“Kozmik dokunuş” diye bir söz duydunuz mu? Duymadıysanız diye yazdım, duyun istedim. Aslında ilk çağdan beri insanoğlunun maruz kaldığı bir durumun dile gelimi KOZMİK DOKUNUŞ.
Dünya dışı varlıkların zaman zaman insanlarla iletişime geçmelerinin hikayelerine rastlamışsınızdır bir çok kez. Bazen bir filmin senaryosu, bazen okuduğunuz bir kitaba ya da bir bilgisayar oyununa konu olmuştur bu durum. Görmek istemesek de hayatımızın içinde sürekli yer alır kozmik dokunuş hikayeleri bizler farkında olmasak da.
Bu hikayelerin hemen hepsinde aynı tip varlıklardan bahsedilir. Uzunlar ve kısalar vardır. Uzun boyluların da kısa boyluların da ten renkleri hep aynıdır anlatılanlarda. Gözler iri ve komple siyah, kafalar elips ve kulaklar iri. Parmaklar boğumlu, uzun. Kollar dizlere kadar. Ağız bir çizgi gibi ve açılmaz, yüz kasları olmadığı için de ifadesiz donuk bakışlar. İletişim hep telepati ile. Ses kesinlikle yok. Bir çok filmde izlediğiniz gibi. Tuhaf bir benzerliktedir dünyanın hemen her yerinde bu varlıklarla temasa geçtiğini söyleyen insanların anlattıkları. Hem de birbirleri ile haberleri olmadığı halde aynı şeyi anlatır ve tarif ederler. Kozmik bir dokunuşun tarifi kitaplarda saklıdır hep. Bilinir ancak kabullenilmez.
Geçenlerde okuduğum bir kitap küçük bir anekdottan bahsediyordu, Lapseki’den Çanakkale’ye doğru yol alan bir Çanakkale’linin Erkin D.’nin anlattıklarından;
“Çanakkale merkezde ikamet ediyorum. Lapseki ilçesinden araçla dönerken tek başıma kendimi yolun kenarında buldum. Bu zaman ne kadar sürdü, tam hatırlamıyorum ama tarif etmeye çalışayım… Radyo frekansı ararken bir ses çıktı frekans boşlukları arasında ve uğultular… Sanki bir tartışma gibiydi… Net hatırlıyorum bunu ve kendime geldiğimde ağzımda bir metal tadı vardı…” Bu çok az bilinenlere sahip bir hikaye. Daha kapsamlısını bulabilirsiniz biraz araştırmayla. Vücudunda kesiklerle, yaralarla, görülmemiş işaretlerle rüyadan uyanan insanların anlattıklarına ulaşabilirsiniz. Sürekli temas halindeyiz aslında. Özellikle rüyalar temasa geçilen anlar olarak kabul edilmekte. Somut deliller de var aslında. Hem de öyle böyle değil. Bu temaslarda bir çok insanın vücuduna implantlar yerleştirildiğini biliyoruz. Deri altına yerleştirilen bu implantlar taşıyan tarafından hissedilmemekle birlikte çekilen röntgenlerde görülmekte ve bu yüzden de bilim dünyasının elinde birçok insan vücudundan çıkartılmış implant bulunmakta. Evet, evrende yalnız değiliz. Bunun gerçekliği yadsınamaz boyutlarda. Üstelik, anlatılanları okuduğunuzda belki de sizler de unutmak istediğiniz anılarınıza dönebilirsiniz. Belki bir zamanlar, bir rüyada aldığınız yara ile uyanmışsınızdır. Belki elleriniz kınalı kalkmışsınızdır yataktan. Belki de uykuda değilken gelmiştir başınıza ama kimseyi inandıramadığınız için bir müddet sonra anlatmayı bırakıp unutmak için çaba sarf etmişsinizdir. Belki de bir tanıdığınızın ruhsal bozukluğunu bu yüzden doktorlar anlamlandıramıyorlardır. Çünkü bazıları sürekli temas halindedirler. Dünya telaşına o denli abartılı yoğunlaşmışız ki; gerçek ile hayal arasında bir bağ olup olmadığına bakacak fırsatı bulamıyoruz. Hayal dediğimiz şeylerin belki de zaman döngüsünün değişmesi olduğunu aklımıza bile getirmiyoruz ama sanırım birileri bu işlerle ilgileniyor ve bizlere çekilen uzun metrajlı filmlerle, dizilerle, kitaplarla, bilgisayar oyunları ile kısa mesajlar veriyor. Geleceğe alttan alttan hazırlandığımızı hissediyorum. Kim bilir? Belki içinizde benim gibi hissedenler vardır…
“Çanakkale merkezde ikamet ediyorum. Lapseki ilçesinden araçla dönerken tek başıma kendimi yolun kenarında buldum. Bu zaman ne kadar sürdü, tam hatırlamıyorum ama tarif etmeye çalışayım… Radyo frekansı ararken bir ses çıktı frekans boşlukları arasında ve uğultular… Sanki bir tartışma gibiydi… Net hatırlıyorum bunu ve kendime geldiğimde ağzımda bir metal tadı vardı…” Bu çok az bilinenlere sahip bir hikaye. Daha kapsamlısını bulabilirsiniz biraz araştırmayla. Vücudunda kesiklerle, yaralarla, görülmemiş işaretlerle rüyadan uyanan insanların anlattıklarına ulaşabilirsiniz. Sürekli temas halindeyiz aslında. Özellikle rüyalar temasa geçilen anlar olarak kabul edilmekte. Somut deliller de var aslında. Hem de öyle böyle değil. Bu temaslarda bir çok insanın vücuduna implantlar yerleştirildiğini biliyoruz. Deri altına yerleştirilen bu implantlar taşıyan tarafından hissedilmemekle birlikte çekilen röntgenlerde görülmekte ve bu yüzden de bilim dünyasının elinde birçok insan vücudundan çıkartılmış implant bulunmakta. Evet, evrende yalnız değiliz. Bunun gerçekliği yadsınamaz boyutlarda. Üstelik, anlatılanları okuduğunuzda belki de sizler de unutmak istediğiniz anılarınıza dönebilirsiniz. Belki bir zamanlar, bir rüyada aldığınız yara ile uyanmışsınızdır. Belki elleriniz kınalı kalkmışsınızdır yataktan. Belki de uykuda değilken gelmiştir başınıza ama kimseyi inandıramadığınız için bir müddet sonra anlatmayı bırakıp unutmak için çaba sarf etmişsinizdir. Belki de bir tanıdığınızın ruhsal bozukluğunu bu yüzden doktorlar anlamlandıramıyorlardır. Çünkü bazıları sürekli temas halindedirler. Dünya telaşına o denli abartılı yoğunlaşmışız ki; gerçek ile hayal arasında bir bağ olup olmadığına bakacak fırsatı bulamıyoruz. Hayal dediğimiz şeylerin belki de zaman döngüsünün değişmesi olduğunu aklımıza bile getirmiyoruz ama sanırım birileri bu işlerle ilgileniyor ve bizlere çekilen uzun metrajlı filmlerle, dizilerle, kitaplarla, bilgisayar oyunları ile kısa mesajlar veriyor. Geleceğe alttan alttan hazırlandığımızı hissediyorum. Kim bilir? Belki içinizde benim gibi hissedenler vardır…