TÜİK'in, 2022 yılı Türkiye Sağlık Araştırması raporu özellikle genç nüfusun besleme düzeni üzerine çarpıcı bilgiler ortaya koydu. Rapora göre 2010’da toplumun yüzde 57’si günde bir kez meyve yiyebilirken, 2022 yılında bu oran yüzde 36,5’e geriledi. Sebze yeme oranında da düşüş yaşandığına işaret eden raporu değerlendiren uzmanlar toplumun beslenmek yerine her gün ekmek ve makarna ile karın doyurduğuna işaret etti.
Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK), 1 Haziran'da yayınladığı 2022 yılı Türkiye Sağlık Araştırması raporunda; Türkiye'de bireylerin sebze ya da salata tüketme sıklığının cinsiyet ve yaş grubuna göre dağılımı ve meyve tüketme sıklığının cinsiyet ve yaş grubuna göre dağılımı verileri de yer aldı.
KADINLARIN YÜZDE 30,9'U, ERKEKLERİN İSE 40,4'Ü OBEZ ÖNCESİ
Rapordaki verilere göre, yıllar içerisinde günlük sebze veya meyve yeme oranında düşüş yaşandığı dikkat çekerken, boy ve kilo değerleri kullanılarak hesaplanan vücut kitle indeksi incelendiğinde; 15 yaş ve üstü grubun obezite olanların oranı 2019 yılında yüzde 21,1 iken, 2022 yılında yüzde 20,2 oldu.
Cinsiyet ayrımında bakıldığında; 2022 yılında kadınların yüzde 23,6’sının obez ve yüzde 30,9’unun obez öncesi, erkeklerin ise yüzde 16,8’inin obez ve yüzde 40,4’ünün obez öncesi olduğu görüldü.
2022 YILINDA TOPLUMUN YÜZDE 36,5'İ GÜNDE BİR KERE MEYVE YİYEBİLİYOR
Söz konusu verilere göre; yaş grubu ve cinsiyet fark etmeksizin toplamda günde bir kere ya da daha fazla meyve tüketim sıklığı 2010'da yüzde 57 iken; 2014'te yüzde 47,5'e; 2022 yılında ise yüzde 36,5 düşüyor.
GENÇLERİN YAKLAŞIK ÜÇTE BİRİ GÜNDE BİR KEZ MEYVE YİYEBİLİYOR
TÜİK'in verilerine bakıldığında 15 ile 24 yaş arasındaki gençlerin yüzde 54,6 oranında günde bir kere ya da daha fazla meyve yiyebilirken; 2022 yılında gençler sadece yüzde 28,4'ü günde bir ya da birden fazla meyve yiyebiliyor.
2022 YILINDA MEYVE TÜKETİMİ YÜZDE 38,5'E GERİLEDİ
Tabloya bakıldığında meyve tüketme sıklığında yıllar içinde 45 ile 54 yaş arasındaki yurttaşların meyve tüketiminde büyük düşüş yaşandığı görülüyor. Söz konusu yaş grubunun 2010 yılında yüzde 60,5'i günde bir kere ya da daha fazla meyve tüketebilirken; 2022 yılında ise aynı yaş grubunun sadece yüzde 38,5'i günde bir kere meyve yiyebiliyor.
TOPLUMUN SADECE YÜZDE 41,2'Sİ GÜNDE BİR KEZ SEBZE TÜKETEBİLİYOR
Aynı rapor içinde, yer verilen sebze ya da salata tüketme sıklığının verilerine göre ise; 2010'da toplumun yüzde 69,4'ü günde bir kere ya da daha fazla sebze tüketirken, 2022'de bu oran yüzde 41,2 oranına gerilemiş durumda.
15 İLE 24 YAŞ GRUBU GENÇLERİN 35,1'İ GÜNDE BİR KEZ SEBZE TÜKETEBİLİYOR
2010'da 15 ile 24 yaş grubu arasındaki gençlerin yüzde 65,1'i sebze tüketirken; 2022'de gençlerin 35,1'i günde bir kere ya da daha fazla sebze veya salata tüketti. 65 ile 74 yaş guruba bakıldığında ise yine yıllar içerisinde sebze tüketim sıklığında azalma olduğu görülmekte. 2010 yılında 65 ile 74 yaş grubunun yüzde 71,7'si günde bir kez sebze yerken, 2022 yılında bu oran 46,7 oranına geriledi. Yıllar içerisinde, Türkiye'deki yurttaşların beslenme alışkanlığında değişkenlik olduğu gözlemlenirken, sebze ve meyve yeme oranında da düşüş söz konusu.
BETÜL ULUKOL: SON YILLARDA BÜTÜN DÜNYADA BOZULMA VAR
Sözcü’nün haberine göre, Türk Tabipler Birliği (TTB) Merkez Konseyi ve Uzmanlık Dernekleri Eşgüdüm Kurulu'ndan (UDEK) Betül Ulukol, söz konusu beslenme yetersizliğini değerlendirdi: “Şimdi beslenme alışkanlığında son yıllarda bütün dünyada bozulma var aslında. Son 20- 30 yıldan bahsediyoruz. Ondan öncesinde beslenme işlenmemiş gıdaların, daha yoğun olarak tüketildiği ya da bugünkü koşullara göre daha fazla tüketildiği bir dönemdi. Sonrasında özellikle çalışan kesimin, gıda hazırlaması, alması, pişirmesi gibi sorunlar nedeni ile şehir kesiminde, çalışan anne babanın önlerine kolaylık olsun diye sunulan hazır gıdalar artmaya başladı. Şehirlerde böyle peki köylerde nasıl? İşin aslı, kırsalda da sanki bu gıdalar çok daha sağlıklıymış gibi algılandı. İşlendi, paketlendi, önlerine daha çabuk geliyor vs. işlenmiş gıdalar kırsalda da artmaya başladı. Daha da önemlisi, dünyadaki ekonomik sistemdeki değişmelerle birlikte köyden insanlar şehirlere akın etmeye başladılar. Böyle olunca şehir yaşamı en fazla toplum kesiminin yaşadığı, yaşam olmaya başladı. Köylerdeki nüfus azalmaya başladı. Bunun götürüsü ne oldu? Üretim düştü, sonra da daha fazla üründen gelir elde edelim, daha çok verimi artıralım derken genetiği ile oynanmış gıdalar gündeme geldi. Bunun için genetiği ile oynanmış tohumlar ortaya çıktı. Dolayısıyla birkaç koldan sağlıksız beslenmenin sebepleri artmaya başladı. “MEYVE VE SEBZE PAHALANINCASIRTIMIZI TAHILA YASLADIK”
Bütün bunların hepsi, çocuklarda sağlıklı gıda dediğimiz gıdaların tüketimini azalttı. Bütün yaşlarda azaldı. Ama karın doyurmak gerekiyor. Karın ne ile doyacak? Zaten biz ağırlıklı olarak tahıl toplumuyuz. Tahılı çok tüketen, ekmeği çok yiyen bir toplumuz. Dolayısıyla biz yönümüzü etten, et proteininden dönmüştük, meyve ve sebzeye. Onlar da pahalanınca oradan da döndük sırtımızı tahıla yasladık.
Bu neye yol açıyor? Bu da çok ciddi bir şekilde verimsiz ve kötü beslenmeye yol açıyor, sağlıksız beslenmeye yol açıyor. İnsanın en önemli yapı taşı protein. Biz aslında proteinden yapılmış bir organizmayız. Ama bu yapı taşını işletecek enerjiye ihtiyaç var; yağlardan ve karbonhidratlardan geliyor. Ama senin proteinin yoksa, karbonhidratı alsan neye yarar? Üstelik bunun fazlasını aldığın zaman, işte bu obeziteye yol açmaya başlıyor. “YEDİĞİMİZ GIDALARIN NE KADARININ SAĞLIKLI OLDUĞUNU BİLMİYORUZ”
Üretimde kullanılan zararlı ilaçlar var. İnsektisitler var. Bütün bunların hepsi, neye yol açıyor? Aynı zamanda bizim yediğimiz gıdalardan zehirlenmemize yol açıyor. Bakın, ben eskiden annelere bebeklerini beslerken elmayı rendeleyip püresini yedirebilirsiniz diye tarif ediyordum.
Geldiğimiz aşamada şöyle bir şey oldu; kabuğunu iyice yıkayın, sonraki aşama kabuğunu soyun, çünkü yıkamak ile de çıkmıyor. Şimdi geldiğimiz aşama ne biliyor musunuz? Kabuğunu derin soyun… Çünkü kabuğun içinden daha diplere iniyor, yüksek teknoloji ile üretilmiş insektisitler. Sebze meyve yeme oranı düştü ama yediğimiz gıdaların ne kadarının sağlıklı olduğunu bilmiyoruz. “IQ SEVİYESİNİN BİLE DÜŞMESİNE NEDEN OLABİLECEK SEBEPLER”
Bir sürü vitamin, mineral hapları çıkıyor. Bunların aslı meyvedir, sebzedir, ettir, baklagildir ve tahıldır. Sıralama böyle gidiyor. Vitamin en fazla meyve sebzede var, ette var, baklagilde var. Tabi tahıl da tüketeceğiz. Ama ben etteki demiri alamıyorsam, çinkoyu alamıyorsam, A vitamini, D vitamini alamıyorsam ne yapacağım?
Vitamin ve minerallerin etkisi yalnızca kolunuzu bacağınızı oynatmak için etki değil; en büyük etkileri beynin işleyişi, endokrin sisteminin işleyişi sırasında bunlar minik bağlantı noktalarını oluşturur. Ve bu bağlantı noktaları çalışmadığında, düşünmeden, zekâ düzeyinden, analiz yapma niteliğinden ciddi kayıplar ortaya çıkmaya başlıyor. Yavaş yavaş bizim toplum olarak IQ seviyesinin bile düşmesine neden olabilecek sebepler.” HACER FOGGO: OBEZİTENİN SADECE ZENGİNLİK HASTALIĞI OLMADIĞINI GÖSTERİYOR
CHP Yoksulluk Ofisi Koordinatörü Hacer Foggo, yoksul mahallelerde yürüttüğü çalışmalarda çocuklar ve kadınlarda obezitenin yaygın olduğunu ve yoksulluğun giderek derinleştiğini belirterek TÜİK'in yayınladığı söz konusu verileri şöyle değerlendirdi: “Bu rakamlar, beklediğimiz rakamlar. Neden? Çünkü TÜİK Çocuk Araştırması'nda da çocukların beslenmesine ilişkin, hepimizin dikkatini çeken derin yoksulluğun da bir göstergesi olan bir rakam açıklamıştı. Çocukların yüzde 62,4'ü her gün ekmek ve makarna ile beslendiğinin araştırmasını bizim önümüze koymuştu.
Şimdi, bu sağlık raporunda da aslında bunun devamı olduğunu gösteriyor. Çünkü, her gün ekmek ve makarna ile beslenen bir toplum da aynı zamanda obezite oranının ne kadar yüksek olduğunu ortaya çıkardı ama daha öncesinde DSÖ de yüzde 56 oranında Türkiye'nin obezitede birinci demişti. Bütün bunlar aslında geçmişte alarm veren şeyler. Bu aslında önlem alınmadığını gösteriyor. Bu aynı zamanda obezitenin sadece zenginlik hastalığı, durumu iyi olan insanların çok fazla yedikleri için değil; derin yoksulluk yaşayan ya da gıdaya erişemeyen, sebze ve meyve yiyemeyen insanların sadece tek tip beslendiğinin de bir göstergesi. “YOKSULLUK VE YOKSULLUK GİTTİKÇE DERİNLEŞİYOR”
Benim sahada gördüğüm şey, obezite oranının yüksek olduğu hem çocuklarda hem de kadınlarda özellikle bu oranın yüksek olduğunu gördüm. Alamadığı için sadece tek tip besleniyor çocuklar. Bizim hep kampanyasını da yürüttüğümüz, özellikle okullarda ücretsiz ve sağlıklı, dengeli beslenme derken bu oranlar ortaya çıkmasın diye.Ama maalesef bütün bu veriler, gösteriyor ki gerçekten sağlıksız bir toplum ve sağlıksız bir nesil geliyor. Hem ruhsal hem psikolojik olarak sağlıksız bir nesil geliyor. Hala çocuklarına beslenme koyamayan aileler var. Bu nedenle de göndermeyen… Bu çocukların birçoğu sokakta. Aç dolaşıyor ya da öğün atlıyorlar. Günde bir kez öğün yiyen aileler olduğunu biliyorum. Ama en önemlisi, eskiden insanlar pazara çıktıklarında meyve sebze alıp eve dönerken bugün tane ile bile alamayacak durumda olan insanlar var ve en önemli problem gıda. TÜİK'in sağlıklı ilgili gösterdiği şeyler de bunu gösteriyor. Bütün bunların altında bir şey ve önemli şey yoksulluk ve yoksulluğun gittikçe derinleşmesi.”
Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK), 1 Haziran'da yayınladığı 2022 yılı Türkiye Sağlık Araştırması raporunda; Türkiye'de bireylerin sebze ya da salata tüketme sıklığının cinsiyet ve yaş grubuna göre dağılımı ve meyve tüketme sıklığının cinsiyet ve yaş grubuna göre dağılımı verileri de yer aldı.
KADINLARIN YÜZDE 30,9'U, ERKEKLERİN İSE 40,4'Ü OBEZ ÖNCESİ
Rapordaki verilere göre, yıllar içerisinde günlük sebze veya meyve yeme oranında düşüş yaşandığı dikkat çekerken, boy ve kilo değerleri kullanılarak hesaplanan vücut kitle indeksi incelendiğinde; 15 yaş ve üstü grubun obezite olanların oranı 2019 yılında yüzde 21,1 iken, 2022 yılında yüzde 20,2 oldu.
Cinsiyet ayrımında bakıldığında; 2022 yılında kadınların yüzde 23,6’sının obez ve yüzde 30,9’unun obez öncesi, erkeklerin ise yüzde 16,8’inin obez ve yüzde 40,4’ünün obez öncesi olduğu görüldü.
2022 YILINDA TOPLUMUN YÜZDE 36,5'İ GÜNDE BİR KERE MEYVE YİYEBİLİYOR
Söz konusu verilere göre; yaş grubu ve cinsiyet fark etmeksizin toplamda günde bir kere ya da daha fazla meyve tüketim sıklığı 2010'da yüzde 57 iken; 2014'te yüzde 47,5'e; 2022 yılında ise yüzde 36,5 düşüyor.
GENÇLERİN YAKLAŞIK ÜÇTE BİRİ GÜNDE BİR KEZ MEYVE YİYEBİLİYOR
TÜİK'in verilerine bakıldığında 15 ile 24 yaş arasındaki gençlerin yüzde 54,6 oranında günde bir kere ya da daha fazla meyve yiyebilirken; 2022 yılında gençler sadece yüzde 28,4'ü günde bir ya da birden fazla meyve yiyebiliyor.
2022 YILINDA MEYVE TÜKETİMİ YÜZDE 38,5'E GERİLEDİ
Tabloya bakıldığında meyve tüketme sıklığında yıllar içinde 45 ile 54 yaş arasındaki yurttaşların meyve tüketiminde büyük düşüş yaşandığı görülüyor. Söz konusu yaş grubunun 2010 yılında yüzde 60,5'i günde bir kere ya da daha fazla meyve tüketebilirken; 2022 yılında ise aynı yaş grubunun sadece yüzde 38,5'i günde bir kere meyve yiyebiliyor.
TOPLUMUN SADECE YÜZDE 41,2'Sİ GÜNDE BİR KEZ SEBZE TÜKETEBİLİYOR
Aynı rapor içinde, yer verilen sebze ya da salata tüketme sıklığının verilerine göre ise; 2010'da toplumun yüzde 69,4'ü günde bir kere ya da daha fazla sebze tüketirken, 2022'de bu oran yüzde 41,2 oranına gerilemiş durumda.
15 İLE 24 YAŞ GRUBU GENÇLERİN 35,1'İ GÜNDE BİR KEZ SEBZE TÜKETEBİLİYOR
2010'da 15 ile 24 yaş grubu arasındaki gençlerin yüzde 65,1'i sebze tüketirken; 2022'de gençlerin 35,1'i günde bir kere ya da daha fazla sebze veya salata tüketti. 65 ile 74 yaş guruba bakıldığında ise yine yıllar içerisinde sebze tüketim sıklığında azalma olduğu görülmekte. 2010 yılında 65 ile 74 yaş grubunun yüzde 71,7'si günde bir kez sebze yerken, 2022 yılında bu oran 46,7 oranına geriledi. Yıllar içerisinde, Türkiye'deki yurttaşların beslenme alışkanlığında değişkenlik olduğu gözlemlenirken, sebze ve meyve yeme oranında da düşüş söz konusu.
BETÜL ULUKOL: SON YILLARDA BÜTÜN DÜNYADA BOZULMA VAR
Sözcü’nün haberine göre, Türk Tabipler Birliği (TTB) Merkez Konseyi ve Uzmanlık Dernekleri Eşgüdüm Kurulu'ndan (UDEK) Betül Ulukol, söz konusu beslenme yetersizliğini değerlendirdi: “Şimdi beslenme alışkanlığında son yıllarda bütün dünyada bozulma var aslında. Son 20- 30 yıldan bahsediyoruz. Ondan öncesinde beslenme işlenmemiş gıdaların, daha yoğun olarak tüketildiği ya da bugünkü koşullara göre daha fazla tüketildiği bir dönemdi. Sonrasında özellikle çalışan kesimin, gıda hazırlaması, alması, pişirmesi gibi sorunlar nedeni ile şehir kesiminde, çalışan anne babanın önlerine kolaylık olsun diye sunulan hazır gıdalar artmaya başladı. Şehirlerde böyle peki köylerde nasıl? İşin aslı, kırsalda da sanki bu gıdalar çok daha sağlıklıymış gibi algılandı. İşlendi, paketlendi, önlerine daha çabuk geliyor vs. işlenmiş gıdalar kırsalda da artmaya başladı. Daha da önemlisi, dünyadaki ekonomik sistemdeki değişmelerle birlikte köyden insanlar şehirlere akın etmeye başladılar. Böyle olunca şehir yaşamı en fazla toplum kesiminin yaşadığı, yaşam olmaya başladı. Köylerdeki nüfus azalmaya başladı. Bunun götürüsü ne oldu? Üretim düştü, sonra da daha fazla üründen gelir elde edelim, daha çok verimi artıralım derken genetiği ile oynanmış gıdalar gündeme geldi. Bunun için genetiği ile oynanmış tohumlar ortaya çıktı. Dolayısıyla birkaç koldan sağlıksız beslenmenin sebepleri artmaya başladı. “MEYVE VE SEBZE PAHALANINCASIRTIMIZI TAHILA YASLADIK”
Bütün bunların hepsi, çocuklarda sağlıklı gıda dediğimiz gıdaların tüketimini azalttı. Bütün yaşlarda azaldı. Ama karın doyurmak gerekiyor. Karın ne ile doyacak? Zaten biz ağırlıklı olarak tahıl toplumuyuz. Tahılı çok tüketen, ekmeği çok yiyen bir toplumuz. Dolayısıyla biz yönümüzü etten, et proteininden dönmüştük, meyve ve sebzeye. Onlar da pahalanınca oradan da döndük sırtımızı tahıla yasladık.
Bu neye yol açıyor? Bu da çok ciddi bir şekilde verimsiz ve kötü beslenmeye yol açıyor, sağlıksız beslenmeye yol açıyor. İnsanın en önemli yapı taşı protein. Biz aslında proteinden yapılmış bir organizmayız. Ama bu yapı taşını işletecek enerjiye ihtiyaç var; yağlardan ve karbonhidratlardan geliyor. Ama senin proteinin yoksa, karbonhidratı alsan neye yarar? Üstelik bunun fazlasını aldığın zaman, işte bu obeziteye yol açmaya başlıyor. “YEDİĞİMİZ GIDALARIN NE KADARININ SAĞLIKLI OLDUĞUNU BİLMİYORUZ”
Üretimde kullanılan zararlı ilaçlar var. İnsektisitler var. Bütün bunların hepsi, neye yol açıyor? Aynı zamanda bizim yediğimiz gıdalardan zehirlenmemize yol açıyor. Bakın, ben eskiden annelere bebeklerini beslerken elmayı rendeleyip püresini yedirebilirsiniz diye tarif ediyordum.
Geldiğimiz aşamada şöyle bir şey oldu; kabuğunu iyice yıkayın, sonraki aşama kabuğunu soyun, çünkü yıkamak ile de çıkmıyor. Şimdi geldiğimiz aşama ne biliyor musunuz? Kabuğunu derin soyun… Çünkü kabuğun içinden daha diplere iniyor, yüksek teknoloji ile üretilmiş insektisitler. Sebze meyve yeme oranı düştü ama yediğimiz gıdaların ne kadarının sağlıklı olduğunu bilmiyoruz. “IQ SEVİYESİNİN BİLE DÜŞMESİNE NEDEN OLABİLECEK SEBEPLER”
Bir sürü vitamin, mineral hapları çıkıyor. Bunların aslı meyvedir, sebzedir, ettir, baklagildir ve tahıldır. Sıralama böyle gidiyor. Vitamin en fazla meyve sebzede var, ette var, baklagilde var. Tabi tahıl da tüketeceğiz. Ama ben etteki demiri alamıyorsam, çinkoyu alamıyorsam, A vitamini, D vitamini alamıyorsam ne yapacağım?
Vitamin ve minerallerin etkisi yalnızca kolunuzu bacağınızı oynatmak için etki değil; en büyük etkileri beynin işleyişi, endokrin sisteminin işleyişi sırasında bunlar minik bağlantı noktalarını oluşturur. Ve bu bağlantı noktaları çalışmadığında, düşünmeden, zekâ düzeyinden, analiz yapma niteliğinden ciddi kayıplar ortaya çıkmaya başlıyor. Yavaş yavaş bizim toplum olarak IQ seviyesinin bile düşmesine neden olabilecek sebepler.” HACER FOGGO: OBEZİTENİN SADECE ZENGİNLİK HASTALIĞI OLMADIĞINI GÖSTERİYOR
CHP Yoksulluk Ofisi Koordinatörü Hacer Foggo, yoksul mahallelerde yürüttüğü çalışmalarda çocuklar ve kadınlarda obezitenin yaygın olduğunu ve yoksulluğun giderek derinleştiğini belirterek TÜİK'in yayınladığı söz konusu verileri şöyle değerlendirdi: “Bu rakamlar, beklediğimiz rakamlar. Neden? Çünkü TÜİK Çocuk Araştırması'nda da çocukların beslenmesine ilişkin, hepimizin dikkatini çeken derin yoksulluğun da bir göstergesi olan bir rakam açıklamıştı. Çocukların yüzde 62,4'ü her gün ekmek ve makarna ile beslendiğinin araştırmasını bizim önümüze koymuştu.
Şimdi, bu sağlık raporunda da aslında bunun devamı olduğunu gösteriyor. Çünkü, her gün ekmek ve makarna ile beslenen bir toplum da aynı zamanda obezite oranının ne kadar yüksek olduğunu ortaya çıkardı ama daha öncesinde DSÖ de yüzde 56 oranında Türkiye'nin obezitede birinci demişti. Bütün bunlar aslında geçmişte alarm veren şeyler. Bu aslında önlem alınmadığını gösteriyor. Bu aynı zamanda obezitenin sadece zenginlik hastalığı, durumu iyi olan insanların çok fazla yedikleri için değil; derin yoksulluk yaşayan ya da gıdaya erişemeyen, sebze ve meyve yiyemeyen insanların sadece tek tip beslendiğinin de bir göstergesi. “YOKSULLUK VE YOKSULLUK GİTTİKÇE DERİNLEŞİYOR”
Benim sahada gördüğüm şey, obezite oranının yüksek olduğu hem çocuklarda hem de kadınlarda özellikle bu oranın yüksek olduğunu gördüm. Alamadığı için sadece tek tip besleniyor çocuklar. Bizim hep kampanyasını da yürüttüğümüz, özellikle okullarda ücretsiz ve sağlıklı, dengeli beslenme derken bu oranlar ortaya çıkmasın diye.Ama maalesef bütün bu veriler, gösteriyor ki gerçekten sağlıksız bir toplum ve sağlıksız bir nesil geliyor. Hem ruhsal hem psikolojik olarak sağlıksız bir nesil geliyor. Hala çocuklarına beslenme koyamayan aileler var. Bu nedenle de göndermeyen… Bu çocukların birçoğu sokakta. Aç dolaşıyor ya da öğün atlıyorlar. Günde bir kez öğün yiyen aileler olduğunu biliyorum. Ama en önemlisi, eskiden insanlar pazara çıktıklarında meyve sebze alıp eve dönerken bugün tane ile bile alamayacak durumda olan insanlar var ve en önemli problem gıda. TÜİK'in sağlıklı ilgili gösterdiği şeyler de bunu gösteriyor. Bütün bunların altında bir şey ve önemli şey yoksulluk ve yoksulluğun gittikçe derinleşmesi.”