TEMSİLİ DEMOKRASİNİN KRİZİ (I)

Bu hafta sizlere Emekliler Türkiye Meclisi Aktivistlerinden Sayın Avukat Ali Ersin Gür'ün 3 bölüm devam edecek yazı dizisinin 1. bölümünü paylaşıyorum. Kendilerine teşekkür ediyorum.

Emekliler Türkiye Meclisi çalışmalarına başlamadan önce; ülke, bölge ve dünya okuması yapmaya çalıştık. Vardığımız sonuca göre; çağımızda ekonomisinden siyasetine, kültüründen sosyal yaşamına kadar hayatın her alanında küresel çaplı bir krizin yaşanmakta olduğu tespitini yaptık. Bu kriz, “Temsili Demokrasinin Krizidir” ve küresel çaplı bu krizin etkileri ve yıkımı, bizim gibi geri bıraktırılmış ülkelerde çok daha ağır sonuçlar doğurmaktadır. Bazı arkadaşlarımız bizim bu tespitimize itiraz edebilir ve diyebilirler ki; “Yaşamakta olduğumuz kriz, temsili demokrasinin değil, kapitalist sistemin yapısal krizlerinden biridir. Dolayısıyla kapitalist sistemin krizini başka biçimde tanımlamak yanlıştır ve sistemin açmazlarını gizlemekten başka bir şeye de hizmet etmez” diye itirazları daha şimdiden işitir gibiyim.

Aslında her toplumsal sistem gibi kapitalist sistem de çok boyutlu ve karmaşık bir yapıya sahiptir. Kapitalist sistemin krizini etkileyip tetikleyen birçok faktörden bahsedilse de aslında krizin temel sebebi kapitalistin, işçinin ve emekçinin ürettiği “Artı-Değere” haksız bir şekilde el konulmasıdır diyebiliriz. “Artı Değer Teorisini” kazırsanız altında yine “Temsili Demokrasiyi” bulursunuz. Artı-Değer dediğiniz şey, işçinin ve üreticinin ürettiği malın büyük bir bölümüne asalak kapitalistin, işçiyi temsilen el koymasından başka nedir ki? Sorun şu ki işçinin ve emekçinin alınteri dökerek binbir zahmetle ürettiği mala yabancılaşması ve buna karşılık kapitalistin malı sahiplenip gasp etmesi, doğrudan demokrasinin yerine aldatıcı “temsili demokrasinin” uygulanmasının sonucudur. Şu tespiti yapmak yanlış olmasa gerekir; Temsili Demokrasi kapitalizmin ürünüdür ve bunun panzehri de Doğrudan Demokrasidir. Öyle ise Doğrudan Demokrasi, işçi, emekçi ve emeklinin demokrasisidir. Yani Halkın Demokrasisi…Temsili demokrasi, sadece bir seraptır ve aldatmacadır. Yöneten ve yönetilen ayrımına dayalı sınıflı toplumlarda egemen sınıfın büyük çoğunluk üzerinde hegemonyasını kurmak ve onları yönetmek için başvurduğu bir hileden başka bir şey değildir. Muktedirler, kendi egemenliklerini ve saltanatlarını koruyup sürdürebilmek için büyük çoğunluğu aldatarak ikna etmeye ihtiyaç duyarlar. Temsili demokrasi, bu aldatmacanın en inceltilmiş hallerinden biridir. Halkın; emekli ve emekçinin demokrasisi Doğrudan Demokrasidir. Burada yöneten ve yönetilen ayrımına yer yoktur. Toplumu oluşturan tüm bireyler hak ve sorumluluklar açısından eşittir. Hiç kimseye ayrıcalıklar ve imtiyazlar tanınmaz. Dolayısıyla Doğrudan Demokrasiyi temel alan toplumlarda birilerinin üretilen mala yabancılaşması ve bazı asalakların üretilene el koyması mümkün değildir. Herkes gücü ve yetenekleri dahilinde üretime katılır ve üretim süreci sonunda üretilen maldan da herkes ihtiyacı olanı kadarını sahiplenip tüketir. Dolayısıyla Doğrudan Demokrasinin uygulandığı bir toplumsal yaşamda ne doğanın tahribi ve ne de insanın insan tarafından sömürülmesi yoktur. Böylesi bir toplumsal yaşamda zengin ve fakir de yoktur. Eşitlik, yoksullukta değil refahta eşitlik şeklindedir. Dolayısıyla Doğrudan demokrasi, Halkın Demokrasisidir demek yanlış olmasa gerek. Biliyorum ki mevcut sistemden beslenen bir çok insan bu savunduklarımızın sadece bir ütopya olduğunu ve bunları yaşama geçirmenin mümkün olmadığını söyleyeceklerdir. Yanılıyorlar. Biz bozulmuş ve nesneleştirilmiş insanın, yeniden özgür, eşit ve aktif bir özneye dönüşüp ortak toplumsal yaşamda yerini alması için bir kapı aralıyor ve yol gösteriyoruz. Emekliler Türkiye Meclisi yaklaşık 16 aydır bu uğurda mücadele verip, toplumsal yaşamda tamamen yeni bir patika açmaya çalışmaktadır. Mutlaka Başaracağız. Yarın değil, Bugün..!

Ali Ersin GÜR