda kişi katıldı. Ellerinde dövizleri ile katılan kadınlara çevredeki vatandaşlar da destek verdi. Şarkılar eşliğinde bir süre dans eden kadınlar ardından basın açıklamasını gerçekleştirdi. Kadınlar adına açıklamayı Sinem Öztürk yaparak şu ifadeleri kullandı, “Kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddetin boyutları çok artmış, biçimleri daha da vahşileşmişken, her gün kadınlar katledilirken geçen hafta bir gece yarısı kararnamesiyle; Türkiye'nin, kadınları koruyan yasaların da dayanağı olan İstanbul Sözleşmesinden çekildiği ilan edildi. Bir adamın tek imzasıyla ulusal, uluslararası tüm hukuk kuralları yok edildi. Hukuk ve hukuk güvenliği, meclis iradesi ve çok vurguladıkları millet iradesi yok sayıldı bir çırpıda. Gerici, ırkçı, tarikatçı güçlerin taleplerini karşılamak üzere tek adamın iktidarının bekasını sağlama çabasına peşkeş çekildi İstanbul Sözleşmesi. Bu topraklarda en son ihtiyacımız olan şey kadınları yasal korumalardan mahrum bırakmaktır. Şiddet her yanımızı sarmışken, üstelik şiddettin boyutlarının ya da çeşitlerinin herhangi bir kaydı incelemesi, araştırması yokken İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek, kadınların eşit ve özgür bir yaşam hakkını tanımamanın ilanından başka bir şey değildir. İstanbul Sözleşmesi önemlidir; çünkü taraf devletlere kadına karşı şiddeti önleme, şiddet kurbanlarını koruma, failleri kovuşturma ve şiddeti önleyici tedbirleri alacak iyileştirmeler yapma sorumluluğunu yükler. İstanbul Sözleşmesi uluslararası hukukta, şiddetin kadın erkek eşitsizliğinin ve kadınlara karşı yapılan ayrımcılığın bir sonucu olduğunu vurgulayan ilk sözleşmedir”
HİÇBİR HAKKIMIZIN PEŞİNİ BIRAKMAYACAĞIZ
Öztürk açıklamasının devamında, “İstanbul Sözleşmesi'nin gerekleri zaten sözleşmeden çekilmeden önce de etkin uygulanmadığı için pek çok kadın, ellerinde uzaklaştırma kararlarıyla karakol kapılarında öldürülüyordu, boşanmak istediği için katlediliyordu, suç duyurusu olmasına rağmen korunmuyordu, ölümle yaşam arasında kaldığı noktada kendini kurtarıp şiddet faili erkeği öldürdüğü için müebbet hapis cezalarıyla yargılanıyordu. İstanbul Sözleşmesi'nin ‘Önleme, Koruma, Kovuşturma ve Destek Politikalarından’ oluşan dört temel yaklaşım yerine getirilmediği için kadına yönelik şiddet hızla tırmanırken bu sözleşmeden çekilmek, devletin kadınları koruma yükümlülüğünden kaçması anlamına gelir: kadın cinayetlerine karşı, kadına yönelik şiddeti önlemek için sorumluluk almayı reddettiği anlamına gelir. Kadına yönelik şiddeti bitirme sözleri daha hafızalarda tazeyken İstanbul Sözleşmesinden çıkma kararı, AKP iktidarının ve siyasal İslamcı gericiliğin kadına yönelik şiddeti bitirmeyi bırakın ancak sorumlusu olabileceğini bir kere daha göstermiştir. Kadına yönelik şiddetin sorumlusu haklarımızı gasp etmeye çalışan, yasaları ve sözleşmeleri uygulamayan iktidardır. Bizler, yani İstanbul Sözleşmesinin en temel yaşam hakkımızın dayanağı olduğunu bilip asla vazgeçilemeyeceğini haykıran kadınlar, diyoruz ki; haklarımızı ve hayatlarımızı sizin vicdanınıza teslim etmeyeceğiz! Direnerek sokaklarda elde ettiğimiz hiçbir hakkımızın peşini bırakmayacağız! “ şeklinde konuştu.
Açıklama sloganlar eşliğinde sona erdi.
Öztürk açıklamasının devamında, “İstanbul Sözleşmesi'nin gerekleri zaten sözleşmeden çekilmeden önce de etkin uygulanmadığı için pek çok kadın, ellerinde uzaklaştırma kararlarıyla karakol kapılarında öldürülüyordu, boşanmak istediği için katlediliyordu, suç duyurusu olmasına rağmen korunmuyordu, ölümle yaşam arasında kaldığı noktada kendini kurtarıp şiddet faili erkeği öldürdüğü için müebbet hapis cezalarıyla yargılanıyordu. İstanbul Sözleşmesi'nin ‘Önleme, Koruma, Kovuşturma ve Destek Politikalarından’ oluşan dört temel yaklaşım yerine getirilmediği için kadına yönelik şiddet hızla tırmanırken bu sözleşmeden çekilmek, devletin kadınları koruma yükümlülüğünden kaçması anlamına gelir: kadın cinayetlerine karşı, kadına yönelik şiddeti önlemek için sorumluluk almayı reddettiği anlamına gelir. Kadına yönelik şiddeti bitirme sözleri daha hafızalarda tazeyken İstanbul Sözleşmesinden çıkma kararı, AKP iktidarının ve siyasal İslamcı gericiliğin kadına yönelik şiddeti bitirmeyi bırakın ancak sorumlusu olabileceğini bir kere daha göstermiştir. Kadına yönelik şiddetin sorumlusu haklarımızı gasp etmeye çalışan, yasaları ve sözleşmeleri uygulamayan iktidardır. Bizler, yani İstanbul Sözleşmesinin en temel yaşam hakkımızın dayanağı olduğunu bilip asla vazgeçilemeyeceğini haykıran kadınlar, diyoruz ki; haklarımızı ve hayatlarımızı sizin vicdanınıza teslim etmeyeceğiz! Direnerek sokaklarda elde ettiğimiz hiçbir hakkımızın peşini bırakmayacağız! “ şeklinde konuştu.
Açıklama sloganlar eşliğinde sona erdi.