Bu sıralanmış iğde ağaçları her yıl bu mevsim kuruyup gazel olur da sonra yeniden çiçeklenir. Öyle kesif öyle baygın, huşu veren bir kokuları vardır ki sizi alır başka yerlere götürür. Bu yüzden iğdelik sokaktır burasının adı. Gene kemerleri kara başlı martılarla çizilmiş küçük kafe iskelelerinin önündeyiz. Burada bıkıp usanmadan her sabah güneşin doğmasını beklerler. Bazı kalıntılar insana yaşını hatırlatsa da hayatın yaşla anlamlanmasını da doğrular gibiler. Bu eski kanyak fabrikasından kalma fallustan bir anıt gibi dimdik duran fabrika bacası gibi. Eski kordondan kalma deniz içindeki bir avuç taş yığını mesela. Durup dinlenmeden geçen bu gemilerin durgun havada motor sesleri... kaptanları seyir defterlerine Çanakkale geçildi diye yazmazlarmış. Saygı mahiyetinde. Bazen de uzun uzun selam sirenleri çalıyorlar. Durgun havada her şey öyle berrak ki her bir siren denizden bir ayna yüzünde titreşir gibi. Ve asi dişil ıslaklığı ile lodos sahillerini parlatıp süpürdüğü polenlerle baharı döllüyor. Hayat var olsun diye deveran olan tabiat olaylarını birbirine göz kulak olan dostlar gibi düşünmek önceden beri beni hep eğlendirir. Havalar iyice ısınsın da buralara gelelim gene. O zaman tadı bir başka çıkar buraların.
Hepimiz bir yerlerden hayata tutunurken mağdur hayatların da bir yerinden yaşama sarılmasına yardımcı olsak her şey bir nebzecik olsun katlanılabilir olacak. Bir cenazede yas tutup bir yakınımızı defnetmenin dahi lüks olduğu zamanlar yaşıyoruz. Bunu bir depremzedenin geç de olsa bulduğu yakınının cenazesini bir ceset torbasında enkazın bir ucundan bir ucuna taşıdığını görünce anladım. Tabi ki her dem bununla yaşanmaz Ama elimizdeki huzuru kaybedince anlamak gibi bir huyumuz var insan olarak.
Bu gün nisanın ilk günü. Neden şaka olarak algılanmış bilmiyorum. Ama doğanın bir mucize gibi canlandığını insanın kanını kaynattığını biliyorum. Nisan ayı bahardır, bayramdır, sevinçtir. Bahçelere sebze tohumları, fideler ekilir. Sonra günbegün boy attıklarını görürsünüz. Bir kaç gün önce evde bulduğum baklagillerden nohut, mısır, ay çiçeği gibi...ne buldumsa saksılara gömüp sulayıvermiştim. Yeşerdiklerini görünce fen bilgisi dersinde pamuk içine ektiği çekirdekten fidan yetiştiren okul çocuğu gibi sevindim. Siz de bulduğunuz tohumu bir yerlere ekin. Hem gerçek anlamda hem de metafor olarak... İnsana umut veriyor. Her gün gök yüzüne bakıyorum acaba bir leyleğe rastlar mıyım diye. O zaman bileğimdeki mart dileği ipini çıkarmam gerek çünkü. Bulgar dostlara öyle yaparım diye söz vermiştim. Benim köye gitme vaktim gelmiş belli ki. Orada leylek görmek daha kolay olur bir yerlere bir şeyler dikmekte...
YAZARLAR
Yayınlanma: 01 Nisan 2023 - 08:00
TOHUM
Bu sıralanmış iğde ağaçları her yıl bu mevsim kuruyup gazel olur da sonra yeniden çiçeklenir
YAZARLAR
01 Nisan 2023 - 08:00
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir