Temsili Demokrasinin Krizi (Iıı)

Temsili demokrasi ile Doğrudan Demokrasinin birbiriyle yarışıp çatıştığı alanlardan biri de toplumsal yaşam içindeki günlük yaşayıştır. Temsili demokrasinin uygulandığı bir aile ile Doğrudan Demokrasinin uygulama bulduğu bir aile yaşamını düşünün. Hiç şüphesiz ki kendi adıma ikinci tip ailede yaşamayı tercih ederim. Bu durumun farkında olan Emekliler Türkiye Meclisi, bizler için aynı zamanda bir okul görevi ve işlevine sahiptir. Sendikal hareket içinde uygulayarak öğrendiğimiz Doğrudan Demokrasi anlayışını yaşamın her alanında uygulamaya çalışıyoruz. Ev, okul, işyeri başta olmak üzere yaşamın her anı ve alanına doğrudan demokrasi yöntemini uygulayıp yaşama geçirmek her geçen gün daha da önemli bir ihtiyaç olarak kendisini dayatıyor. Aslında artık şundan eminiz ki Doğrudan Demokrasi bir yaşam biçimidir ve bu saatten sonra artık bizim için vaz geçilmez bir yöntemdir. Emekliler Türkiye Meclisi, sadece sendikalaşma çalışmaları yürüten bir sivil inisiyatif değil, aynı zamanda savunduğu Doğrudan Demokrasi anlayışı doğrultusunda yeni insan ilişkileri yeni bir demokrasi ve yeni bir toplumsal yaşamın da inşası için çaba sarf eden bir yapıdır.. Bizim için yaşam kalitesini yükseltmeyen hiçbir örgütlenmenin kıymeti harbiyesi yoktur. Dolayısıyla bir örgütlenme ne kadar insan yaşamına olumlu yönde dokunur ve onu olumlu olarak etkileyip değiştirip dönüştürebiliyorsa bizim için o kadar makbuldür. Bu yüzden de Emekliler Türkiye Meclisi, üyelerinin ekonomik, sosyal, kültürel ve demokratik haklarını savunmanın yanında onların günlük yaşamında huzur ve kaliteli bir yaşamı sürdürmelerini sağlamayı da hedefler. Temsili demokraside “iktidarın” buyurgan, rekabetçi, emreden ve kavgacı dili hakimken, Doğrudan Demokraside dostluk, barış, huzur ve dayanışmanın dili hakimdir. Bizim dilimiz, yapıcı ve onarıcı bir dil olmak zorundadır. Bugün küresel bazda yaşanan krizin asıl yükünü geri kalmış ya da geri bıraktırılmış ülke halklarının sırtına bindirildiği bir gerçekliktir. Sorunun kökeni çok derinlerdedir. Meseleyi palyatif çözümler ve pansumanlarla halletmek mümkün değildir. Sorun sistemin kendisinden kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla mevcut sistemin yerine insanı ve doğayı temel alan yeni bir toplumsal sistemi geliştirip hakim kılmadıkça bu kriz yaşam kalitemizi ve ömrümüzü törpülemeye devam edecektir. Dolayısıyla tek tek sivri sineklerle uğraşmak yerine biz bataklığı kurutmaya çalışıyoruz. Bunu mutlaka başarmak zorundayız.

Ali Ersin GÜR