Öncelikle yeryüzünü diğer canlılarla paylaştığımızı kabul etmeliyiz. Bütün canlıları korumak ve yaşatmak insana düşen görevdir. Çünkü bir şekilde bütün yaşamı etkileyen faktörler insana çıkıyor. Sıradan bir hayvanı tehlikeli hale getirip kalabalığa sokan da insan değil mi?
Hayvanları yaşatmak için sivil toplum, hükümet ve yerel yönetimler birlikte çözüm bulmalıyız. Hepimiz farkındayız ki sokakta olan hayvanların toplanması yeterli ve kalıcı bir çözüm değildir. Yeterli kısırlaştırmanın yapılmadığının kanıtıdır.
Mesela Çanakkale’ de üç ilçenin kesiştiği bir köyden örnek vereyim. Toplu şekilde atılan canlı ya da cansız hayvanlar var. Dağ köyünde nasıl yaşayacaklar? Köyde ki insanlara zarar verdiklerine şahit olmadım. Sadece karınlarını doyurmak istiyorlar. Bahsettiğim yerde ekmek fırını yok, bakkal yok, Pet shop yok, veteriner yok... Aç kalınca diğer hayvanlara saldırıyorlar çünkü beslenmeleri yetersiz kalıyor.
Nasıl beslenecekler?
Nasıl kısırlaştırılacaklar?
Kimi yaşlı kimi yavru...
Daha önce bu konuyla ilgilenen birimlerle iletişime geçmiştim. Verdikleri cevaplar üzücüydü. Çevrede bulunan çobanların 5-6 köpek sahiplenip işlerine yaramayanları dağlara terk ettiklerini, bu köpeklerin hangi birini uyutacaklarını söylediler. Toplu şekilde atılan hayvanları da çobanlar mı atıyor? Gerçekten çok acı...
Peki, her gün aramızda başıboş dolaşan potansiyel taciz tecavüz zanlılarının toplatılması için benzer girişimlerde bulunduk mu ?
Mesela onları da dışlayıp, dağ başına bırakıp, ölüme terk ettik mi?
Neden her şeye, herkese bu kadar düşman olduk? Saygı duymak zor olduğu için mi nefret etmeyi tercih ettik? Birlikte, hep beraber yaşamayı beceremediğimiz için doğaya kaçıyoruz. Doğaya yeteri kadar saygı duyuyor muyuz?
Bir çoğumuz betonların arasından kaçıp huzur arıyoruz. Peki bu huzur için neden bir yerlerden ve birbirimizden kaçmamız gerekiyor? Genellikle insan olarak tercih hakkımız var. Peki insanlarla aynı havayı soluyan hayvanlar, barınaklarda ya da hayvanat bahçelerinde yaşamak zorunda mı? Neden doğaya sadece insan egemen?
Doğaya ait olan her şeyi insan kontrol ediyor. İnsanın doğaya verdiği zararın ne kadarını fark ediyoruz?
İnsanlık mertebesinde insan olarak görevini yerine getiremeyenleri çaresiz bırakmakla aynı şey değil mi terkedilmek?
Coğrafyamızda her türlü yiyeceğe sahip olabilecekken, ‘Gerekirse bir ekmek değil yarım ekmek yiyeceğiz’ diyen sanatçı olmamalı. Bu şekilde söyleyenler siz yiyin o ekmeği. Bizlerin çocukları süt içmeli, yumurta yemeli, yaşlılarımız meyve yemeli, et yemeli, hayvanlarımız karınları tok sıcak evlerinde yaşlanabilmeli, bitkilerimiz susuz kalmamalı.
Din elden gitmedi ama Türkiye’nin 80 yıllık birikimi ve 50 yıllık geleceği gitti.
Döviz krizini bir soyguna çevirmek, “Beyaz Türkler” vurgusuyla sokak hayvanlarına saldırı dalgası başlatmak, İBB üzerinden Ekrem İmamoğlu’nu hedef göstermek ve Roboski katliamının yıldönümünde saldırı teşebbüsleri... Tesadüf değil.
İyi haftalar.
YAZARLAR
Yayınlanma: 03 Ocak 2022 - 09:46
Tesadüf değil
Öncelikle yeryüzünü diğer canlılarla paylaştığımızı kabul etmeliyiz
YAZARLAR
03 Ocak 2022 - 09:46
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir