Sanırım şu subliminal mesajların dozu toplumumuza biraz fazla kaçtı. Baktığımızda gördüğümüz manzara bu. Her gün yurdumuzda abzürt bir haber. Geneli cinsellik üzerine. Ya çocuklar tacize uğruyor yada mini etekli kızlar. Bir de bakıyoruz ki ensest ilişkiler almış başını gitmiş. Hani “babana bile güvenme” derler ya. Gerçekten aile içinde çocuklarımız babalarına bile güvenemeyecek duruma geldi neredeyse. Bu ne ya!...
“Kayınpeder damadına aşık oldu” haberi ile sarsıldık geçtiğimiz yıl. Değer yargılarımız bir kez daha yerle bir oldu. Nereye gidiyoruz toplum olarak dedik durduk birbirimize ama akşam olunca o saçma sapan dizileri hep birlikte seyretmeye devam ettik. Enişte baldız aşkı, yeğen yenge ilişkisi, berdel, eğreti gelin hikayeleri ile gecelerimizi bitirip eşlerimizle yatağa yürüdük gecenin sonunda. Sonuçlarını da haber sitelerinde, gazetelerde, televizyon haberlerinde okuyup izliyoruz. Hem de bütün iğrençliğiyle.
RTÜK diye bir kurumumuz var. Niye izin verir bu subliminal mesajlara, anlamak mümkün değil. Hani diziler başlarken bir yazı belirir on saniyeliğine ekranda; "bu programda ürün yerleştirme bulunmaktadır” diye. Bu iğrenç tezgaha halkın çekilmesine RTÜK niçin izin verir? Daha ne kadar toplumumuzun bozulması gerekiyor?
Bizim en büyük değerimiz “insana güven” ilkesiydi bir zamanlar. Tanrı misafiri diye bir kavram vardı toplumumuzda. Şimdi hangi kapıyı çalıp da Tanrı misafiri olduğunuzu söyleyebilirsiniz ve hangi kapı size ardına kadar açılır? Düşünün bir!
Dünya değişiyor elbet, teknoloji artık hayatı kolaylaştıran buluşlar bütünü olmanın ötesine geçti. Teknoloji artık bir tutku. Hayatın değişmez parçası. Mail yöntemi ile haberleşme,mektubun, teleksin, faksın yerini aldı. Yediden yetmişe bir şekilde teknoloji ile bağ kurduk ve o olmadan yaşayamaz hale geldik. Telefonlarımız adeta kişisel asistanımız oldu. Her şeyimiz o cihazlarda. Fotoğraflarımız, haberleşme kayıtlarımız, ses kayıtlarımız, mesleki evraklarımız, kısa notlarımız, şifrelerimiz… Hayatımızı elimize hapsettik, yanımızda her yere götürüyoruz.
Artık kütüphaneler bile dijital ortamda saklanıyor. Tapu kayıtlarımız, istihbarat bilgilerimiz, adres kayıtlarımız, bilmem kaç kuşak nüfus kayıtlarımız hep dijital ortamda birikiyor. Artık robotlar her işi yapabiliyorlar. Teknoloji mühendisleri robot sanayinde daha fazla yapacak bir şey bulamıyorlar, estetik boyutuna geldiler işin. Yüz mimikleri geliştirmeye başladılar yaptıkları robotlarda.
Dünya bu yolda evrilirken biz çağ ötesine doğru yol alıyoruz. Tek sebebi de kültürel kodlarımız ile oynanması. Bu oynamayı da dizilerde ki subliminal mesajlarla yaptılar ve yapıyorlar. Bizi tamamen asimile etmeye doğru yol alan yöntemlerine “DUR” demeliyiz milletçe. Toplumumuzda hiçbir kayınbaba damadına aşık olmamalı. Yatılı okullarda çocuklarımız cinsel tacizlere mahsur kalmamalı. Genç kızlarımız özgürce gezebilmeliler sokaklarda. Otobüslerde tekmelerle taciz edilmemeliler. Minibüslerde tecavüze uğramamalılar. Kocaman kocaman adamlar, çiçeği burnunda genç kızlarımıza zevceleri olması için talip olmamalı. “Küçüklere sevgi, büyüklere saygı” ilkesi yeniden hakim olmalı toplumumuzda. Bizler yeniden geçmişiyle övünen, oturmuş kültürü ile millet olmanın erdemini yaşayan bireyler haline gelmeliyiz. Bizleri biz yapan değerleri bu derece kolay yitirmenin utancı içinde yaşamak değil, kendisinden sonra ki nesillere kültürel mirasını devreden bireylerin gururunu yaşamak hedefimiz olmalı.
Toplumumuz için çok geç olmadan Mustafa Kemal ATATÜRK’ün uyarısına kulak verelim; “UYUYAN MİLLETLER YA ÖLÜR, YA DA KÖLE OLARAK UYANIR”.
YAZARLAR
Yayınlanma: 27 Şubat 2019 - 13:30
TEZGAH
Sanırım şu subliminal mesajların dozu toplumumuza biraz fazla kaçtı
YAZARLAR
27 Şubat 2019 - 13:30
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir