Efe Dayı’ın çok beğendiğim bir sözü var.
Der ki; “ Ne oldum deme, ne olacağım de.. Sakın asla hapse düşmeyeceğim deme. Ve sakın asla dilencilik yapmayacağım deme.”
Hayat başlı başına bir serüven..
Ve ne zaman başına neyin geleceğini asla bilemiyorsun.
Son derece sıradan, sıkıcı bir hayat yaşayan birinin yarın öbür gün macera filmlerini aratmayacak bir hayata sürüklenmeyeceğinin hiçbir garantisi yok..
Ya da serüvenden serüvene koşan birinin günün birinde durulup son derece mütevazı bir hayata razı gelmeyeceğinin de garantisi yok..
Bunda genetiğin, karakterinin, nerede doğup neler yaşadığının, sosyal seviyenin, varlıklı olup olmamanın ve daha nice etkenin payı da önemli elbette.
Ama sonunda kararı üzerinde çok az etkimiz olan hayat verir...
Özenle, yıllarca emek vererek kurduğumuz hayatlar bir anda allak bullak olabilir.
Asla olmak istemediğimiz, rüyamızda bile görsek inanmayacağımız bir yerde bulabiliriz kendimizi…
Bazen hayatın bizimle fena halde dalga geçtiğini düşünmüyor değilim.
Mesela, hayat bana onca neşe, haz, başarı ve sevinç bağışlamıştır.
Evet, elbette bunların bir bedeli var demiştir aynı hayat ve koymuştur önüme faturayı..
Ne mi anlatıyordu hayatın getirip önüme koyduğu o fatura?
Ey fani demek istiyordu bana fatura, yaşadığın onca mutluluk, keyif, haz, başarı hikayesi, kazanımlar anlıktı koçum..
O an keyfini sürdün bunların. Çok geçmeden de eski tadı kalmadı bunların.
Kalamadı…
Hangisini yaşadığın an gibi duyumsayabildin ki daha sonra aynı şiddette?
Olmaz. Olamazdı…
Buna izin vermedim çünkü…
Ama ya madalyonun öteki tarafı?
Yani faturada önüne koyduklarım.
Acılar ve kayıplar.
Kayıpların getirdiği acılar…
Sevinç, keyif, haz, mutlulukları çok kısa bir zaman için bahşettim sana.
Ama acı ebedidir evlat!..
Sıradan acılarını elbette oldukça hafifletirim.
Hatta çoğunu unutup gitmene izin bile verdim.
Ancak büyük acılarını, görkemli kayıplarını unutmana asla izin vermedim ve vermeyeceğim de..
Ama sana ancak şu kadarcık bir güzellik yapabilirim.
Epey bir zaman geçtikten sonra acı ve kayıplarını senin tahammül edebileceğin bir duruma getiririm, hepsi bu!
O da sen güzel bir insan olduğun için yapıyorum bunu, unutma!…
Bunu eski bir arkadaşa da anlatamadık elbette.
O da hayata olumsuz bakan biriydi.
Biri kız, diğeri erkek iki yetişkin evlat sahibiydi.
Torunlarına da yetecek kadar mal varlığı vardı.
Ekonomik hiçbir sıkıntısı yoktu.
İtibar sahibiydi, sözü de dinlenen biriydi.
İyi anlaştığı bir eşi vardı. Dostları vardı.
Duygu dolu, tez canlı, heyecanlı biriydi.
Bütün kusurlarına rağmen iyi bir damdı o…
Geçen kapkara sene bir haber aldım.
Oğlunu hiç olmayacak bir kazada kaybetmişti!
Tek oğlu vardı, o da bir anda gitmişti işte!
Aradım onu ve bir şeyler söylemeye çalıştım.
Ama onu teselli etmeye kalkmadım bile..
Yanında olduğunu bildirirsin o kadar..
Elinden gelen sadece budur.
O acısını sonuna kadar yaşayacaktır…
Teselli edilemez böyle bir kayıp yaşayan biri.
Uzun zaman sonra ancak o da en fazla birazcık hafifleyerek katlanabileceği bir hale gelecek olan bir acıya mahkum etti onu hayat diye düşündüm..
Gerisi boş bir şeydi. İki günlük dünyada sürekli memnuniyetsizlik belirtmek, mızıldanıp durmak boş bir şeydi…
Ve Efe Dayı haklıydı…
YAZARLAR
Yayınlanma: 08 Temmuz 2023 - 09:00
Şu iki günlük dünya da..
Efe Dayı’ın çok beğendiğim bir sözü var
YAZARLAR
08 Temmuz 2023 - 09:00
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir