Yıl 1995, liseyi bitirip üniversite için Çanakkale’den ayrılırken geride ufak bir şehir bırakmıştım. Herhalde ben ayrılırken şehrin merkez nüfusu 60.000’li rakamlardaydı. O zamanlar 2. Kordon yoktu, Kepez çok uzaktı, Salı Pazarı hattı şehrin batı sınırı iken doğu sınırı Sarıçay civarıydı. Ufak, sıcacık bir şehir; herkes ya tanıdık ya da bir şekilde göze aşina idi. Sonra yıllar geçti ve 22 yıl sonra yeniden geri döndüm her şeye başladığım noktaya. Şehir büyümüş, tanıdık yüzler azalmış, eski dostların çoğu şehir ve hatta ülke dışına göçmüş, tek tük dostlar kalmış ama Allah’tan kalmış çünkü onlar da gitseymiş tamamen yabancı bir şehre gelmiş gibi hissederdim diye düşünüyorum şu an.
Tabi şehir büyümüş dedim ya, şehre de yeni semboller eklenmiş ben buralardan uzaktayken. Mesela Özgürlük Parkı şehre ayrı bir hava katmış, Truva filmindeki at figürü kordona çok yakışmış. İngiliz Bahçesi veya bilinen adıyla Halk Bahçesi derlenip toparlanmış, Kilitbahir ve Çimenlik Kaleleri güzelce ışıklandırılmış ve gezilebilir hale getirilmiş, Sarıçay’ın çevresi elden geçirilmiş. Gerek Çanakkale Belediyesi gerekse Valilik gibi ilgili kurumlar bu güzel işler ile şehre kesinlikle değer katan işlere imza atmışlar.
Ama bir de yazının başlığındakiler var ki ben hala onlara nasıl izin verildiğine, nasıl bu denli şekilsiz ve estetikten uzak kütleler halinde şehrimizin siluetinin bozulduğuna anlam veremiyorum.
TEPEDEKİ GARABET: Hani şöyle üniversitenin üstüne doğru baktığınızda bir bina gözünüze çarpar, çarpar çünkü oradaki ormanlık alan katledilmiş ve o binaya yer açılmıştır. Sebebi ne olursa olsun bu binanın yapılabileceği birçok yer varken gidip şehrin en tepesine o binayı dikmenin tek mantığı bir kişinin çıkıp “Bu garabeti buraya dikeceğiz” demesinden başka bir şey değildir. Yetmiyor, herhalde başka biri de o garabeti led ışıklarla aydınlatıyor ki şehrin tepesinde pavyon varmış gibi bir görüntü ortaya çıkıyor. Zaten ortada berbat bir bina var, bunu led ile ışıklandırıp durumu hepten saçmalık derecesine getirmenin mantığını çözmek imkansız. O led ışıklar ile aydınlatma fikrini kim bulduysa ve hala eğer Çanakkale’de yaşıyorsa eminim her gece tepedeki o garabete bakıp gurur duyuyordur kendisiyle. Ne yazık ki benim için basitlik ve görgüsüzlüğün vücut bulmuş halidir o bina; ne bir eksik ne bir fazla.
KORDONDAKİ GUDUBET: Güzel bir tasarım ile yapıldığında su ve ışık gösterilerinin her şehre değer katma potansiyelinin olduğuna inanıyorum. Bununla birlikte bizim kordondaki gudubet ise o değeri katmamak için özenle yapılmış metal bir kütle gibi duruyor adeta. İlk yıl tüm mekanizma ortada iken, sonradan herhalde yaptıranlar da fark ettiler ki etrafını kapatarak reklam tabelası haline çevirmeye karar verdiler ve bir saç ustasını çağırtıp etrafını çevirttirdiler. Neyse ki demir doğrama ferforje veya PVC ile çevirmemişler diye seviniyor insan çünkü bu denli estetikten uzak ve üstünkörü bir iş herhalde ancak bizim gibi ülkelerde oluyordur. Şimdiki halinin çok çok daha iyisini yapabilecek vizyona sahip ÇTSO Başkanı ve Yönetim Kurulu’nun bu konuya el atıp şehrimize yakışan, sembol bir eser ortaya koymalarını kendi adıma, şehrimiz için isterdim açıkçası.
Şehirler büyür, şehirler gelişir ama bu gelişimin kontrollü ve şehre değer katan bir vizyon ile olması önemlidir. Ancak ne yazık ki bizim ülkemizde bu gelişim tamamen gecekondu usulü ve kişilerin kararlarına dayalı olduğundan orta/uzun vadede geri dönülemez hataların ortaya çıkmasına sebep oluyor. Gelişelim derken değersizleştiriyoruz, güzelleştirelim derken çirkinleştiriyoruz, bir tek bize hoş gözüken ama tüm şehirce beğenilmeyen ürünler ortaya koyuyoruz ve bunları yaparken hiç rahatsız olmuyoruz. Oysa şehrimizde Mimarlar Odası diye bir kurum var, şehrin estetiğine değer katacak fikirler aslında uzağımızda bile değil. Hele hele Çanakkale gibi ufacık bir şehirde hiçbir kimse ve hiçbir kurum ulaşamayacağımız kadar uzakta değil. Yeter ki isteyelim, o zaman bu şehre değer katacak semboller eklemek çok daha kolay olacaktır.
Bu Şehri ve Bu İşi Çok Seviyoruz…
YAZARLAR
Yayınlanma: 30 Temmuz 2019 - 11:28
Tepedeki Garabet & Kordondaki Gudubet
Yıl 1995, liseyi bitirip üniversite için Çanakkale’den ayrılırken geride ufak bir şehir bırakmıştım
YAZARLAR
30 Temmuz 2019 - 11:28
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir