Ruhun insani kamil seviyesine ulaşması için geçirdiği aşamalar ve olgunlaşma süreci anlamına gelen Tekamül, var olan Öz’e ruhun geri dönme sürecinde ruhun kademeli olarak gelişmesidir diyebiliriz. Ruhumuzun derinindeki bu gayeyi fark etmemiş olsak da, içten içe hepimiz dünyevi olaylarla başımıza gelenlerin tekamülümüzün bir parçası olduğunu biliriz.
Tekamül etmek, ruhsal vakalardan çok dünyevi sınamalar ve dersler ile gerçekleşir. Haliyle hayatta hepimiz, aslında cezanın veya ödülün olmadığını sadece öğrenilecek derslerin olduğunu biliriz. Eğer hayatımızı iyice gözlemlersek sürekli başımıza gelen olayların arkasında almadığımız dersler olduğunu görürüz.O dersi alana kadar bu zincir sürecektir. Lakin öğrenmemiz gerekeni öğrenip ruhumuzu tekamül ettirdiğimizde, kısır döngü kırılacak ve bir daha benzer deneyimler yaşamadan yeni deneyimlere yelken açacağızdır.
Her insanın hayat yolu ve tekamülü kişiye özgüdür.Bu yüzden birbirimizle benzer deneyimler yaşasak hatta bazı sorunları omuz omuza aşsak da, yine de bu yolda kendi ruhumuz ile baş başa olduğumuzu biliriz. ‘Tekamülün neresindeyim?’ sorusunun net bir cevabı olmamakla birlikte bazı başlıklar bize en azından ne kadar yolun neresinde olduğumuzu gösterebilir. Yargılamamak, Şefkat ve Affedicilik…. İsterseniz kısa anlatımlarla bu başlıklara değinelim beraberce.
Başkalarını yargılama hakkı ancak mükemmel bir insan olduğumuzda var olur. Lakin hiç kimse mükemmel değildir. Herkesin hataları, yanlışları ve günahları vardır. Bu süreçte başkalarını yargılamadan önce hepimizin kendimizi yargılaması şarttır. Eğer başkalarını yargılarsak, o zaman başkalarına da bizi yargılama hakkı vermiş oluruz. İşte bu kısır döngüden çıkmak için saf bir niyet ile herkesin kendi tekamül yoluna ve özgür seçimlerine saygı göstermek zorundayızdır.
Acıma duygusu bir başka kişiyi küçük görmekten öte gelirken, şefkat duygusu o kişiye karşı duyulan saf sevgiden ve ileri seviyede bir empati yeteneğinden kaynaklanır.Bazen şefkat duygusu ile acıma duygusunu birbirine karıştırırız. Başkalarına karşı şefkat gösterme erdemi, koşulsuz sevgiye atılan en temel adımdır. Aynı zamanda bu affetme eylemini de beraberinde getirir. İlerisi ise koşulsuz sevgi deneyimidir.
Yaşam içerisinde ilişkide olduğumuz insanlarla sürekli bir bağ halinde oluruz. Fark etmesek de en güçlü bağı affedemediğimiz insanlar için kurarız. Bunun iki olumsuz tesiri vardır: İlki affedemediğimiz kişiyle güçlü bir enerjisel bağ kurduğumuz için o kişiyi sürekli tekrar hayatımıza çekeriz. Kişi tekrar hayatımıza girdiğinde ise kızar ve öfkeleniriz, halbuki o kişiyi hayatımıza geri çağıran bizizdir. İkinci durum ise affedemediğimiz insanlarla olan bağların bizim tekamülümüzü engellemesidir. Bu aynı, gemiye atılmış yükler gibidir. Gemide ne kadar fazla yük varsa, okyanusta yol olması da o kadar zor olacaktır. Bu yüzden tekamül sürecinde hızlı ilerlemek istiyorsak ve affedemediğimiz haliyle hayatımızdan çıkarmak istediğimiz insanların tekrar tekrar hayatımıza girmesini istemiyorsak, o kişileri gönülden affetmeliyiz. Sürekli farkındalık halinde kalıp, gelen deneyimleri sevgiyle kabul edip yol almalıyız. Bu deneyimler bize en önemli erdemleri öğretmek ve hayatımızda bu erdemlerle yaşar hale getirerek, kişiliğimizin bir parçasını oluşturmamızı sağlayacaktır. Böylelikle adım adım tekamül sürecini acısıyla, neşesiyle ama her daim bir şeyler öğrenerek sürdürebiliriz.
Ayfer ÖZDEMİR
Uluslararası NLP ve Profesyonel Yaşam Koçu
Kişisel Gelişim Uzmanı ve Bilinçaltı Terapisti
Vedik Astroloji ve İlişki/Aile Danışmanı
Tekamül etmek, ruhsal vakalardan çok dünyevi sınamalar ve dersler ile gerçekleşir. Haliyle hayatta hepimiz, aslında cezanın veya ödülün olmadığını sadece öğrenilecek derslerin olduğunu biliriz. Eğer hayatımızı iyice gözlemlersek sürekli başımıza gelen olayların arkasında almadığımız dersler olduğunu görürüz.O dersi alana kadar bu zincir sürecektir. Lakin öğrenmemiz gerekeni öğrenip ruhumuzu tekamül ettirdiğimizde, kısır döngü kırılacak ve bir daha benzer deneyimler yaşamadan yeni deneyimlere yelken açacağızdır.
Her insanın hayat yolu ve tekamülü kişiye özgüdür.Bu yüzden birbirimizle benzer deneyimler yaşasak hatta bazı sorunları omuz omuza aşsak da, yine de bu yolda kendi ruhumuz ile baş başa olduğumuzu biliriz. ‘Tekamülün neresindeyim?’ sorusunun net bir cevabı olmamakla birlikte bazı başlıklar bize en azından ne kadar yolun neresinde olduğumuzu gösterebilir. Yargılamamak, Şefkat ve Affedicilik…. İsterseniz kısa anlatımlarla bu başlıklara değinelim beraberce.
Başkalarını yargılama hakkı ancak mükemmel bir insan olduğumuzda var olur. Lakin hiç kimse mükemmel değildir. Herkesin hataları, yanlışları ve günahları vardır. Bu süreçte başkalarını yargılamadan önce hepimizin kendimizi yargılaması şarttır. Eğer başkalarını yargılarsak, o zaman başkalarına da bizi yargılama hakkı vermiş oluruz. İşte bu kısır döngüden çıkmak için saf bir niyet ile herkesin kendi tekamül yoluna ve özgür seçimlerine saygı göstermek zorundayızdır.
Acıma duygusu bir başka kişiyi küçük görmekten öte gelirken, şefkat duygusu o kişiye karşı duyulan saf sevgiden ve ileri seviyede bir empati yeteneğinden kaynaklanır.Bazen şefkat duygusu ile acıma duygusunu birbirine karıştırırız. Başkalarına karşı şefkat gösterme erdemi, koşulsuz sevgiye atılan en temel adımdır. Aynı zamanda bu affetme eylemini de beraberinde getirir. İlerisi ise koşulsuz sevgi deneyimidir.
Yaşam içerisinde ilişkide olduğumuz insanlarla sürekli bir bağ halinde oluruz. Fark etmesek de en güçlü bağı affedemediğimiz insanlar için kurarız. Bunun iki olumsuz tesiri vardır: İlki affedemediğimiz kişiyle güçlü bir enerjisel bağ kurduğumuz için o kişiyi sürekli tekrar hayatımıza çekeriz. Kişi tekrar hayatımıza girdiğinde ise kızar ve öfkeleniriz, halbuki o kişiyi hayatımıza geri çağıran bizizdir. İkinci durum ise affedemediğimiz insanlarla olan bağların bizim tekamülümüzü engellemesidir. Bu aynı, gemiye atılmış yükler gibidir. Gemide ne kadar fazla yük varsa, okyanusta yol olması da o kadar zor olacaktır. Bu yüzden tekamül sürecinde hızlı ilerlemek istiyorsak ve affedemediğimiz haliyle hayatımızdan çıkarmak istediğimiz insanların tekrar tekrar hayatımıza girmesini istemiyorsak, o kişileri gönülden affetmeliyiz. Sürekli farkındalık halinde kalıp, gelen deneyimleri sevgiyle kabul edip yol almalıyız. Bu deneyimler bize en önemli erdemleri öğretmek ve hayatımızda bu erdemlerle yaşar hale getirerek, kişiliğimizin bir parçasını oluşturmamızı sağlayacaktır. Böylelikle adım adım tekamül sürecini acısıyla, neşesiyle ama her daim bir şeyler öğrenerek sürdürebiliriz.
Ayfer ÖZDEMİR
Uluslararası NLP ve Profesyonel Yaşam Koçu
Kişisel Gelişim Uzmanı ve Bilinçaltı Terapisti
Vedik Astroloji ve İlişki/Aile Danışmanı